Star yazarı Ahmet Kekeç Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e yönelik olarak "Sonuca hazırlıklıysa, geçmişte kim ne yazmış, hangi pozisyonu temellük etmiş, tek tek ortaya serelim. Buna lüzum olduğunu düşünmüyorum. Kazı yerine şunu yapalım bence: Şamil Tayyar’ın ya da başkalarının (geçmişlerinde varsaydığımız) 'yanlış'larına bakarak, kendi 'doğru'larımızdan vazgeçmeyelim" dedi.
Özkök, dün "Sizce Recep İvedik şeytana uyar mı" başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2017) yazısında şunları söylemişti:
Star yazarı dostum sevgili Ahmet Kekeç bu sözüm de sana... Kafaya koymuşsun... Döveceksin beni... Demişsin ki... “Nasıl olsa bu Ertuğrul hayır diyecek. Ben şimdiden çakayım bir ona...” Sonra kolları sıvayıp, arkeolojik kazılara başlamış, bulmuşsun bir höyükte 20 yıl önce yazdığım bir yazıyı... Ben o yazıda “Başkanlık sistemini isterim” demişim... Madem başladın, gel el ele verelim, derinleştirelim şu kazıyı birlikte... Bakalım toprağın birkaç alttaki katmanında kim ne demiş... Mesela sevgili arkadaşın, yoldaşın Şamil Tayyar ne yazmış geçmişte başkanlık hakkında... Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte başkanlık için ne demiş... Eyalet sistemi için düşünceleri neymiş bir bakalım mı... Ben varım, sen de var mısın Ahmet... Ah Ahmetçiğim yapalım bu kazıları yapalım da... Bilelim ki her kazmanın altından, harika bir “Zeugma” mozaiği çıkmaz...
Ahmet Kekeç'in "Kaz bakalım ne bulacaksın" başlığıyla yayımlanan (2 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Niyetim Ertuğrul Özkök’ü dövmek ya da mahcup duruma düşürmek değildi...
Dövmek istesem, elimde yığınla malzeme var.
Başkanlık sistemini tartışıyoruz...
Düşündüm ki, “Hürriyet yazarı sevgili dostum Ertuğrul Özkök”ün (bana yönelik hitabını aynen iade ediyorum) yıllar öncesinden yaptığı çağrı, tartıştığımız meselenin bir veçhesine ışık tutar...
Bu saikle yayınladım yazısını...
Bir de galiba şu:
Döneminin en ateşli başkanlık sistemi savunucusu Özkök’ü, kendi önerisinden daha cazip olan Cumhurbaşkanlığı sistemi konusunda atalet içinde görüyorum.
Evet, oyunun rengini açık etmedi, hakkını teslim edelim.
Belki “evet” diyecek, bilemiyorum ama sergilediği performans pek de “evet”e uygun değil... “Hayır”a daha yakın duruyor sanki. Hatta “evet”çilerle (mesela “şeytan” diye şeytanlaştırdığı Rıdvan Dilmen’le) meselesi varmış gibi davranıyor.
Ne yönde oy kullanırsa kullansın...
İster “evet” desin, ister “hayır...”
Her iki tercihi de saygıyla karşılıyoruz.
Fakat şu “arkeolojik kazı” teklifini anlayamadım.
Beni bir şeyle mi suçluyor? “Var mısın kazı yapmaya?” dediğine göre, eski bir yazısını yayınlamış olmamı “gereksiz bir tecessüs hali” olarak görüyor.
Herhalde böyle görüyor.
Bir tecessüs hali içinde değilim... Yukarıda da söylediğim gibi, niyetim bu olsa (ve Özkök’ü mahcup duruma düşürmeyi hedeflesem) neler bulurum, neler!
Sadece başkanlık sistemi meselesinin 20 yıl öncesinden nasıl görüldüğünü ve ne önerildiğini anlatmaya çalışıyorum. Görüldüğü kadarıyla, Özkök’ün parlamenter sisteme yönelik itirazıyla, Erdoğan’ınki “ortaklıklar” taşıyor... Detayda ayrışabilirler ama başkanlık sistemi (ve parlamenter sistemin sakıncaları) konusunda neredeyse aynı şeyleri düşünüyorlar.
Ertuğrul Özkök “arkeolojik kazı” teklifiyle belki de şunu demeye çalışıyordur: “Sen benim başkanlık sistemine destek verdiğim bir yazımı buldun, iyi de ettin, ama bugünün müfrit başkanlık sistemi savunucularının geçmişte neler yazdığını ve konuştuğunu bilmiyorsun...”
Hakikaten bilmiyorum.
Erdoğan’ın ismini zikrediyor... “Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte başkanlık için ne demiş, eyalet sistemi için düşünceleri neymiş, bir bakalım mı?” diye soruyor.
Bakalım...
Ne demiş, ben de çok merak ediyorum.
Bilebildiğim kadarıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren başkanlık sistemini hep savundu.
Farklı bir ifadesi var mı, bilmiyorum. Varsa da tavzih etmiştir, başkanlık sisteminin daha uygun olacağı fikrine varmıştır.
Eyalet sistemi konusunda da mutlakta bir şeyler söylemiştir ama bugünün konusu olmadığı (eyalet sistemine dayalı bir model düşünülmediği) için bunu geçiyoruz.
Özkök’ün arkeolojik kazı öznesi olarak gördüğü ikinci isim Şamil Tayyar...
Şöyle diyor: “Bakalım toprağın birkaç alttaki katmanında kim ne demiş... Mesela sevgili arkadaşın, yoldaşın Şamil Tayyar ne yazmış geçmişte başkanlık hakkında...”
Bu satırları okuyunca ben de meraka kapıldım. “Sevgili arkadaşım, yoldaşım Şamil Tayyar başkanlık aleyhinde ne yazmış?” diye...
Baktım, bir şey bulamadım.
Sonra Şamil’i aradım...
Evet, yazmış... Ama başkanlık sistemi aleyhinde değil. Özal döneminde (yani 1990 yılında), henüz gencecik bir muhabirken başkanlık sistemini konu alan bir haber yapmış. Haberini desteklemek için de, lehte ve aleyhte görüşlere yer vermiş.
Hepsi bu.
Hayır, istiyorsa yine yaparız arkeolojik kazı.
Sonuca hazırlıklıysa, geçmişte kim ne yazmış, hangi pozisyonu temellük etmiş, tek tek ortaya serelim.
Buna lüzum olduğunu düşünmüyorum.
Kazı yerine şunu yapalım bence: Şamil Tayyar’ın ya da başkalarının (geçmişlerinde varsaydığımız) “yanlış”larına bakarak, kendi “doğru”larımızdan vazgeçmeyelim.