8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu, 21. Dönem Milletvekili Ahmet Özal, babası ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın arasındaki bir anıyı canlı yayında paylaştı.
1 AN TV'de yayınlanan “Birebir” programı konuk olan Özal, 1980'li yıllarda Erdoğan Refah Partisi’ndeyken, Turgut Özal'ın kendisine Başbakanlık’ta Özel Kalem Müdürlüğü teklif ettiğini fakat Erdoğan'ın bu teklifi kabul etmediğini ve nedenini anlattı.
Ahmet Özal, daha önce de babasının öldürüldüğünü öne sürmüş ve Cumhurbaşkanı Özal’ın ölümünden birçok kişi ve kurumu sorumlu tutmuştu. Turgut Özal 17 Nisan 1993 tarihinde 12 günlük Türkistan gezisinden sonra vefat etmişti.
"Babam Tayyip Erdoğan'a Özel Kalem Müdürlüğü teklif etti"
Bugüne kadar çok fazla kişinin bilmediği bir anıyı anlatan Ahmet Özal, “1980 li yıllarda Recep Tayyip Erdoğan Refah Partisi’ndeyken babam başbakanlığı döneminde kendisine Başbakanlık’ta Özel Kalem Müdürlüğü teklif ediyor. Babam bu teklifi yaptığında Recep Tayyip Erdoğan parti içinde görevliydi ya da İlçe Başkanı’ydı. Babam Recep Tayyip Erdoğan’ı hem yakından takip ediyordu, hem de onun hakkında bazı bilgiler gelmişti. Babamın bu teklifi üzerine Tayyip Bey’in teklifi kabul etmediğini, şu anda Sayın Erbakan ile beraber olduğunu ve bu teklifi kabul ettiği taktirde kendisine ihanet etmiş olacağını söylemiş. Babam da buna saygı duyarım demiş ve konu kapanmış” dedi.
Oda TV'de yer alan habere göre, vefatıyla ilgili suikasta kurban gitmiş olabileceği yıllardır tartışılan bir konu olan Turgut Özal'ın eşi Semra Özal’ın iddiası, Turgut Özal’ın limonatasına katılan arsenik zehriyle öldürmüş olduğuydu. Turgut Özal’ın oğlu Tevfik Ahmet Özal ise suikastla ilgili birçok örgütü ve ismi hedef gösterdi.
İşte Ahmet Özal’ın bu zamana kadar suikastla ilgili bazı açıklamaları:
"O dönemde Turgut Özal Türkiye Cumhuriyetleri ile çok ilgileniyordu. Türk dünyasını bir araya getirmeye çalışıyordu. Fakat Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde bu bazı insanları rahatsız etti. Özal, `21’inci asır Türklerin asrı olacaktır. Adriyatik’ten Çin Seddi`ne kadar’ dedi. Bu çok iddialı bir laftı. Bunun üzerine rahatsız olan bir dış dünya vardı. Nitekim bu sözü söylediği seyahatin dönüşünde öldü. Bunları dikkate alıp düşünmek lazım. Ben hep söylüyorum. Bu ölüm dış kaynaklıdır. Bu benim teorim. Babamı Sovyetler Birliği öldürttü. Sovyetler Birliği`nin dağılması sürecinde Rusya`da bu dağılımı istemeyen aşırılar vardı ve babamın iddialı sözleri üzerine bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Ve bence babamın idamının kararını onlar verdiler."
‘Babam ülke karışmasın diye bu isimleri açıklamadı. Bunlardan biri de MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu‘ydu. Bu isimlerin hepsi Emniyet ve MİT’in arşivlerinde var. Arşivler açılsın” “Bu arşivlerde var. Bunun zamanı değil. Türkiye’nin karışmasını istemiyorum. Benim suikastımdan daha önemli olan Türkiye’dir. Türkiye’nin kalkınması daha önemli dedi. Ölüm olayını hiç kimse bilemez, onu Allah bilir sadece. Ancak suikast olayında Ergenekon bağlantısı olduğunu zannediyorum. Yıllardır şunu söylemeye çalışıyorum. Özal’ın suikast araştırmasının sonuçları isimlerle beraber devletin arşivlerinde var. Eğer birisi bu arşivleri açıp oradaki isimleri çıkarırsa bunların hepsi birbiriyle örtüşecek. Ama nedense hiçbir hükümet o arşivleri açmıyor. Ölümüyle ilgili değil ama eğer arşivler açılırsa babama suikast olayı ile Ergenekon bağlantıları görülecektir. Ölümüyle suikastın birlikte araştırılması gerekir. Çünkü Kartal Demirağ diye bir adam çıkıyor ve 2 sene hapis yiyor, kayboluyor. Babam öldüğü gün Kartal Demirağ gelip dua edip ağladı’.
"Babamın zehirlendiği ortada. Uğur Mumcu ile babam Turgut Özal'ın aynı derin yapı tarafından infaz edildiğini biliyorum. 93 yılından bu yana kadar değişik şekillerde rahmetlinin ölümüyle ilgili çeşitli açıklamalarda bulundum. Ben tabi mahkemenin elinde olan bilgi ve belgelere hakim olmadığım için konuya ekleyecek bir şey yok. Ancak 1988 suikast olayı ile ilgili değerlendirilip araştırıldığı zaman bir bütünlük ortaya çıkar. babamın ölümüyle suikastı bir bütündür. 93 yılı Uğur Mumcu suikastı ile başlayan Türkiye'nin kara bir tarihidir. Gizli tanık ifadelerini kısmen biliyorum. Hukuki olarak bunu değerlendirmem mümkün değil. Burada dinlenmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Saç kılları neden 19 yıl sonra teslim edildi sorusu hep gündeme geldi. Fakat hiçbir şeklide saç telleri bizden talep edilmedi. Talep edildiği anda savcıya getirildi. Daha önce teslim edilmesi için başvuru olmamıştır. Biz de kendi kendimize gidip teslim etmedik"
"Rahmetlinin mezarı açıldıktan sonra oradaki Adli Tıp Başkanı, benim bildiğim kadarıyla, FETÖ'cü olduğu için görevden alındı, tutuklandı. Rahmetlinin rahatsız olduğu gün Muhafız Alayı'nda iki doktor ve iki ambulansın olduğunu da biliyoruz fakat 50 metre ilerden gelmediler. Bütün bunlar araştırılmadı veya üzeri bir şekilde kapatıldı. Orada bir karışıklık oldu. İlk başta yanlışlıkla 'zehirlenmiş' diye açıklandı, sonra susuldu. Onu da çözemedik hiçbir zaman. Bence o senenin çok ciddi araştırılması lazım. Fethullah Gülen 1991 yılında Sızıntı dergisinde yazdığı bir yazıda babama çok ağır ifadeler kullanıyor, çünkü dediklerini yapmadığı için. Çok ağır laflar ediyor rahmetliye. Çünkü babam, bu adamın tehlikeli olduğunu söylemiş o zamanlar. Ben 1993 yılının ve 28 Şubat'a giden olayların çok ciddi araştırılması gerektiğini düşünüyorum hala. Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ'yle ilgili kuşkularım var ve bu konuya mutlaka derinlemesine gidilmesi lazım. Babam bunların çok tehlikeli olduğunu, sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı istediklerini sezmiş o zaman."