Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'ın, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından "Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ'yle ilgili kuşkularım var ve bu konuya mutlaka derinlemesine gidilmesi lazım" diye açıklama yapması tartışmaya neden oldu. Ahmet Özal'ın daha önce dile getirdiği "Babamı Sovyetler Birliği öldürdü", "Babama suikast girişiminin arkasında Ergenekon var", "Babamı derin devlet öldürdü" iddialarını hatırlatan sosyal medya kullanıcıları "Turgut Özal'ı kim öldürdü?" diye sorarken Sözcü yazarı Emin Çölaşan da, "İnsaf be Ahmet, insaf yani. Bu ne biçim ölüm ticaretidir, ne biçim!" dedi.
Bir dönem Turgut Özal ile kurduğu yakın ilişkiden dolayı "Ertuğrul Özköşk" diye de anılan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, konuyla ilgili olarak "Yüz vermeyin bu baba cenazesi üzerinden prim toplamaya çalışan çocuğa, rezil olmaya ve babasının kemiklerini sızlatmaya doyamayan bir karakter bu" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün "Yahu Ahmet, sen rezil olmaya doymaz mısın" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Ahmet Özal yine devrede...
***
- Dün, gün Silivri günüydü...
İktidar da Ergenekon savcılarının yanındaydı...
Yaranmak için kumpasçılarla kucak kucağaydı.
***
Çıktı “Babamı Ergenekoncular zehirledi” dedi...
***
- Bu saçmalığa delil olarak hastane kapısından fotoğraf koydu. Babam dediği kişi, Anadolu Ajansı muhabiri çıktı.
Rezil oldu.
Yılmadı...
***
- Bugün, gün FETÖ’ye vurma günü ya...
İktidar FETÖ’cülere karşı ya...
Yaranmak için yine fırladı.
“Babamı FETÖ’cüler öldürmüş olabilir...” diyor.
***
Aman ha diyorum...
Yüz vermeyin bu baba cenazesi üzerinden prim toplamaya çalışan çocuğa...
***
Rezil olmaya ve babasının kemiklerini sızlatmaya doyamayan bir karakter bu...
***
Kendi rezil olur, umurunda değildir.
Olan davaların itibarına olur.
Emin Çölaşan'ın, "İnsaf be Ahmet, insaf!" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Sevgili okuyucularım, ben bu Özal ailesi kadar acayip bir aileyi şimdiye kadar duymadım ve görmedim. Rahmetli cumhurbaşkanı Turgut Özal 1993 yılında vefat etti. Vefat olayı Çankaya Köşkü'nde gerçekleşti, Ankara'da Hacettepe Hastanesi'ne götürüldü ama kurtarılması mümkün olmadı. Hacettepe'nin önde gelen kalp cerrahları ile diğer ilgili doktorlar yanındaydı. Gerekli raporları hazırlayıp verdiler. Hadise bir kalp rahatsızlığına bağlıydı. Semranım otopsi yapılmasına izin vermedi. Sonrasında standart işlemler yapıldı ve merhumun naaşı Ankara ve İstanbul'da düzenlenen devlet törenleri sonrasında İstanbul'daki anıt mezarda toprağa verildi.
* * *
Ancak ne acıdır ki, özellikle Özal'ın oğlu Ahmet Özal bu ölüm olayını sürekli sömürmeye başladı. Her gün ekranlara çıkıp konuşuyordu: “Babamı zehirlediler. Ölümü sonrasında saçından aldığımız örnekleri gizlice Avrupa'ya gönderdik. Orada tahliller yapılıyor ve sonuç yakında açıklanacak. Zehirlenerek öldürüldüğü kesindir…” İşin ilginç yanı, annesi Semranım da ısrarla aynı şeyleri söylüyordu. Peki kim zehirledi? Yanıt yok! Avrupa'daki tahlillerin sonucu ne çıktı? Yine yanıt yok çünkü sonuçlar açıklanmadı!
* * *
O süreçte çok sayıda masum insan suçlandı, şüpheli olarak ifadeye çağrıldı. Ortaya gizli tanıklar çıkıp birilerini suçlamaya başladılar. Onlardan biri de tuğgeneral, Ergenekon davası sanığı Levent Ersöz idi. Ersöz ciddi ciddi yargılandı. Özal öldüğünde Şırnak'ta görevli olduğunu mahkemede kanıtladı. Suçlananlar arasında başkaları da vardı. Örneğin Özal'ın Çankaya'daki basın danışmanı büyükelçi Kaya Toperi!
* * *
Aradan bir süre daha geçti. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı raporunu açıkladı. Zehirlenerek ölüm yoktu. Ancak ailenin ısrarları dinmek bilmiyordu. Elde kesinleşmiş hiçbir belge ve bilgi yoktu ama aynı laflar sürekli ortaya atılıyor, kafa karıştırılmak isteniyordu. Savcılık mecbur kaldı, bir kez daha soruşturma başlattı. Bu süreçte tanık sıfatıyla benim de ifademe başvuruldu. Gidip savcıya ifade verdim ve aynen şunları söyledim: “Aile bireyleri ellerinde somut hiçbir bilgi ve belge olmadan konuşup duruyorlar. Ölümünden bu yana her gün Turgut Özal'ın ölüm olayını sömürüyorlar. Bu, sadece ve sadece Özal ailesinin gündemde kalmak için yarattığı gereksiz bir tantanadır.” Aile bireyleri dahil çok sayıda tanık dinleyen savcılık takipsizlik kararı verdi ve dosya kapatıldı.
* * *
İşin daha da acı bir tarafı vardı. Ailenin zehirlenme iddiaları o boyuta varmıştı ki, Turgut Özal'ın İstanbul'daki mezarının açılmasına karar verildi. Mezar açıldı, çürümüş cesetten parçalar alındı ve yine tahlile gönderildi. Türkiye'de ilk kez bir cumhurbaşkanının mezarı bu yolla açılmış oluyordu. Utanması olanlar utandı, olmayanlar utanmadı… Ve sonuç aynı çıktı: Zehirlenme falan yoktu. Biz de dedik ki “Bundan sonra aile ve özellikle de Ahmet Özal inşallah susar da rahmetlinin ruhunu daha fazla taciz etmez…”
* **
Babasını kimin zehirlediği konusunda bizim Ahmet'in kafası epeyce karışık! 1990'lı yıllarda, ölümden hemen sonra “Sovyetler Birliği yaptırmış olabilir” dedi. Sonrasında Ergenekon davası günceldi ve moda Ergenekoncuları suçlamaktı. Bu kez“Ergenekon terör örgütü zehirlemiş olabilir” demeye başladı. Şimdi sıra geldi bunları niçin anlattığıma…
* * *
Dün piyasaya bir haber düştü. Aynen veriyorum: “Ahmet Özal: Babamı paralel yapı zehirledi. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, babasının ölümünde FETÖ ile ilgili kuşkuları olduğunu söyledi, bu konuya mutlaka derinlemesine girilmesini istedi. Rahmetlinin mezarı açıldıktan sonra oradaki Adli Tıp Kurumu Başkanı bildiğim kadarıyla FETÖ'cü olduğu için görevden alındı ve tutuklandı dedi…”
* * *
Böylece, fırsat bu fırsattır deyip ortaya yeniden çıkmış oldu. Sovyetler Birliği ve Ergenekon'dan sonra bu kez suçlama sırası FETÖ'ye gelmiş oldu! Hem kendi ismini medyada geçiriyor, hem de ısrarla okuduğu masalları piyasaya yeniden sürüyor. Bu kez elindeki koz FETÖ! Adli Tıp Başkanı FETÖ'den tutuklanmış. Şimdi hazır yeri gelmişken onu suçlama zamanıdır!
* * *
Yakında kamuoyunun karşısına yeni bir istekle çıkarsa hiç şaşırmayın!.. “Babamın mezarı yeniden açılsın, çürümüş cesetten yine parçalar alınıp tahlile gönderilsin, ille de zehirlendiği kanıtlansın!..” İnsaf be Ahmet, insaf yani. Bu ne biçim ölüm ticaretidir, ne biçim! Baban öleli 23 yılı geçti ve aynı tantanayı her fırsattan yararlanıp (bu kez de FETÖ üzerinden) sürdürmektesin. Babanın mezarını bile açtırdın, boş iddialar uğruna kemiklerini ve ruhunu taciz ettin. Şu olanlardan hiç mi ders almadın! Ne demeli sana, ne demeli?
Sosyal medya kullanıcılarının Ahmet Özal'a ilişkin olarak yaptığı paylaşımlar ise şöyle: