Ahmet Türk’ü çok ararsın Devlet Baba!

Ahmet Türk’ü çok ararsın Devlet Baba!

 

Can Dündar

(Milliyet - 22 Mart 2012)

 

Ahmet Türk’ü çok ararsın Devlet Baba!

Bugüne dek yetişen her nesli kırıp geçirdin Devlet Baba... Özgürlük istediler, dövdün. Bağımsızlık dediler, astın. Demokrasi talep ettiler, hapsettin, işkence ettin, ezdin. Vurursam, asarsam, yasaklarsam ufalarım, sustururum, boyun eğdiririm sandın. Gencine düşman bir ülke yarattın. “Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” marşıyla yetişen nesil, senin hoyratlığına kurban gitti. Yerine, her koyunun kendi bacağından asıldığına inanan, ülkesiyle hissi bağı kalmayan, umursamaz bir kuşak geldi. Öyle olmayanları da hala baskıyla ufalamaya çalışıyorsun.

* * *

Ama senin dayak, Güneydoğu’da farklı sonuç verdi. Hani Diyarbakır Cezaevi’nin foseptik havuzunda işkence yaptıkların, Filistin askısında sakat bıraktıkların var ya... Hani seher vakti evlerinden alıp bir dağ başında sorgusuz, yargısız infaz ettiklerin, köyünü yakıp sürgüne gönderdiklerin, Meclis’te tutuklayıp hapsettiklerin, ana dilinde türkü söylemekten men ettiklerin... Onların çocukları, terk edilmiş köylerinde, kayıplarının boş mezar yerlerinde, Cumartesi Anneleri’nin gösterilerinde, yitik babalarının resimlerinin asılı olduğu evlerde veya sürüldükleri kentlerde o acıları çekerek, bu öyküleri dinleyerek büyüdü. Bugün sana dağda silah sıkanlar, şehirde taş atanlar, Meclis’te kafa tutanlar onlar...

* * *

Her pedagog bilir: Asi bir çocuğunuz varsa, dövmek, kömürlüğe kilitlemek çözüm değildir. Şiddete şiddetle tepki gösterir: Eşyayı yakar, evi terk eder, size düşman kesilir. Onunla diyalog kurmanız, derdini anlayıp çözmeniz gerekir. Oysa Devlet Baba, senin hoyratlıktan başka usul bilmeyen despot kafan yaşananlardan zerrece ders almadığı için, daha çok döversem, dilini kesersem, bayramını engellersem yola getiririm sanıyor. Gölge etmediğinde sulh içinde kutlanan bir bayramı yasağınla cehenneme çeviriyorsun. İstanbul’da gazdan etkilenip ölen gösterici de, Cudi’de çatışmada şehit düşen polis de, senin şiddete dayalı çözüme endekslenmiş darkafalılığının bedelini ödüyor.

* * *

Geçen yıl “resmi Nevruz”u bir hafta önceden başlatan sen, bu yıl “Nevruz, gününde kutlanır” diye tutturdun. Daha kaç bayramı izne bağlayacaksın Devlet Baba? Hapishanelerin doldu; daha kaç kişiyi tutuklayacaksın? Dağa militan taşıyan çocuk servislerini yoldan çevirerek, şiddet karşıtı aydınları hapsederek, barış yanlısı politikacıları dövdürerek, köşe yazarlarına yüklenerek bu işin üstesinden gelebileceğini mi sanıyorsun? Yasak kararınla asıl provokasyonu sen yapıyor, “Bunlara dayak bile az” diyenlerle, “Bir bayramı bile çok gördüler” diyenleri birbirine düşman ediyorsun. Birbirinin çığlığını duymayan, komşusunun şehidine ağlamayan, asırlardır birlikte kutladıkları bir bayramda bile ayrı ateşler yakan bir ülke yaratıyorsun. Kangren hale getirdiğin meselenin çözümü için silah sıkmak, operasyon yapmak, caka satmak dışında bir politikan var mı? Yoksa ılımlı Ahmet Türk’e yaptığın gibi, “Karşı çıkanı gaza boğup polise yumruklatır, bastırırım” diye mi düşünüyorsun? Öyleyse korkarım yarın, çocuklarını görünce onları çok arayacaksın.