Ahmet Ümit: Sadece biz değil, AKP’liler de mutsuz uyanıyor; her an bir şey olabilir diye bekliyorlar

Fotoğraf: Muhsin Akgün

Gazeteci-yazar Ahmet Ümit, Türkiye’nin durumunu Sovyetler Birliği’nin çöküşüne benzetirken AKP’ye oy veren vatandaşların da mutsuz uyandığını söyledi. Ümit, “Çok mutsuzlar, her an bir şey olabilir diye bekliyorlar. Ben başbakanın ve cumhurbaşkanının yüzlerine bakıyorum, mutluluk okunmuyor. Burası Ortadoğu!” dedi.

Ümit, Diyarbakır’da öldürülen Tahir Elçi’nin hala nasıl öldürüldüğünün bilinmez olduğunu söylerken “Her gün üç, beş vatandaşımız yahut askerimiz ölüyor. Bildiğin savaş bu ama o da doğru, burada da bir dünya devam ediyor, burada bir hayat sürüyor ve kimsenin umurunda değil. Bu duyarsızlık korkunç” ifadelerini kullandı.

Radikal gazetesinden Armağan Çağlayan’a konuşan Ahmet Ümit’in söyleşisinden bazı kısımlar şöyle:

90’lara dönük…

90’larda bu kadar kitlesel değildi terör. Ne yapıyordu? Çok yanlış şeyler; gidiyordu Kürt iş adamı PKK’ya destek vermiş diye onu vuruyordu. Şimdi sokaktaki kadın ve çocuk evinin önüne çıkıyor, kurşunu yiyip düşüyor. Adamcağız basın açıklaması yapıyor, caminin korunması için, ölüyor. Nasıl öldüğünü biz de bilmiyoruz hâlâ. Ya bir kaza kurşunu mu, bir suikast mı belli değil. Her gün üç, beş vatandaşımız yahut askerimiz ölüyor. Bildiğin savaş bu ama o da doğru, burada da bir dünya devam ediyor, burada bir hayat sürüyor ve kimsenin umurunda değil. Bu duyarsızlık korkunç. Nereye gidiyoruz belli değil. Hakikaten felakete gidiyoruz. Bak şimdi deniyordu ki “Hepimiz sabah mutsuz uyanıyoruz.” Sadece biz değil, AKP’liler de mutsuz uyanıyor. Çok mutsuzlar, her an bir şey olabilir diye bekliyorlar. Evham yani. Ben başbakanın ve cumhurbaşkanının yüzlerine bakıyorum, mutluluk okunmuyor. Gergin. İnanılmaz bir gerginlik var. Burası Ortadoğu!

 

Eskiden de Ortadoğu olarak mı bakıyordunuz yoksa giderek mi Ortadoğululaşıyoruz?

Son iki yılda Ortadoğululaştık. Ben Gaziantepli’yim. Gaziantep bir Ortadoğu. Yani Halep ile Antep’in arası 80 km. Oraya gidip geliyorduk biz. Bir tarafımız Ortadoğu, bir tarafımız Batı bizim. Bu da güzel bir şey, hiç kötü bir şey değil. Kızkulesi Asya’da mı, Avrupa’da mı? Hem Asya’da, hem Avrupa’da. Güzel olan bu. Bizi güzel yapan da bu. Hani hep uğraşıyoruz ya, “Biz doğuya mı aidiz batıya mı aidiz?” diye. Ya kardeşim biz hem doğuyuz, hem batıyız. Trakya denen bölgede, Avrupa’da öyle ülkeler var ki beş ülke Trakya etmez. Biz buyuz. Bunu kabul etmek lazım. Ama bugün Ortadoğu’ya daha yaklaşmış durumdayız. O anlamda tırnak içinde çatışmalar, nefret, öfke, bombaların patlaması, evet doğuya yaklaşmış durumdayız. Bunun bir sorumlusu olması lazım. Siyasi iktidar hiçbir şekilde sorumluluğu üstlenmiyor. “Evet, yanlış yaptık” demiyor, eleştirenler hapse atılıyor. Ama nasıl olacak bu? Bu Sovyetler Birliği’nin çöküşüne benziyor. Ben Sovyetler Birliği’ne gittim ve okudum. Tek parti her şeye karar veriyordu. Sovyetler Birliği’nden bahsediyorum, Türkiye’den değil. Sayısız maden kaynakları olan, petrolleri, zümrütleri, doğalgazları olan, insan kaynakları nüfusu ve bizden kilometrelerce büyük bir ülkeden bahsediyorum. Bu ülke çöktü. Niye çöktü? Tek parti yüzünden çöktü. Biri sizi eleştirmezse, “Ben mükemmelim” derseniz bunun sonu yıkımdır. Türkiye’de bu olanaklar yok, bizim sanayimiz yok, biz hâlâ dışa bağımlıyız. Rusya doğalgazımızı kessin, nasıl ısınacağız diye bir sorunumuz var bizim şu anda. Kesmiyor, kesse ısınamayacağız, ne yapacağız bilmiyorum. Böyle bir ülkeyiz biz. Burada tek parti olmaz. Burada hep birlikte olunması gerekiyor.

 

Sovyetler Birliği tek parti yüzünden çöktü diyorsunuz ama Putin’in de şu andaki destek oranı yüzde 90’a yükselmiş. Yine tek parti. 

Tabii ama gene yıkılır, Putin de gider. Gidecek. Doğru sistem şu: Putin’in karşısına güçlü bir muhalefet, onu eleştiren; AKP’nin karşısına güçlü bir muhalefet, onu eleştiren ve zaman zaman yer değiştiren… Güçlü bir basın, eleştiren. Güçlü basın olursa ne olur? Çekidüzen verir yöneticiler kendilerine. Yürütme, yasama ve yargının bağımsızlığı şart. Şimdi bizde yürütme çok güçlü, yasamada onlar var, yargının verdiği kararları tartışıyoruz artık. Dördüncü kuvvet basın maalesef eleştiri yapamıyor. Ama bu en fazla AKP ve hükümete zarar verir. Tarihsel olarak zarar verir. Bugünü kazanırsınız, bugün dediğim 5 yıl 10 yıl, tarih uzun sürer ama 20 yıl sonra sizi ne diye tanımlayacaklar? “Otoriter, diktatör” diye tanımlayacaklar. Bu şaşmaz, hakikat bu.

 

Yani ne bileyim; 13 yıldır yapılan her şey de kötü olamaz, mutlaka iyi yapılan şeyler de vardır. 

Bu kadar oy alınıyorsa bir nedeni var. Bunu özellikle CHP’nin düşünmesi lazım, oturup “Niye bunlar oy alıyor?” diye… “Halk cahil, bunlara oy veriyor” açıklaması değil, başka bir şey var. CHP’nin oturup bakması lazım doğrudan. Ben CHP’nin başında olsam AKP’yi incelerim, önyargısız bir şekilde. Bu adamlar nasıl başardı, doğrudan bunu incelerim. Doğrudan bir komisyon kurarım, Tayyip Erdoğan kimdir, nedir? Ama yani böyle bir karakter nasıl oluyor yani 13 yıldır böyle ve düşmüyor. Neden? Ben bir muhalefet parti olsam ilk yapacağım iş bu çalışma yöntemini incelemek olurdu.

 

Bunun sebebi ‘elitizm’ olabilir mi?

CHP açısından mı? Hem elitizm hem de anlayamamak diyelim. Çok da eleştirmek istemiyorum. Muhalefet o kadar kötü durumda ki, eleştirmek istemiyorum. Bir yerden eleştirmek lazım tabii, başka türlü de olmayacak. CHP kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tanımlıyor ve Sosyalist Enternasyonel’in üyesi. Bunun anlamı ne? Anlamı şu: Sosyal demokrat partileri ya da sosyalist partiler halk kesimlerine yaslanırlar. Halka giderler. Bugün CHP’nin oy depolarının varoşlar olması lazım. İstanbul’daki varoşlar, Ankara’daki varoşlar, İzmir’deki, Adana’daki, Mersin’deki… Hayır, değil. Kim bunlar? Bunlar AKP’nin oyları. Burada bir yanlışlık var. Bunun oturup düşünülmesi lazım. Tartışılması lazım. Yani bu partinin kurmaylarının samimiyetle bu işin üzerine gitmesi lazım. HDP, çok önemli bir şey yakaladı. Eğer PKK teröre, silaha başvurmasaydı HDP’nin oyları yüzde 20’ye gelmişti. Bu inanılmaz önemli. HDP’nin de çok ders çıkarması lazım. Bu iki parti yani öyle bir fırsat vardı ki, Türkiye’de sol oylar yükseliyordu, CHP ve HDP’yi birleştirdiğimizde yüzde 40’lar geçilmiş; 45’lere doğru 50’lere doğru bir trend başlıyordu son seçimlerde. MHP’nin, Bahçeli’nin arkaik politikası, öyle diyorum ben, tarih öncesi politikasıyla, PKK’nın silaha başvurmasıyla her şey değişti.

 

Siz HDP üyesi misiniz?

Değilim. Ben hiçbir partiye üye değilim. Ben aydının, yazarın bağımsız olması gerektiği inancındayım. Biz bağımsız olmalıyız ki her partiyi eleştirebilmeliyiz, ama HDP’ye oy verdim. Yani geçen seçimlerde HDP’ye oy verdim çünkü bir umut yarattı HDP. Fakat bugün silahlı mücadeleye tekrar dönmenin herkes için yıkım olduğunu düşünüyorum. Derhal, hemen silahların susması lazım. Hemen.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın