T24- Yazar Amet Ümit Tophane saldırısı için çarpıcı açıklamalarda bulundu. "Burada hükümet birinci derecede sorumludur, çünkü oradaki sanatseverlerin, çağdaşlaşmanın garanti altına alması gereken hükümettir."
Yazar Ahmet Ümit, farklı kesimlerden İstanbulluyu bir araya getirdiği son kitabı “İstanbul Hatırası”nda, polisiye kurgu içerisinde şehrin tarihine ışık tutuyor.
Ümit, İstanbul'un tarihi ve kültürüne her zaman ilgi duyduğunu belirterek, bu konuyla ilgili yaklaşık 10 yıl önce bir kitap yazma fikrinin oluştuğunu aktardı.
Ümit, 2 bin 600 yıllık bir şehri anlatmanın zor olduğunu vurgulayarak, bu nedenle uzun süren bir araştırma çalışması yaptığını anlattı.
Kitabı yazdıktan sonra İstanbul'a hayranlığının artığını ifade eden Ümit, “Bilmediğim o kadar çok şey öğrendim ki... Ben de bilmiyorum, çünkü ben İstanbul tarihçisi, kent sosyoloğu değilim. Karşılaştığım bilgilerin muazzamlığı o tarih, o kültür beni şaşırttı. Açıkçası bu kadarını ben de beklemiyordum. Hayranlığım arttı, diğer yandan öfkem de arttı. Ancak İstanbul'a değil, İstanbul'da yaşayan insanlara. Böylesi muhteşem bir şehir var ve biz bunu tanımıyoruz, talan ediyoruz, yağmalıyoruz. Burayı sadece rant getiren bir toprak parçası, bir deniz olarak görüyoruz. Bu çok çirkin bir şey. Bu da öfkemi artırdı” diye konuştu.
Ümit, şehrin tarihi ve kültürüyle ilgili farkındalık oluşturmak istediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Tarihi bütünlüğü çok doğru bir şekilde anlattım gibi bir iddiam yok. Ben tarihçi değil, romancıyım. Amacım bir farkındalık yaratmaktı. Aldığım tepkiler de bunu başardığımı gösteriyor. Kitap, manevi anlamda da beni çok mutlu etti. Bir yazar olarak duygularımı, düşüncelerimi, ruhumu besleyen bir kitap oldu.”
Sanat galirisindeki arbede
Ahmet Ümit, zamanla şehirde yaşanan toplumsal değişime de değinerek, şu görüşlerini dile getirdi:
“Tophane'deki o hareketi sanata veya farklı hayatlara yönelik bir saldırı olarak alırsak, bu İstanbul'a yapılmış bir saldırıdır. Bu şehir her zaman çok kültürlüydü. Bu şehirde Paganlar, Hristiyanlar, Museviler, Müslümanlar, Türkler, Ermeniler, Rumlar, Venedikliler, Cenevizliler, dünyanın çok değişik yerlerinden kültürler burada bir arada yaşadılar. Dolayısıyla bugün artık bir alt kültür grubunun ya da bir dini grubun 'bize uymuyor' diye bir başka gruba saldırması İstanbul'un ruhuyla çelişen bir şeydir. Bunun bir tek adı vardır 'barbarlık'. Sadece İstanbul'un değil, Anadolu'nun da çok sesli, çok kültürlü olması, doğal olarak hoşgörüyü, birlikte yaşamayı ve mahalle baskısının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir şey.”
Olayın ayrıntılarını bilmediğini belirten Ümit, “Olay hakikaten nasıl olmuş? Orada gerçekten mahalleli yapmamış da fanatik bir grup kendi içinde örgütlenerek mi yapmış bunu yoksa fanatik grup bunu mahalleliyi provoke ederek mi yapmış? Bilemiyorum... Ne olursa olsun tümüyle yanlış bir hareket. Ancak yanlış hareket deyip geçilmeyecek bir şey. Burada hükümet birinci derecede sorumludur, çünkü oradaki sanatseverlerin, sanat etkinliğinin, çağdaşlaşmanın garanti altına alması gereken hükümettir” şeklinde konuştu.
“En büyük paydamız insan olmak”Günümüzde sadece Türkiye'de değil, dünyada farklı ayrımların yapıldığına dikkati çeken Ümit, bunun yanlış bir davranış olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Biz insanız ve insan olmak bizim en büyük paydamızdır. Bir insanın dili, dini, ırkı ne olursa olsun insanlık paydasında buluşuruz. Bizim evimiz dünyadır, aynı zamanda İstanbul. Kimse kimseden daha üstün değil. Kimse Müslüman ya da Türk olduğu için üstün değil, kimse de Yahudi olduğu için aşağı değil. Hepimiz eşitiz. Böyle bir anlayışa sahip olursak sorun kalmaz, hep birlikte hoşgörü içerisinde yaşarız. Biri gider namazını kılar, diğeri de gider puta tapar kimse de karışmaz. Böyle bir dünya özlüyoruz. Doğa ve yaşadığımız şehirler gösteriyor ki bu tür ayrımlar tümüyle politik, akıl dışı, doğaya karşı ayrımlardır. Bunlardan kurtulmak lazım.”
Herkesin farklı bir yaşam tarzı olduğuna işaret eden Ümit, “Herkes kendi yaşam tarzını en doğru zannediyor. Böyle düşündüğümüz için de başka bir insanın yaşam tarzı gözümüze batıyor. İsteyen türban bağlar, mini etek giyer, içki içer...Bu kimseyi ilgilendirmez. Ancak mesela içki içip sataşıyorsa ya da içki içene karışıyorsa problem var demektir. Bunların çözülmesi gerekir” diye konuştu.