Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi yönetici, yazar ve çalışanlarının 31 Ekim 2016’da gözaltına alınarak tutuklanmasına ilişkin yapılan başvuruyu, davanın sanığı olan gazeteciler aylarca cezaevinde tutulup tahliye edildikten, Yargıtay, konuyla ilgili sanıkların beraatine karar verdikten ve yerel mahkeme bu karara direndikten sonra, geçen 4 yılın ardından karara bağlayacak. Gazetenin eski İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, AİHM’nin 10 Kasım’da vereceği olası karar konusunda, “Türkiye’de yargının işlevi iktidarı ve yandaşlarını eleştiren, rahatsız eden kişileri, yayınları önlemeye, engellemeye ve cezalandırmaya dönüştü. Cumhuriyet davası bunun tipik ve sembolik örneklerinden biridir. AİHM’nin vereceği olası bir ihlal kararının yalnızca bu durumu tespit ve tescil edici bir işlevi olacaktır. Maalesef, yaşanan haksızlıkları ve bunun doğal sonucu olan yeni durumu değiştirme etkisi yok. Kısaca, 'Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti' ve 'Bad’el harab-ül basra'. Yine de bu karar, umuyorum ki bir dönemi ve olayı basın ve yargı tarihine kaydetmiş olacaktır” dedi.
31 ekim 2016 günü Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları, “FETÖ ve PKK’ya üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla gözaltına alınarak tutuklandı. Gazetecilerin avukatları, bir süre sonra, tutuklamaların haksız olduğunu belirterek AİHM’ye başvurdu. AİHM, o günden bugüne geçen 4 yılda başvuruyu karara bağlamadı. AİHM, dört yılın ardından, başvuruyu 10 Kasım Salı günü karara bağlayacak.
Geçen dört yılda, yerel mahkeme, gazetecileri hapse mahkûm etti. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etmek” suçundan Akın Atalay'a 8 yıl 1 ay 15 gün, Orhan Erinç'e 6 yıl 3 ay, Hikmet Çetinkaya'ya, 6 yıl 3 ay Murat Sabuncu'nun 7 yıl 6 ay, Bülent Utku'nun 4 yıl 6 ay, Önder Çelik'in 3 yıl 9 ay, Musa Kart'ın 3 yıl 9 ay, Hakan karasinir'in 3 yıl 9 ay, Mustafa Kemal Güngör'ün 3 yıl 9 ay, Güray Tekin Öz 3 yıl 9 ay, Aydın Engin'in 7 yıl 6 ay, Ahmet Şık'ın 7 yıl 6 ay karar verdi. Karardan önce ve kararla birlikte, farklı aşamalarda, tutuklu yargılanan sanıklar tahliye edildi. Karardan sonra ise 5 yılın altında ceza alan sanıklar, Yargıtay’a başvuru hakkı olmadığı gerekçesiyle, cezalarının infazına başlanması zorunluluğu gerekçe gösterilerek yeniden cezaevine konuldu.
Yargıtay, yerel mahkemenin kararını “somut kanıt” olmadığı gerekçesiyle bozdu ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiğine hükmetti. Yargıtay, beş yılın altında ceza alan sanıkların dosyasının da birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtince, cezaevine konulan isimler tahliye edildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yargılama sonrasında ilk kararında direndi. Dosya yeniden Yargıtay’a geldi. AİHM, tüm bu gelişmeler yaşandıktan sonra, ilk tutuklamalarla ilgili kararını açıklayacak.
Atalay, AİHM’nin vereceği olası karar konusunda, T24’e şunları söyledi:
“Cumhuriyet gazetesi davası ve tutuklamalarının iki temel amacı vardı:
İlk olarak haber ve yayınlarından rahatsız oldukları gazetenin yönetimini değiştirmek; ikincisi de Cumhuriyet gibi bir gazetenin tüm yöneticilerini hapse atarak diğer gazetelere ve gazetecilere de esaslı bir gözdağı vermek.
Birincisine tamamen, ikincisine kısmen ulaştılar. Türkiye’de yargının işlevi iktidarı ve yandaşlarını eleştiren, rahatsız eden kişileri, yayınları önlemeye, engellemeye ve cezalandırmaya dönüştü. Cumhuriyet davası bunun tipik ve sembolik örneklerinden biridir.
AİHM’nin vereceği olası bir ihlal kararının yalnızca bu durumu tespit ve tescil edici bir işlevi olacaktır. Maalesef, yaşanan haksızlıkları ve bunun doğal sonucu olan yeni durumu değiştirme etkisi yok. Kısaca, 'Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti” ve 'bad’el harab-ül basra' Yine de bu karar, umuyorum ki bir dönemi ve olayı basın ve yargı tarihine kaydetmiş olacaktır.”