Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Gezi davasının tutuklu tek sanığı olarak yargılanan, 770 gündür cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala ile ilgili olarak Türkiye’yi ağır bir kararla mahkûm etti. AİHM, Kavala’nın makul şüpheyle tutuklanmadığı, başvurularının süresinde ve etkili biçimde değerlendirilmediği, siyasi nedenlerle cezaevinde tutulduğu gerekçeleriyle Kavala’nın başvurusunu yerinde buldu.
Kararda, tutuklamanın asıl amacının insan hakları savunucularını susturmak olduğu vurgusu yapıldı. Kavala’nın derhal tahliye edilmesi gerektiğini karar altına alan AİHM, eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın davasının ardından Türkiye’yi ikinci kez Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Maddesi’nden mahkûm etmiş oldu. Söz konusu madde, tutuklamaların siyasi gerekçelerle yapılmasını içeriyor.
Prof. Dr. Yaman Akdeniz, “Artık Türkiye'deki baskıcı politikaların ve uygulamaların muhalif kesimi susturmak için kullandığı AİHM kararı ile tespit edilmiş oldu. Kavala’nın derhal tahliyesi gerekir” dedi. Kavala’nın, Gezi davası dışında, 15 Temmuz nedeniyle de hakkında tutuklama kararı vardı. Ancak bu kararın geçtiğimiz Ekim ayında kaldırıldığı öğrenildi. Buna göre Kavala’nın tahliyesinin önünde engel kalmadı. Yargının nasıl bir tutum izleyeceği bekleniyor.
AİHM, iş insanı Osman Kavala’nın başvurusunu ele aldı ve AİHS’nin makul şüpheyle tutuklanmadığına yönelik 5/1-c, kişi güvenliği ve etkili yargı yollarının işletilmemesi ile ilgili 5/4 ve tutuklamanın siyasi gerekçelerle yapılması ile ilgili 18. Maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, 18. Maddeden ihlal kararını 6’ya karşı 1 oyla, diğer ihlal kararlarını oybirliğiyle verdi. Demirtaş’tan sonra Kavala dosyasında da siyasi nedenlerle tutuklama yapıldığına yönelik 18. maddeden ihlal kararı verilmiş oldu. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin gerekli sürede Kavala’nın başvurusunu incelememesi de ilk kez ihlal nedeni sayıldı. Kararda, yeterli kanıt bulunmadan tutuklanan ve iki yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan Kavala’nın siyasi nedenlerle halen tutuklu olduğu tespit altına alındı.
Kararı T24’e yorumlayan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, şunları söyledi:
“AİHM Kavala'nın hem Sözleşmenin 5/1 maddesinde korunan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine, hem de uzun tutuklulukla ilgili 5/4 maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Çok daha önemlisi özgürlük ve güvenlik hakkının yani 5/1 maddesinin Sözleşmede koruma altında olan haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması ile ilgili 18. madde ile birlikte ihlaline hükmederken kararın gereği Kavala'nın derhal serbest bırakılmasını Türkiye'den talep etti. Hükümetin Kavala'nın tutuklanması ile ilgili ikna edici bir argüman sunamadığını, amacının başka olduğunu ve Kavala ve insan hakları savunucularını susturmak olduğunu belirtti. Bu tespiti AİHM'in çok geç kalmakla birlikte çok önemli bir tespit. Artık Türkiye'deki baskıcı politikaların ve uygulamaların muhalif kesimi susturmak için kullandığı AİHM kararı ile tespit edilmiş oldu. Bu karar sonrasında beklemeden yargılamayı yapan yerel mahkemenin Osman Kavala'yı derhal tahliye etmesi gerekir. Geçen her saat ve gün AİHM kararında tespit edilmiş ihlalleri daha da ağırlaştıracaktır.”
Kavala hakkındaki soruşturma süreci, henüz Gezi olayları sürerken başladı. Soruşturma o dönem anayasal suçlara bakan Savcı Muammer Akkaş tarafından başlatıldı. Akkaş, Haziran 2013’ün sonlarında hem soruşturmayı başlattı, hem de telefon dinleme talebinde bulundu. Bir yandan da olaylarla ilgili emniyetten rapor istedi. 17/25 Aralık operasyonlarında görev alan Akkaş, önce bu görevinden alındı. Hakkında soruşturma başlatılan Akkaş daha sonra yurt dışına kaçtı.
Akkaş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan ''FETÖ" soruşturmaları kapsamında halen aranıyor. Buna rağmen soruşturma rafta bekletildi. Dosyaya, Kavala’nın "Gezi’nin finansörü" olduğu iddiasına dayanan bir fezleke de konuldu. Cemaat soruşturmasından tutuklu bulunan, dönemin KOM Müdürü Nazmi Ardıç imzalı fezlekede, daha sonra Gezi iddianamesine yansıyan iddialar yer aldı. Ancak o dönemde fezleke işleme konulmadı ve Kavala ile ilgili olarak da yasal işlem yapılmadı. Fezlekede "Osman Kavala’nın üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın George Soros bağlantılı Açık Toplum Enstitüsü ile bağlantılı olduğu, enstitünün çeşitli ülkelerdeki isyanları başlattığı, Occupy/İşgal hareketinin teorisyenliğini Gene Sharp’ın yaptığı sivil başkaldırı yöntemini uyguladığı, uygulayıcısının Otpor/Canvas adlı grup olduğu, grubun liderliğini İvan Marovic’in yaptığı, Marovic’in Sırbistan, Gürcistan ve Arap ülkelerindeki olaylarda etkili olduğu" anlatılıyordu.
Bu fezlekenin içeriği daha sonra Kavala’nın tek tutuklu sanık olarak yargılandığı, 16 sanıklı Gezi iddianamesi davasına bire bir yansıdı. Gezi’nin finansörü olmakla suçlanan Kavala ile ilgili olarak o dönem yapılan telefon dinlemeleri de kanıt olarak gösterildi. Ancak dosyada Kavala’nın masa, sandalye, poğaça alınması dışında olayları finanse ettiğine yönelik herhangi bir konuşma ya da bilgi de bulunmuyor.
AİHM, kararında Kavala’nın derhal tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye, anayasa gereği AİHM kararını uygulamakla yükümlü. Kavala’nın avukatları da tahliye edilmesi için harekete geçti.
Soruşturma dosyasından çıkan belgeler Kavala’nın ilk olarak sadece Gezi olayları nedeniyle değil, "hükümeti devirmeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklandığını, ancak suçlamaların içerisinde 15 Temmuz darbe girişiminin de olduğunu gösteriyor. Dosyalardan çıkan belgeler Kavala’nın, ABD Konsolosluğu’nda görevli Metin Topuz ile birlikte tutuklandığını, 14 Aralık 2018 tarihine kadar Kavala ve Topuz’un birlikte soruşturulduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu tarihte Kavala’nın dosyası Topuz’unkinden ayrıldı. Gezi olayları ile ilgili aynı dönemde, 2013’te başlatılan soruşturma kapsamında 97 kişinin isminin geçtiği bir soruşturma söz konusuydu. Yeni bilgilere göre, Kavala, zaten isminin de geçtiği bu dosyaya dâhil edildi. Daha sonra 18 Aralık’ta bu dosyadaki -Kavala dâhil- 16 kişinin dosyası da ana dosyadan ayrıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8 Şubat 2019 tarihli yazısına göre, emniyetten Kavala ile ilgili Gezi Parkı dosyasını ilgilendiren konuşma kayıtları ve kanıtlar istendi. Bu "kanıtlar" dosyaya kondu. Aynı yazıda, Kavala’nın "PKK terör örgütü faaliyetlerini deşifre etmek gerekçesiyle de dinlemeye alındığı" ifadesi yer aldı. İstenen bilgilerin aynı gün gönderilmesinden sadece 11 gün sonra 657 sayfalık iddianame hazırlandı. Bu durum, iddianamenin ağırlıklı olarak eski "kanıtlardan" hazırlandığını da gösteriyor.
AİHM kararı, tutuklamanın bütünüyle haksız olduğu yönünde. Bu nedenle Kavala’nın hemen tahliyesi gerekiyor. Ancak yargının geçmişteki uygulamaları nedeniyle nasıl bir tutum izleyeceği konusunda bekleyiş hakim.
Karar çıktığında tereddütlerden biri de Kavala hakkında ikinci bir tutuklama kararı bulunmasıydı. Kavala için, 15 Temmuz soruşturması nedeniyle de tutuklama kararı verildiği ortaya çıkmıştı. Hâlâ iddianamesi hazırlanmayan, içeriği belirgin olmayan bu tutukluma kararının geçtiğimiz ekim ayında kaldırıldığı ortaya çıktı. İkinci bir tutukluluk kararı olmaması da Kavala’nın derhal tahliyesinin mümkün olduğunu gösteriyor.