TBMM Genel Kurulu'nda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne ilişkin usulleri belirleyen kanun tasarısı kabul edildi.
cnn.turk.com'da yer alan habere göre, Kanuna göre, düzenleme, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla AİHM'e yapılmış başvuruları kapsayacak.
İdari nitelikteki soruşturmalardan kaynaklanan başvurular hakkında bu tasarının hükümleri uygulanmayacak.
Yapılacak müracaatlar hakkında karar vermek üzere, Adalet Bakanı tarafından hakim ve savcılar arasından atanacak 4 kişi ile Maliye Bakanı tarafından atanacak bir kişiden oluşan 5 kişilik bir komisyon kurulacak.
Komisyona müracaat, AİHM'e başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu, başvuru formu ve diğer bilgi ve belgelerle müracaat edenin kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılacak.
Başvurular, bu tasarı kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde yapılabilecek.
Müracaatın, cumhuriyet başsavcılıkları aracılığıyla da yapılması mümkün olacak. Müracaatlara ilişkin düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler de harçlardan müstesna olacak.
Komisyon, müracaat konusu başvurunun, AİHM tarafından öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını, komisyona süresinde müracaat edilmediğini, müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını, müracaatın belirtilen madde kapsamına girmediğini tespit ederse müracaatı reddedebilecek.
Komisyon, müracaat hakkında 9 ay içinde kararını verecek. Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilecek. Ödenmesine karar verilen tazminat, kararının kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde Maliye Bakanlığı tarafından ödenecek.
Düzenleme, 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla AİHM nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında uygulanacak. Bu süre Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu'nca uzatılabilecek.
Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP'li milletvekillerinin, "Ergenekon Davası'ndan tutuklu bulunan ve karaciğer kanseri başlangıcı teşhisi konulan Fatih Hilmioğlu'nun durumu" ile ilgili sorusu üzerine, yasama organının içinden çıkan yürütme organının, tutuklama konusunda yapabileceği şeylerin sınırlı olduğunu söyledi.
"Biz yasaları yaparız, uygulamaları takip ederiz, aksaklık varsa onları düzeltiriz ama onun ötesinde mahkemelere, soruşturma ve kavuşturma yapan makamlara 'şunu şöyle yapın' diyemeyiz, telkinde bulunamayız" diyen Ergin, Adli Tıp Kurumunun bilim adamlarından oluşan bir heyet olduğunu ve onların hazırladığı raporlara dışarıdan müdahale edilemeyeceğini söyledi.
Daha önce Türkiye'de yargılama sürelerinin uzun olduğunu kabul ettiğini belirten Ergin, "Ancak son yıllarda aldığımız tedbirlerle birlikte mahkemelerin yargılama sürelerinde kısalma da var, uzama da var" dedi. Ergin, yargılama süreleri kısalan mahkemelerden örnekler verdi.
Ergin, AİHM'in, makul sürede yargılamayı her dava tipi için ayrı ayrı değerlendirdiğini ifade etti.
Ergin, tasarıyla ilgili bilgi de verdi. Yapılan işin bir yargılama faaliyeti olmadığını belirten Ergin, "Yaptığımız iş Ankara'da kendi vatandaşımızla barışmanın yoludur. Vatandaşımız Strasbourg'da hak arama zahmetine girmeyecektir. Vatandaşın mağduriyetleri komisyon marifetiyle daha hızlı ve ucuz karşılanacaktır" ifadesini kullandı.
Bakan Ergin, bu kürsüde "yargıya güvenim kalmadı" diyenlerin, zaman zaman "orduya da güvenimiz kalmadı" dediklerini ifade etti. Ergin şöyle konuştu: "Yıllarca orduya ve yargıya yaslanarak siyaset yapmaya çalışanlar endişe etmekte haklıdır. Bundan sonra orduya ve yargıya yaslanarak siyaset yapma dönemi bitmiştir. Siyasetçi demokrasilerde, halkına, evrensel hukuka, sandık sonuçlarına dayanır. Bu ülkede milletten alamadığı yetkiyi, sandıktan alamadığı desteği ordu ve yargıya yaslanarak devşirme devri artık sona ermiştir. Artık çocuklarımıza her 10 yılda bir muhtıra verilen darbe yapılan bir ülke bırakmak istemiyorsak demokrasimizin kurumsallaşma sürecine hepimizin katkı vermesi gerekir. Demokrasimizin kesintisiz olmasını istiyorsak, bu sürece destek vermemiz gerekiyor.
Bu kürsüde, yargıya güven kaybından erozyonundan bahsedildi. 1992'de baypas yasası çıkartılarak, bakanlık kadrolarının dağıtılması yargıya güvenimizi sarsmadı, darbe ve muhtıraları alkışlayan hakim ve savcılar yargıya güvenimizi sarsmadı, 'ben devletten yana tarafım' diyen hakimler ve savcılar güvenimizi sarsmadı, şiir okuduğu için hapse atılan siyasetçiler yargıya güvenimizi sarsmadı, Anayasa Mahkemesi'nin meşhur 367 kararı yargıya güvenimizi sarsmadı öyle mi?
Yüzde 47 oy almış AKP'ye 8 ay sonra kapatma davası açılması yargıya güveni sarsmadı öyle mi? Bize, rapor yazacak hakim ve savcı değil, militan lazım o da yetmez, yok ediciler lazım diyen anlayış yargıya güveninizi sarsmadı öyle mi? Bütün bunlar güvenimizi sarsmaz iken geniş tabanlı Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile Yargıtay birilerine güven vermiyor. Biraz önce saydığım o çarpık uygulamalara güven duyanların bugün güvensizlik duyması, yargının doğru istikamette ilerlediğinin en bariz ispatıdır."
Sataşma gerekçesiyle kürsüye gelen CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce de bu ülkenin yargısında, önceden sorun olduğu düşüncesine katıldığını söyledi.
AKP'lilere, "Bu darbelerden sizden fazla çektik" diyen İnce, "12 Eylül'de partimiz kapatıldı genel başkanımız hapse atıldı, o yıllarda sizin genel başkanınız İETT'de top oynuyordu. Sizin hiçbiriniz hapse girmedi ama CHP'liler hapse girdi. İşkenceyi biz gördük. Biz darbeyi falan alkışlamıyoruz, fakat siz bugün yargıyı iktidarın sopası haline getirdiniz" dedi.
"Bu yargı bir gün size de lazım olabilir" diyen İnce, "Yargı geçmişte hata yaptı mı? Evet yaptı. Ama siz bugün yargıyı kuklanız haline getirdiniz" diye konuştu. İnce, yargının hiç kimsenin "askeri" olmaması gerektiğini, tarafsız ve adil olması gerektiğini ifade ederek, "(Oh ne güzel bizim yargımız oldu) derseniz, o yargı bir gün sizin de canınıza okur. Yargıyı bugün için ele geçirmiş olabilirsiniz ama merak etmeyin, kendi canavarınızı yaratmış da olabilirsiniz" diye konuştu.
Müzakerelerin ardından tasarı kabul edildi.