AİHM Yargıcı Işıl Karakaş'tan AYM'ye "Süratle karar ver" çağrısı

AİHM Yargıcı Işıl Karakaş'tan AYM'ye "Süratle karar ver" çağrısı

AİHM Yargıcı Işıl Karakaş, "OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun doğru yönde atılmış bir adım olduğunu ancak 15 Temmuz sonrası tutuklananlar için de Türk yargısının karar vermesi gerektiğini" söyledi.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Karakaş'ın açıklamaları şöyle:

DW Türkçe: 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’den AİHM’e gelen dava başvurularında son durum nedir?

Karakaş: Daha önceki yıllarda yılda ortalama 3 bin-3 bin 500 civarında dava gelirken bu yıl aniden 8 bini aştı. Mevcut sayı 31 Aralık 2016 itibarıyla 12 bin 600. Fakat sadece Ocak ayı içinde 2 binden fazla başvuru geldi, bir ayda. Bunların yüzde 90’ı 15 Temmuz bağlantılı. Şu anda Türkiye için bekleyen yaklaşık 15 bin dava başvurusundan bahsedebiliriz.

DW Türkçe: 15 Temmuz bağlantılı başvurularla ilgili bugüne kadar 2 karar açıkladınız. Neydi verdiğiniz mesajlar?

Karakaş: Bir tanesi tutuklu kişilerle ilgili verdiğimiz karar. Bunlara iç hukuk yollarını tüketmeleri gerektiğini söyledik. İç hukuk yolundan kastımız Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolunu kullanmak. Bireysel başvuru yolu AİHM tarafından etkili bir yol olarak kabul ediliyor. Diğeri ise tutuklu olmayanlarla, kanun hükmünde kararnameyle (KHK) kamu hizmetinden alınmış olan kimselerle ilgili. Orada da AİHM, AYM’ye bireysel başvurunun denenmesi gereken bir yol olduğunu söyledi. Yani ‘iç hukuk yollarını kullanın’ dedik.

DW Türkçe: AİHM OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na nasıl bakıyor?

Karakaş: Şu anda yeni bir iç hukuk yolu açılmış vaziyette. Bu idari bir organ, bir yargı organı değil, bunu görelim. Bu organ sanki bir yargı organıymış gibi eleştiriliyor. Adil yargı ilkelerine uyardı uymazdı deniyor. Bu önemli değil. Kesinlikle bizim için önemli değil. Orada bu kişilerin başvurabileceği bir iç hukuk yolu kurulmuştur. En önemlisi, bu kurulun kararlarına karşı yargı yolu açıktır.

DW Türkçe: Komisyon üyelerinin çoğunun hükümet tarafından belirlenecek olması AİHM açısından bir sorun değil mi?

Karakaş: Değil. Çünkü bu yargıyla ilgili ya da yarı yargısal bir organ dahi değil. Bu tamamen idari bir kurul. İdari kurulların yapısı böyle olabilir. Önemli olan, bu kurulun vermiş olduğu kararların bir yargı organı önüne götürülüp karara karşı başvuru yolunun olması. Bizim için önemli olan kararların yargı denetimine tabi olmasıdır.

DW Türkçe: Çok sayıda başvuru var, incelenmeleri uzun süre alabilir deniyor. AİHM gözünde makul bir süre sorunu var mı?

Karakaş: Şu an için yok ama ileride olabilir.

DW Türkçe: Bu komisyon dışında, 15 Temmuz bağlantılı başvuruların AİHM önüne gelmesini durdurmak için ulusal planda alınabilecek başka önlemler var mı?

Karakaş: Hükümet idari bakımdan yapılabileceğini gayet güzel yaptı. Fakat bir de tutuklu olan kişiler var. Yargı, tutuklu olan kişilerin durumuyla ilgili süratle karar vermeli. Orada da bizim içtihadımız açısından bir soruna doğru gidiliyor. Tutuklu olan kişi hakkında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca süratle karar verilmesi gerekir. ‘Süratle’ ne kadar bir süredir? Makul şüphe olması gerekir, tutukluluğun devamı için. Bütün bunların yargı organları tarafından değerlendirilmesi gerekir. Bu yönde başvurular AYM önünde de bizim önümüzde de var. AYM’nin bu konuda karar vermesi lazım.

DW Türkçe: AYM’den aldığınız mesajlar ne yönde?

Karakaş: AYM’nin iş yükü çok fazla. AYM gündeminde AİHM’ye 47 Avrupa ülkesinden gelmiş toplam dava sayısından daha çok başvuru var. Bununla nasıl baş edileceği ayrı bir konu. Ama beklemeye tahammülü olmayan konular var. Onlara öncelik verilip, süratle karar alınması lazım.

DW Türkçe: 15 Temmuz bağlantılı başvurular dikkate alınmasa bile 2016 yılında AİHM önünde Türkiye’ye karşı dava başvurularında artış var. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Karakaş: Bu bence normal bir süreç. AİHM son 2-3 yıldır AYM’ye bireysel başvuruyu etkili iç hukuk yolu olarak kabul ettiği için, ‘öncelikle oraya başvurun’ dedi. Dolayısıyla son 2 yılki başvurularda ciddi azalma oldu. Şimdi AYM kararlarının beklentilerini yerine getirmediğini ve hâlâ özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünenler AİHM’ye geldiler. Normal prosedür işledi. Bunların da çoğunu mülkiyetle ilgili davalar oluşturuyor.