AİHM'nin Tuncay Özkan kararı ne anlama geliyor?

AİHM'nin Tuncay Özkan kararı ne anlama geliyor?

Rıza Türmen

Eski AİHM Yargıcı

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Tuncay Özkan / Türkiye davası ile ilgili olarak 2011 Aralık ayında aldığı karar konusunda yazılanları, söylenenleri şaşkınlıkla izledim. Kamuoyundaki yanlış değerlendirmeleri önlemek amacıyla bazı hususları açıklığa kavuşturmanın yararlı olacağını düşünüyorum:

1. AİHM’nin kararı kabul edilebilirlikle ilgili bir ara karardır. Bu kararda, bazı şikâyetler kabul edilir, bazıları da kabul edilmez bulunmuştur. Kabul edilir bulunan şikâyetlerle ilgili olarak dava sürecek ve bir karara bağlanacaktır. Kabul edilebilir şikâyetler, görüş almak amacıyla hükümete bildirildi.

2. Tuncay Özkan davası, ne benzer başka davalar için bir pilot dava ne de AİHM içtihadı açısından orijinal bir dava. Buna benzeyen, Türkiye’ye karşı açılmış, karara bağlanmış pek çok dava bulabilirsiniz.

3. AİHM’nin Ergenekon örgütünü kabul edip etmemesi söz konusu olamaz. Ulusal yargı organlarının takdir hakkına giren bu gibi konularda AİHM tarafsız bir tutum alır. Hele kabul edilme kararında AİHM davanın esasına ilişkin bir değerlendirme yapmaktan özellikle kaçınır. Bu kararda da, AİHM’nin nitelemeleri iddianame esas alarak yapılmıştır. Bunları AİHM’nin kendi değerlendirmesi olarak görmek yanlış olur.

4. Davanın temel ekseni tutuklama. Adil yargılamaya ilişkin şikâyetleri AİHM ancak dava kesinleştikten sonra ele alır. Bunun nedeni, AİHM’nin davanın bütününü görmeden yargılamanın adil olup olmadığına karar vermemesi. Nasıl ki kararda adil yargılamaya ilişkin şikâyetler, dava sona ermediği için reddedildi. Hüküm kesinleştikten sonra bu şikâyetler tekrar AİHM’ye getirilebilir.

5. Bu aşamada, AİHM açısından geçerli olabilecek tek şikâyet, tutuklamayla ilgili olanlar. Tutuklamayla ilgili dört şikâyet var. Bu şikâyetlerden, tutuklama süresi ve tutuklamaya itiraz için Türkiye’de etkili bir yargı yolu bulunmadığı şikâyetleri kabul edildi. Büyük bir olasılıkla AİHM, pek çok başka davada olduğu gibi Sözleşme’nin 5/3 ve 5/4 maddelerinin ihlal edildiğine karar verecek.

Buna karşılık AİHM tutuklamanın makul bir kuşkuya dayanmadığı, yani üçüncü bir kişiyi suç işlendiği konusunda ikna edecek somut olguların bulunmadığı yolundaki şikâyeti reddetti. Mevcut olguların tutuklamayı haklı gösterdiğine karar verdi. Ancak tutuklamanın başlangıçta haklı olması, tutuklamanın devamı kararının da haklı olacağı anlamına gelmez. Nasıl ki, AİHM tutuklamanın devamı, tutuklamaya itirazın reddi kararlarına ilişkin şikâyetleri kabul etti. Tuncay Özkan’ın tutukluluk durumu bu çerçevede görüşülüp karara bağlanacağından, başlangıçtaki tutuklamanın makul bir kuşkuya dayanıp dayanmadığının fazla bir anlamı kalmadı.

Tutuklamayla ilgili başka bir şikâyet de davacı gözaltına alındığında ve tutuklandığında, kendisine yöneltilen suçlamanın bildirilmemiş olması. AİHM bu şikâyeti de davacı tutuklandığında kendisine terörist örgütüne üyelik kuşkusu ile tutuklandığının söylendiği gerekçesiyle reddetmiş bulunmakta.

6. Bunun dışında, Sayın Özkan’ın Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgulamasının işkence ve kötü muamele oluşturduğu şikâyetinin reddedilmesi, AİHM içtihadı açısından doğal. İşkence ve kötü muameleye ilişkin 3 maddenin ihlali için acının belirli bir eşiğe ulaşması, bunun doktor raporu ile saptanması gerekir.

Tuncay Özkan ve benzer davalarla ilgili olarak sorulması gereken sorular şu: AİHM’nin pek çok ihlal kararına karşın, Tuncay Özkan ve başka sanıklar neden hâlâ tutuklu olarak yargılanıyor? Özel yetkili mahkeme yargıçları neden anayasanın 90. maddesini açık bir biçimde ihlal ederek AİHM kararlarını görmezlikten gelmekte ve bunca kişiyi hukuka aykırı bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakmakta? Ve iktidarın hoşuna gitmeyen yargıç ve savcıların görevden alındığı, haklarında soruşturma açıldığı bir dönemde neden HSYK bu duruma müdahale etmemekte? Son olarak da Adalet Bakanlığı’nın bu konuda yapmak istediği değişiklik sorunu çözecek mi? Yoksa sorunun çözümü için CHP’nin önerisinin mi yasalaşması gerekir?