Independent gazetesi yazarı Patrick Cockburn Arap Barahı’nın ABD için yeni bir tehditin yanısıra yeni seçenekleri de getirdiğini, Müslüman Kardeşler’in de uzunca bir süreden beri ABD ile bir uzlaşıya nasıl varılabileceği üzerinde düşündüğünü savundu. İngiliz gazetesi “Bu, büyük ölçüde Türk Başbakanı Erdoğan ve partisi Adalet ve Kalkınma’nın başarılı stratejisiydi ve onun neden son bir yılda Amerika’nın Suriye politikasının başlıca aracı haline geldiğini izah ediyor” savlarını dile getirdi.
İngiliz Independent gazetesinin tanınmış yazarı Patrick Cockburn, ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzunun zirveye ulaştığı dönemi geride bıraktığını savunduğu yazısında “Amerika’nın Ortadoğu’da ön planda olduğu günler sonuna mı geliyor ya da ABD’nin etkisi, farklı biçim mi alıyor?” sorusuna yanıt aradı.
Patrick Cockburn, Arap Baharı ayaklanmalarının ABD için yeni bir tehdit olmasının yanında farklı seçenekler de getirdiğini, Washington’un, Mısır eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e desteğinin, Suudi Arabistan ve İsrail’de rahatsızlık yaratılarak erken bir aşamada geri çekildiğini belirtti. Ancak Müslüman Kardeşler’in ABD ile, kendisini askeri darbelere karşı koruyacak ve Mısır silahlı kuvvetlerinin gücüne darbe vurma olanağı sağlayacak bir uzlaşıya nasıl varabileceği üzerinde düşündüğünü belirtti ve ekledi: “Bu, büyük ölçüde Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP başarılı stratejisi idi ve partinin neden 2003’te ABD’nin Irak işgaline katılmaya hazır olduğunu ve neden son bir yılda Amerika’nın Suriye politikasının başlıca aracı haline geldiğini izah ediyor.”
Cockburn “Mısır ve Türkiye’deki İslami ama demokratik ve kapitalizm yanlısı partiler ile ittifak, açıkça ki ABD ve Atlantik güçlerin çıkarına. Ancak Kuzey Afrika ve Batı Asya’daki demokratik değişime verdikleri desteği ise kendi çıkarları belirliyor. Bu, örneğin, Sünni El Halifa krallığının, Şii muhalifleri hapse göndermekle meşgul olduğu ve anlamlı reform vaatlerinden geri adım attığı Bahreyn’i kapsamıyor.” ABD Yönetiminin, başkanlık seçimlerinin ardından belki Türkiye aracılığıyla hareket ederek Beşar Esad’ı iktidardan uzaklaştırmak için askeri eyleme geçip geçmeyeceği sorusunun da sorulduğu yazıda mücadelenin aynı zamanda bir Şii-Sünni ve İran ile düşmanları arasında bir mücadele olduğuna dikkat çekildi. Yazıda Suriye’deki savaşa son vermenin en hızlı yolunun, Esad’ın yurt içinde ve yurt dışındaki müttefiklerine, onun ardından yok edilme sırasının kendilerine gelmeyeceği yönünde güvence vermekten geçtiği de savunuldu