Akademik kadro planlaması ve kadroların ilan edilmesi süreci yeniden düzenleniyor; tek yetkili rektörler olacak

Akademik kadro planlaması ve kadroların ilan edilmesi süreci yeniden düzenleniyor; tek yetkili rektörler olacak

Resmî Gazete'de 28 Nisan'da yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle üniversitelerde fakülte ve bölümlerin akademik kadro planlaması ve kadroların ilan edilmesi süreçleri yeniden düzenleniyor. Düzenlemeyle anabilim dalları, bölümler, fakülte kurulları ve senato, akademik kadro planlamasında rektörler tek yetkili mercii olacak. 

Gazete Duvar'dan Nuray Pehlivan'ın haberine göre, 28 Nisan tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan “Devlet Yükseköğretim Kurumlarında Öğretim Elemanı Norm Kadrolarının Belirlenmesine Ve Kullanılmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” le 11 gün arayla yükseköğretim sistemini etkileyen ikinci düzenleme yürürlüğe girmiş oldu.

Bölüm ve kurullar için önceki yönetmelikte tanımlanan bölüm başkanının ‘talebi aranır’ ifadesi, ‘görüşü alınarak’ ifadesi ile değiştirildi. Bu değişiklikle, anabilim dalları, bölümler, fakülte kurulları ve senato, akademik kadro planlamasında yetkisiz ve etkisiz hale getirilmiş oldu. Böylece, üniversite yönetim kurulları ve rektör, üniversitenin tüm akademik birimlerindeki kadro planlamalarını, bölümlerin taleplerini aramaksızın istediği şekilde yapabilecek.

CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, yönetmelikte yapılan değişikliği ‘merkeziyetçiliğin artması, ortak akıl ve katılımcılığın öldürülmesi, atanmışların seçilmişlerden üstün olması’ olarak nitelendirdi. Bu yönetmelik değişikliğiyle, norm kadro atamalarında bölümlerden ‘uygun’ görüş aranmasından vazgeçildiğini söyleyen Böke, “Bölümlere ‘görüş’ sorulacak, ancak görüşün uygun olup olmamasının bağlayıcılığı olmayacak! Uygunluğa bölümler karar veremeyecekler, bölümlerin ‘uygun görmedikleri’ atanmışlar tarafından kendilerine dayatılabilecek. Esasında bunun özde ülkenin genelinde olan bitenden hiç bir farkı yok. Ülkede yürütme TBMM’den, halkın seçtiklerinden değil, Saray tarafından atanmışlardan oluşurken bu rejimin üniversitelerini kurmak isteyen iktidarın aynı zihniyeti üniversitelere de dayatması rejimle çok uyumlu bir adım. Kurumsal yıkım tüm yapılara, hayatımızın en kılcal damarına kadar uzanıyor” diye konuştu.

"Ben yaptım oldu anlayışı bir kez daha devrede"

Bazı kararların yetkisinin üniversite senatolarından alınıp üniversite yönetim kurullarına aktarılmasının da aynı zihniyetin bir parçası olduğunu savunan Böke, şöyle devam etti:

“Senatolarda sadece üniversitenin yönetim kadrolarına atanmışlar değil aynı zamanda öğretim üyelerinin kendilerini temsil etmek üzere seçtikleri fakülte senatörleri de var. Oysa üniversite yönetim kurullarında seçilmişler değil atanmışlar var. Bir gece sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklik ile yetkiler seçilmişlerden salt atanmışlara aktarılıyor. Üstelik akademi bunu herkesle birlikte görüp öğreniyor. Ben yaptım oldu anlayışı bir kez daha devrede. Ülke tek adam rejiminin elinde her alanda özgürlük ve katılım alanlarının sınırlandırılması ile boğuluyor. Kurumların yerini şahıslar, kuralların yerini keyfilik, hukukun yerini ise adaletsizlik almış vaziyette. Bilimden, şeffaflıktan, katılımdan ve ortak akıldan yana bir tercihle bu yıkımı durdurmak ülkemizin geleceği açısından büyük bir önem taşıyor.”

Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı da değişiklik ile seçimle belirlenen son organların etkisizleştirildiğini söyleyerek tepkisini dile getirdi. Eğitim Sen’in yönetmelik değişikliğine karşı mücadelesini gerek hukuki, gerekse diğer meşru yollardan sürdüreceğine vurgu yapan Akıncı, “Yapılan değişikliklere baktığımızda üniversite yönetim biçiminin gittikçe daha da otoriterleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tıpkı genel anlamda ülkenin yönetimi ve üniversite dışındaki kurumların yönetimlerinde yapıldığı gibi. Devletin tüm kurumları hızla demokrasi kültüründen yoksun, gerektiğinde inisiyatif alamayan, yasa ve yönetmelikten pek anlamayan, yukarıdan gelen talimatları fazlaca düşünmeden uygulamaya koyan, sorumluluk almayan, fikir beyan etmeyen ve ettirmemek için elinden geleni yapan siyasi figürlerle dolduruldu. Elbette üniversiteler de bu süreçten nasibini aldı, almaya da devam ediyor. Objektif akademik ihtiyaçlar ve kriterler yerine bağımlılık ilişkilerini besleyen uygulamaların bir örneği de bu son düzenleme” dedi.

Norm kadroya geçişin başlı başına akademik özgürlüğe aykırı olduğunu belirten Akıncı son olarak şunları söyledi:

“Şimdi de norm kadro konusundaki senato yetkileri, üniversite yönetim kuruluna devrediliyor. Yani akademik kurulun yapması gereken iş idari kurula devrediliyor. Anabilim/anasanat dalı kurulu, bölüm kurulu, fakülte kurulu ve senato, akademik kurullar olarak 40 yıllık otoriter YÖK düzeninde iyi kötü demokratik katılımın mümkün olabildiği organlar idi. Dekanlar atamayla göreve gelmeye başladığından beri senatolar artık temsil özelliğini yitirdiler. Bu son düzenlemede anabilim/anasanat dalı kurulu, bölüm kurulu ve bunların başkanlarının görüşleri ne olursa olsun rektörün seçtiği üniversite yönetim kurulu, istediği akademik birime istediği kadroyu tahsis edebilecek. Böylece anabilim, anasanat ve bölüm kurulları daha da işlevsiz hale getiriliyor. Akademik kararlara “olası” bir demokratik katılımın son unsurları da ortadan kaldırılıyor. Bu kurulların kararlarını, ihtiyaç saptamalarını dolambaçlı biçimlerde bypass etme zahmeti de ortadan kalkıyor. Otoriterleşmenin hızla devam etmesi elbette üniversitelerin artık yönetilemez hale geldiğinin bir işaretinden başka bir şey değildir.”