‘Akdeniz Benekli Ateşi’nin DNA’sı araştırılıyor

‘Akdeniz Benekli Ateşi’nin DNA’sı araştırılıyor
TÜBİTAK'ın desteği ile 2005 yılında Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim dalında kurulan araştırma laboratuvarında, Akdeniz Benekli Ateşi olarak bilinen hastalık hakkında araştırmaların yapıldığı bildirildi. TÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Figen Kuloğlu yaptığı açıklamada, TÜBİTAK Kariyer Programı çerçevesinde desteklenen proje sayesinde kurulan laboratuvarda Akdeniz Benekli Ateşi hastalığı etkeni "Rickettsia conorii" bakterisi ile ilgili çalışmalarının 2005 yılından beri aralıksız yapıldığını söyledi. Akdeniz benekli ateşi hastalığının 19. yüzyıl başlarında Akdeniz çevresinde görülmeye başlandığını bildiren Kuloğlu, şunları kaydetti: "Akdeniz Benekli Ateşi, 1910 yılından beri Akdeniz çevresinde olduğu bilinen, kahverengi köpek kenelerinin ısırması ile bulaşan bir hastalıktır. Akdeniz benekli ateşi ve benzeri hastalıklar, yeniden ortaya çıkan enfeksiyonlar olarak son yıllarda dikkat çekmektedir. Moleküler tanı yöntemlerinin kullanılmaya başlanması ile bu grup enfeksiyonlar tanınmaya ve oluşan hastalık tabloları hakkında daha fazla bilgi edinilmeye başlanmıştır. İklimlerin değişmesi, hava sıcaklıklarının artmasının kene aktivitesini arttırdığı ve kene ile bulaşan hastalıkların daha fazla görülmesinde etkisi olduğu düşünülmektedir." Tahminle başlayan süreç Trakya Bölgesi'nde yaz aylarında yüksek ateş ve ciltte kırmızı döküntülerle başvuran hastaların giderek artması üzerine Akdeniz Benekli Ateşi'yle ilgili çalışmaya başladıklarını vurgulayan Kuloğlu, şöyle konuştu: "Yaz aylarında genel durumu kötü, yüksek ateşi, cildinde döküntüleri olan hastalar, diğer hastanelerden bize sevk ediliyordu. Hastaların vücutlarında kene ısırması ile oluşan siyah bir leke bulursak hastaların Akdeniz Benekli Ateşi olduğunu tahmin ederek tedavi veriyorduk. Bize başvuran hastaların artması ile daha doğru nasıl teşhis edebileceğimizi, hangi tanı yöntemlerinin daha yararlı olduğunu araştırmaya başladık." ‘Akdeniz Benekli Ateşi’ Marsilya yollarına düşürdü Akdeniz Benekli Ateşi hastalığına neden olan "Rickettsia conorii" bakterisi hakkında Türkiye'de araştırma imkânlarının sınırlı olması nedeniyle yurt dışında araştırmalara devam ettiklerini ifade eden Kuloğlu, şunları kaydetti: "Ülkemizdeki imkânlar ve konu hakkında bilgiler sınırlıydı. Hastalığı yapan bakteri kene ısırması ile bulaşıyor ama hücre içinde yaşayan bir bakteri olduğu için laboratuvarda saptanması ancak özel araştırma laboratuvarlarında yapılabiliyordu. Fransa, Marsilya'da Prof. Dr. Didier Raoult ve ekibinin bu konuda ülkesinde ve tüm dünyada referans gösterilen bir merkez olduğunu gördük ve onlarla bağlantı kurduk. Marsilya'ya giderek neler yapılabileceğini görüştük." TÜBİTAK başarıyı destekledi Yurt dışından edinilen bilgiler ışığında hastalık hakkında önemli bulgular elde ettiklerini ve bu başarının TÜBİTAK tarafından da desteklendiğini bildiren Kuloğlu, "Türkiye'de ilk kez hasta örneklerinde "Rickettsia conorii" adlı bakteriyi üreterek hastalığın varlığını kanıtlamış olduk" dedi. Hastalıkla ilgili çalışmaları sürdürecek imkânları bulunmadığı bir dönemde devreye TÜBİTAK'ın girdiğini anlatan Kuloğlu, "Ancak, TÜBİTAK Marsilya'da gördüğümüz moleküler yöntemler ile Akdeniz benekli ateşi tanısını kendi üniversitemizde uygulamak üzere hazırladığımız projeyi 2005 -2010 yılları arasında desteklemeye değer buldu. Akdeniz benekli ateşi tanısında polimeraz zincir reaksiyonu ile vücuttaki döküntülerde bakteriye ait DNA'yı saptayabilecek bir laboratuvar kurduk" diye konuştu. Bakterinin DNA'sı üzerinden teşhis Kurulan laboratuvar sayesinde hastalık hakkında en doğru bilgilere ulaşılırken, teşhis ve tedavide de çok yol kat ettiklerini bildiren Kuloğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Laboratuvarımızda hastanın cildinden alınan örneklerde "Rickettsia conorii" bakterisinin DNA'sını saptayarak hastalığı teşhis ediyoruz ve daha ileri bir basamak olan DNA dizi analizi ile bakteri hakkında daha detaylı bilgiye ulaşıyoruz. Hem bakteri hem de hastalığın neden olduğu farklı klinik hastalık tablolar hakkında doğru ve detaylı bilgiye ulaşırken, değişiklikleri ve ortak özellikleri gösteren diğer hastalıklar ile ayırımı yapabiliyoruz. En önemlisi doğru tanı ile kanıt temelli doğru tedaviyi hastalarımıza uyguluyoruz." (AA)