Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı tartışmaları için, “Milletvekillerinin, kadın ve gençlik kollarının, MKYK üyelerinin, il ve belediye başkanlarının önerileri alındı. Parti içinde her şey sütliman denebilir. Perşembe günü MYK toplanacak. Bütün temayülleri değerlendirip bir karara varacak ve açıklanacak. Bugün farklı isimler gündeme gelebilir; farklı mülahazalarla değerlendirmeler yapılabilir. Ama karar verildikten itibaren bütün bu yapı, belirlenen ismin arkasında duracaktır” dedi.
Akşam gazetesinden Emin Pazarcı’ya konuşan Yalçın Akdoğan, AKP’nin başına ve başbakanlığa gelecek ismin kalıcı olacağını söyledi. Emin Pazarcı’nın Yalçın Akdoğan ile yaptığı röportaj şöyle:
Genel Başkan için müzakerelerin devam ettiğini belirten Akdoğan, herkesin görüşünü ortaya koyduğunu söyledi, yeni liderle ilgili ipuçları verdi: Kalıcı olacak. 2015 seçimlerine gidecek.
Muhalefetin hezimeti gölgelemek için AK Parti'de çalkantı yaşanıyormuş gibi göstermek istediğini söyleyen Akdoğan, "Her şey sütliman. Belirlenen adayın hep birlikte arkasında duracağız" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, geçici değil, kalıcı bir AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan belirleyeceklerini, hep birlikte bu ismin, davanın ve misyonun arkasında duracaklarını belirtti. Bu amaçla 'kenetlendiklerini' söyleyen Akdoğan'ın sorularımıza cevapları şöyle:
Cumhurbaşkanlığı seçiminin son günlerinde AK Parti'da yeni Başbakan'ın kimliği ve belirlenmesiyle ilgili farklı görüşler ortaya çıktı. Bir ara dalgalanmalar da yaşandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimin mutlak galibi AK Parti ve Tayyip Erdoğan'dır. Kaybedeni de CHP-MHP ittifakıdır. Onlarla birlikte destekleyen 11 parti mutlak bir mağlubiyet aldı. Muhalefet kendi içinde çok ciddi bir çalkantı yaşıyor. Bu çalkantıyı perdelemek için gündem saptırıp birkaç kişinin yürüttüğü polemik üzerinden sanki AK Parti içinde bir karmaşa, çekişme, ayrışma varmış gibi yansıtılmak istendi. Ama bu tutmadı.
Çalışmalar şu anda nasıl gidiyor?
Neticede bir müzakere süreci yürütülüyor. Elbette herkes görüşünü söylüyor. Farklı isimler gündeme gelebiliyor. Yetkili kurullarda bunların tartışılması ve gündeme gelmesi bir ayrılık işareti değildir. Herkes görüşünü ortaya koyar. Ancak o tartışmalar bazen dışarıya yansıtıldığı zaman, sanki bir çekişme varmış gibi lanse edilmeye çalışılıyor. Ama o kurulların görevi farklı düşünceleri almaktır. Ancak, bir karar verildiği zaman herkes o kararın arkasında durur. Şu anda müthiş birlik ve beraberlik ruhu var. Gerçekten birbirine kenetlenen, 2023 hedeflerine konsantre olan, bunu bir dava olarak gören, bu davanın bir neferi olmaktan onur duyan bir kadro var. Bunların bir kısmı üç döneme takılmış olabilir ama AK Parti'nin geleceğinde hizmet etmeye devam edecekler. Genç kuşakla da aşılanarak bu hareket, Türkiye'nin umudu olmaya devam edecek. Toplumda bu algı var. Vatandaş da bunu satın almış durumda.
Başbakan'ın bir uyarısı oldu. Kendisine "Bir kuşkunuz mu vardı, böyle bir açıklama yaptınız" diye sorduğumuzda da "Hayır, ama sütün içine her zaman zararlı bakteriler girebilir" cevabını verdi. O uyarının ardından nasıl bir hava oluştu?
Milletvekillerinin, kadın ve gençlik kollarının, MKYK üyelerinin, il ve belediye başkanlarının önerileri alındı. Parti içinde her şey sütliman denebilir. Perşembe günü MYK toplanacak. Bütün temayülleri değerlendirip bir karara varacak ve açıklanacak. Bugün farklı isimler gündeme gelebilir; farklı mülahazalarla değerlendirmeler yapılabilir. Ama karar verildikten itibaren bütün bu yapı, belirlenen ismin arkasında duracaktır. Çünkü, mesele bir kişinin arkasında değil, bir davanın, misyonun, bir hareketin arkasında durmaktır. Onun destekçisi olmaktır. Yeni Genel Başkan olacak, yeni Hükümet kurulacak ama bunlar gökten gelmiyor. Yine AK Parti'nin içindeki, 12-13 yıldır Türkiye'yi yöneten insanlar. Bakanlar Kurulu'nda, MYK'da, Grup'ta zaten davanın neferi, hizmetin parçası olan insanlar. Kim olursa olsun, gözden düşürülmeden, küçümsenmeden, üzerinde herhangi bir spekülasyon yapılmadan arkasında durulacaktır. En ufak bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum. Çünkü, AK Parti Türk siyasetinde ve denkleminde hâlâ en önemli partidir. Bu durum, halkın en çok umut beslediği parti olmasıyla da alakalı.
Seçilecek Genel Başkan ve Başbakan, süreli ve geçici olmayacak herhalde.
Sayın Başbakanımız bir takım kriterlere vurgu yapıyor. Bunlar, ne onun şahsi hassasiyetleridir ne de bugün ortaya konan hassasiyetlerdir. Herhangi bir isme endekslenmeden bunu aylardır gündeme getiriyor. Bunlar, yetkili kurullarda konuşularak belirlenmiş kriterlerdir.
AK Parti'nin yeni Genel Başkanı için 2015 seçimleri de bir sınav olacak.
Belirlenecek isme geçici bir Başbakan ve yönetime geçici bir yönetim olarak bakmak doğru değildir. Haksızlık ve nezaketsizliktir. Belirlenecek ekip, neticede ortak akılla bir ekip çalışması yapacak ve bu süreci götürecek. Elbette Tayyip Erdoğan en tecrübeli siyasetçi. Onun siyasi dehası birçok problemin aşılmasını sağladı. O da ilk seçimde başarısız olacak bir dizayn içine girmek istemez herhalde. Türkiye'nin geleceği de biraz buna endeksli. 12 yıllık bir müktesebat, birikim var. Aynı hareket, aynı kadro ve ruhla, aynı dinamizmle 2015 seçimlerine de gidecek. Tek fark, hareketin lideri Cumhurbaşkanı olarak sürecin bir parçası olacak. 2015 seçimleri elbette önemli. Ondan sonra 4-5 yıllık kesintisiz bir dönem var. Ondan sonra hem genel seçimler, hem Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı yıla denk geliyor. Güven ve istikrar içinde Türkiye çok ciddi hamleler yapabilir. Türkiye için altın yıllar olacaktır, 2015-2019 arası.
MHP'nin durumunu nasıl görüyorsunuz?
MHP, tabloyu doğru okuyamamakta ısrar ediyor. CHP yakınlaşması ciddi şekilde erimeye sebep oldu. Tayyip Erdoğan partinin 4-5 puan üzerine çıktı. Ülkücü kesimden ciddi destek bulduğunu görüyoruz. Seçim gecesi yüzde 52'yi aşağılayan, küçümseyen, 'rüşvet ve yolsuzluk kazandı' gibi seçmenin iradesini hafife alan bir yaklaşım sergilenmesi, bence ters tepecektir. Ben onlara kaybedenler kulübü diyorum, burada ısrar ettiklerini görüyorum. 30 Mart'taki CHP-MHP ilişkisi kaybet-kaybet ilişkisiydi. Aynı yöntemleri, aynı tarzı devam ettirdiler; 10 Ağustos'ta da kaybettiler. Çıkmaz sokakta ne kadar hızlı gaza basarlarsa, o kadar hızlı duvara tosluyorlar. Siyasi ve ideolojik travma yaşıyor bu partiler.
CHP, seçim sonrası tartışmalar üzerine Olağanüstü Kurultay'a gidiyor. Size göre 2015'e muhalefet nasıl giriyor?
Başbakanımız "Yeni Türkiye'de yeni muhalefet olmalı" dedi. Şu anda muhalefet sorunu doğru algılayamayan, seçim sonucundan ders çıkaramayan bir durumda. Muhalefetin önünde tehir edilmiş bir hesaplaşma duruyor. Ciddi bir yapısal dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Bir temsil krizi, ideolojik bir travma yaşıyor. Ciddi bir zemin kayması ve fikri erozyon var. CHP zaman içinde yönetim değiştirerek bunları aşmaya çalıştı, olmadı. Popülist bir takım yaklaşımlarla aşmaya çalıştı, olmadı. 30 Mart'tan önce birtakım farklı ittifaklarla aşmaya çalıştı, yine beceremedi. Şu anda CHP de MHP de yapısal bir kriz içinde. Son seçimdeki yakınlaşma ve ittifak bu krizi daha da derinleştirdi. Liderlerin dizayn ettiği birer siyasi parti görünümünde oldukları için içinden bir muhalefetin çıkarak bu anlayışı sorgulaması, dönüşüme tabi tutması da zor görünüyor. CHP'de bir tarafta Ulusalcı-Kemalist anlayış var. Öbür tarafta ise tamamen popülist, ideolojik hassasiyetleri, siyasi perspektifleri flulaşmış, ne olduğu belli olmayan bir anlayış var. Hangisi galip gelirse gelsin buradan sağlıklı bir siyasi parti çıkacağı kanaatinde değilim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında Paralel Yapı'nın gösterdiği ve artarak devam eden olumsuz tavır için ne diyorsunuz?
Hepsi aynı potaya girdi. Birlikte olduğu partiler de kaybediyor, bunların izdüşümleri de kaybediyor. Bu bir tarz, bir yaklaşım, eski Türkiye'nin anlayışı. Bu kirli işbirliğinin, ittifakın, statüko bloğunun içinde kim varsa topyekun kaybediyorlar. Bunu anlamamakta, ders çıkarmamakta da çok başarılılar.