Akdoğan: "Seçim kazanmak için savaş çıkardılar" lafı alçaklık

Akdoğan: "Seçim kazanmak için savaş çıkardılar" lafı alçaklık

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Bunlar, seçim kazanmak için savaş çıkardılar' lafı... Bir, bu savaş değil, terör saldırıları oldu, devlet buna karşılık veriyor. İkincisi, AKP  on tane seçime girdi, böyle bir yöntem varsa niye bugüne kadar denemedi? Hangi seçimden önce savaş çıkardı da 'oy alayım' dedi? Böyle bir şey olabilir mi? İnsan hayatı üzerinden hesap yapılabilir mi? Bu alçaklıktır" dedi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, MEB Şura Salonu'nda düzenlenen AKP Ankara İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, cuma günü milletvekili aday listelerinin açıklandığını anımsattı.

Ankara'nın belki de Türkiye'nin en güçlü listelerinden birini çıkardığını, güçlü bir ekiple 1 Kasım'a hazırlandıklarını dile getiren Akdoğan, yarın Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başkanlığında tüm Türkiye'de aday tanıtım toplantısının yapılacağını ifade etti.

Bu süreçte bir takım hadiselerin olduğunu, toplumsal hassasiyetlerin bulunduğunu söyleyen Akdoğan, bu hassasiyetlerin gereği olarak ve bu hassasiyetleri dikkate alacak şekilde kampanya yapacaklarını kaydetti.

Akdoğan, "Belki çok fazla sokaklarda müzik çalma vesaire olmayacak. Görüntü ve gürültü kirliliği olmadan, çevre kirliliği olmadan, temiz siyaset ve temiz kampanya yürüteceğiz. Ama kapı kapı dolaşacağız, bu seçimde çok çalışmamız gerekiyor" dedi.

Türkiye'nin AKP'ye  ihtiyacının olduğunu öne süren Akdoğan, şunları söyledi:

Türkiye'nin güven ve istikrara ihtiyacı var. Çok zor bir bölgede yaşıyoruz. Bu seçimde çok çalışmamız gerekir. Türkiye'nin AK Parti'ye ihtiyacı var. Türkiye'nin güven ve istikrara ihtiyacı var. Çok zor bir bölgede yaşıyoruz ve ateş çemberinin içinden Türkiye geçiyor. Gerçekten son dönemlerin en büyük çalkantısı var çevremizde. İç savaşlar, çatışmalar var. Küresel bir ekonomik kriz duyumları var. Böyle bir süreçte Türkiye'nin bir istikrar abidesi olarak dimdik ayakta kalması gerekiyor. Güven ve istikrarı korumamız gerekiyor. Bu yüzden AK Parti'ye çok şey düşüyor. Türkiye'nin birlik ve beraberliği açısından da AK Parti'ye büyük görevler düşüyor. İşte birtakım partiler Türkiye Partisi olabilir mi olamaz mı? Olamıyorlar. Belli bölgelere sıkıştılar. Belli kimlik özelliklerine sıkıştılar. Her yerde var olan, her bölgede, şehirde, ilçede, beldede siyaseten varlık gösterebilen tek bir parti var. O da AK Parti. Bu çok değerli kıymetli bir durumdur. Bu çok kolay olmuyor. Her yerde siyaset yapabilmek, al bayrak ve ak bayrağı da dalgalandırabilmek bir mücadeleyle oluyor. Türkiye'nin her bir köşesinde, diğer partilerin gidemediği yerlere de gidebilmek, oradaki insanları da kucaklayabilmek. İşte AK Parti ailesi olarak bu mücadeleyi veriyoruz. Türkiye'nin birliği, bütünlüğü için veriyoruz.

İnşallah hep birlikte çalışacağız. Onlar kimlik siyaseti yapabilirler. Ayrıştırıcı, çatışmacı belli özellikleri merkeze alan... Biz birlik siyaseti yapacağız. Her türlü farklılığa, kucağımız, kapımız, gönlümüz açık. Hepsini kucaklayacağız. Türkçülük, Kürtçülük yapanlar onlar marjinal kalmak durumunda ama bizler Türk'ü, Kürt'ü, Alevisi, Sünnisi ile doğusu ve batısıyla hep birlikte siyaset yapacağız. Bakın, milliyetçilik kuru lafla olmuyor. Bugün Türkiye'nin en büyük milliyetçi partisi AK Parti'dir. MHP'nin aldığı oyun belki iki kat daha fazla milliyetçi muhafazakar kitle var AK Parti içinde. Milliyetçilik, işte pasaportunuzun itibarı varsa, paranızın değeri varsa, savunma sanayisinde dünyaya muhtaç değilseniz, kendi uçağınızı, helikopterinizi, geminizi piyade tüfeğinizi, uydunuzu yapabiliyorsanız, o zaman işte milliyetçisiniz. Bu anlamda Türkiye'nin en milliyetçi partisi de AK Parti'dir. Bu süreçte iki şey önemli. Biri seçimden sonraki süreci nasıl yönettiğiniz ve yürüttüğünüz. Hükümet kurma girişimlerinde kimin sorumlu davrandığı, Türkiye'yi düşündüğü. Millet buna da bakıyor. Seçimden önce yapılanlar ayrı. Seçimden sonra kim nasıl tavır takındı. İşte bunu çok iyi anlatmamız lazım. AK Parti olarak samimi bir gayretin içine girdik.

 

"Bahçeli her şeye 'Hayır' dedi"

 

Akdoğan, hükümet kurmak için de seçim hükümeti için de erken seçim hükümeti için de hep sorumlu davrandıklarını savunarak, "Gelin birlikte taşın altına elimizi koyalım" dediklerini ama hep 'hayır' cevabını aldıklarını söyledi.

Akdoğan, "İşte bay hayır. MHP lideri, her şeye karşı çıktı. Sorumluluk almaktan kaçtı. Çünkü korkuyor. İktidar olmaktan, ortağı olmaktan, sorumluluk almaktan korkuyor. Böyle bir psikolojik takıntısı var. Her şeye 'hayır' dedi" ifadesini kullandı.

"Bu süreçte bakın teröriste, terör örgütüne, yandaşlarına tek cümle eleştiri getirmiyorlar. Ama terörle mücadele eden hükümeti suçluyorlar. Sürekli terörle mücadele eden hükümete yükleniyorlar. Peki böyle zamanlarda milli bir duruş sergilemek gerekmez mi? Hep birlikte bu saldırıları göğüslememiz gerekmez mi" diye soran Akdoğan, terörle baş eden ülkelerde iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerin kol kola girdiğini birlikte hareket ettiğini söyledi.

"Ama maalesef bunlar olamadı ve şimdi terör son bulsun, analar ağlamasın diye yürüttüğümüz çalışmalar sebebiyle bizi eleştiriyorlar" diyen Akdoğan, "Peki siz iktidar ortağı olduğunuz Bahçeli'nin Başbakan Yardımcısı olduğunuz dönemde, İmralı'yla görüşmeler yok muydu? Devlet birimleri, işte bugün istihbarat görüşüyor diye eleştiriyorlar ya. O dönemde görüşmeler yok muydu? Vardı. Sizin haberiniz mi yoktu, hiçbir ilginiz mi yoktu? Siyasi sorumluluk hükümete aittir. O dönemde bu görüşmeler yapılırken siz konu mankeni miydiniz? Niye sesiniz çıkmadı? Şimdi bugün bir sürü laf söylüyorsunuz. O gün nasıl bunu hazmettiniz" ifadelerini kullandı.

 

"Örgüt o süreci kullandı"

 

O dönemde Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edildiğini, örgütün eylemsizlik kararı aldığına işaret eden Akdoğan, şunları kaydetti:

"Şimdi bunlar diyorlar ya 'terör sıfırdı', terör sıfır falan değildi. Örgüt eylemleri bırakmıştı, eylemsizlik kararı almıştı ve taktik değiştirdi. Kurumsallaşma sürecini tamamladı. Onlar operasyon yapmadılar. O dönemi değerlendirmediler, fırsatı kullanmadılar, örgüt o dönemi MHP'nin iktidar ortağı olduğu o dönemi kurumsallaşma sürecini tamamlamak için kullandı. Şimdi konuşuyorlar, süreç var diye eleştiriyorlardı, operasyonlar başladı yine eleştiriyorlar. Arkadaş siz hiç bir zaman milli bir tavır sergileyemeyecek misiniz? Kendi devletinizin, hükümetinizin, askerinizin, polisinizin yanında durmayacak mısınız? Bakın terörle mücadele eden kim? Asker, polis... Askerin en önemli günü, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına katılmadılar. Bu nasıl bir milliyetçilik? Asker, terörle mücadele ediyor, askerin Zafer Bayramı'na katılmıyorsun, sonra milliyetçi geçiniyorsun. Neymiş efendim, 'HDP hükümete girdi, hükümete girmeyiz.' 'Tuğrul Bey törene katıldı, törene katılmayız.

Yarın HDP'li başkanvekili Meclisi yönettiğinde Meclisi mi boykot edeceksin? Böyle bir tavır olabilir mi? Yazılı açıklamalarla dünyaya nizam verecekler. Üst kattan alt kata inmezler, yazılı açıklamalarla dünyaya nizam verecekler. Böyle bir şey olabilir mi? Dağlıca'da olay oldu, Çukurca'da, Yüksekova'da... Her birine defalarca gittik orası da vatan toprağı, orada biz mücadele ediyoruz. Hanginiz gittiniz kardeşim? Hiçbir varlık gösterebildiniz mi? Şimdi biz böyle 'gitmediniz' deyince sembolik olarak bir defa gittiler' biliyorsunuz. Parti binası olmayınca Valiliğin önünde açıklama yapıp hemen döndüler. Oralarda var olabilmek, Türkiye'yi sevmektir. O zaman Türkiye'nin birlik, bütünlüğü, vatan toprağını korumanın bir anlamı ve değeri olur."

 

"Gerilimin tarafı olmayacağız"

 

Akdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Evet, bu süreçte kesinlikle gerilimin tarafı olmayacağız. Terörle mücadelede şimdi ikinci şey. Birincisi bu süreçte ne yaptığımız. İkincisi 'bunlar, seçim kazanmak için savaş çıkardılar' lafı... Bir, bu savaş değil, terör saldırıları oldu, devlet buna karşılık veriyor. Terörle mücadele ediyor. İkincisi, AK Parti on tane seçime girdi, böyle bir yöntem varsa niye bugüne kadar denemedi? Hangi seçimden önce savaş çıkardı da 'oy alayım' dedi? Böyle bir şey olabilir mi? İnsan hayatı üzerinden hesap yapılabilir mi? Bu alçaklıktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman dediği gibi 'şehidimizin bir damla kanını 550 milletvekiline değişmeyiz.' İnsan hayatı kutsaldır ve ona sahip çıkarız."

 

"Terör örgütü her türlü yalana başvuruyor"

 

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, insan hayatının kutsal olduğunu belirterek, "Ona sahip çıkarız. Ama birileri, Kürt kardeşlerimizi bölgede rehin almaya çalışıyorsa, onların iradesine ipotek koyuyorsa, öncelikle onları da terör örgütüne karşı özgürleştirmek gerekiyor. Onların hakkını, hukukunu korumak gerekiyor" dedi.

Söz konusu operasyonların, PKK saldırılarından sonra başladığını söyleyen Akdoğan, şunları kaydetti:

"Bir sebep değil, sonuçtur. Seçimden sonra örgüt, 'serhildan' çağrısı yapmıştır. 'Devrimci halk savaşı başlattığını' söylemiştir. Eylemsizliği bitirdiğini açıklamıştır, arkasından saldırılar gelmiştir. Bu operasyonlar, onun üzerine başlamıştır.

İkincisi, bu operasyonlar hukuk içinde devam etmektedir. Geçmiş yıllardaki yanlışlıklar gibi değil, hukuk içinde bir mücadele. Amacı da vatandaşın hakkını ve hukukunu korumak. Vatandaş, 'devlet nerede' diye soruyorsa, 'beni bu zalimlere ezdirmeyin' diyorsa, işte o zorla yolu kesilen, çocuğu dağa kaldırılan o Kürt vatandaşı korumak için kamu düzenini tesis etmek maksadıyla bu operasyonlar yapılıyor."

Akdoğan, şöyle devam etti: "Terör örgütü, her türlü yalana başvuruyor. Bunlar, biliyorsunuz şu anda Paralel Yapıyla kol kola girdiler. İkisi de yalan dünyada yaşıyor, ikisi de şer cephesi. Birlikte hareket ediyorlar.

HDP, nasıl barajı geçmek için seçimden önce bir ittifaka girdi, makas değiştirdi. Barajı geçeyim diye, ne kadar statükocu, ulusalcı güç varsa, Çözüm Süreci'nin düşmanları varsa, paralelciler varsa hepsiyle işbirliği yaptı. Barajı geçmek için yaptı. Sürece ihanet etti. Şimdi de bu süreçte, terörle mücadeleyi sabote etmek için yine benzer işbirlikleri var. Bunları da inşallah, bu şer ittifakını da el birliğiyle çökerteceğiz."

 

Türkeş'e teşekkür etti

 

Ankara'nın bu seçimde, seçimin kaderini etkileyecek bir il olduğunu belirten Akdoğan, "Seçimin, Türkiye'nin lokomotifi bir şehir. Biz, burada oyumuzu ne kadar artırırsak tek başına iktidar olmak o kadar mümkün olacak. Gençlik kollarımız, kadın kollarımız, ana kademe, mahalle temsilcilerimiz, inşallah hep birlikte, bu sefer sonuç odaklı, dostlar alışverişte görsün diye değil, sonuç odaklı etkili bir çalışmayı hep birlikte yürüteceğiz" dedi.

Akdoğan, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'e de teşekkür ederek, "Tuğrul Bey'e böyle çok kritik bir dönemde önce sorumluluk alarak seçim hükümetine girdiği, sonra AK Parti'nin büyük Türkiye idealine ve hizmet yarışına katıldığı için teşekkür ediyorum ve hoş geldiniz diyorum" diye konuştu.