Eski Başbakanlık Danışmanı, Hürriyet yazarı Akif Beki partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Ben olsam direkt toplumdaki ‘reis’ hayranlığına oynardım. ‘Evet kardeşim, onun için getiriyoruz’ derdim. Sonrasını düşündürtmez, mesela bir CHP’linin bir gün başkan olabileceği fikrini akıllarına bile getirtmezdim. Kaç sadık AK Partilinin eli, böyle bir iktidarı gönül huzuruyla Kılıçdaroğlu’na vermeye gider ki" görüşünü savundu.
Akif Beki'nin "Erdoğan’la alakası yoksa ne konforu var" başlığıyla yayımlanan (14 Ocak 2017) yazısı şöyle:
AK Parti’nin başkanlık savunmasında şu iki argüman öne çıkıyor:
Bir; Erdoğan’la alakası yok...
İki; asıl ‘tek adamcı’ sizsiniz, asıl ‘tek parti devletçisi’ CHP’dir...
Fakat bu savunma stratejisinin sakıncalı tarafları var, ben olsam hiç durmaz gözden geçirirdim.
Ne deniyordu; getirilen modelin Erdoğan’la alakası yok, ondan bağımsız tartışalım...
Oysa önerdikleri modelin en güçlü yanı, Erdoğan’ın yönetme tarzına cuk oturacağı düşüncesiydi.
En elle tutulur yanı, Erdoğan’ı başkan yapacak olmasıydı.
Hatta ‘Bir kereye mahsus bu yetkileri Erdoğan’a verelim, geçici maddeyle sonra da kaldıralım, ondan sonra gelecekler kullanamasın’ deseniz daha çok destek toplardınız.
Erdoğan’ı denklemden çıkardığınızda geriye ne kalıyor?
Cumhurbaşkanlığında merkezileşen devasa bir güç monopolü, bir yetki tekeli...
Sırf Erdoğan hatırına oy vereceklerin... Sırf Erdoğan’la ilgisi var diye bu modele sıcak bakmaya kendini zorlayanların sayısı azımsanmamalı.
***
Erdoğan’a gözü kapalı hayranlığından bu modele taraftar olanlara diyorsunuz ki...
Erdoğan’ın şahsıyla bir alaka kurmayın, başkanlık seçiminden kimin galip çıkacağı belli olmaz, Kılıçdaroğlu da seçilebilir, ona göre değerlendirmenizi yapın...
Yarın öbür gün verdiğiniz yetkilerin Kılıçdaroğlu’nun eline geçme ihtimali, o hazır kitleyi korkutup ürkütmez mi, uykularını kaçırmaz mı!
‘Biz ne yapıyoruz, kendi elimizle kuyumuzu mu kazıyoruz’ endişesine sevk etmez mi!
***
Elinizdeki en ikna edici silah Erdoğan hayranlığı, ondan da olmayın.
Modelinizin en güvenilir tarafı, Erdoğan’ın başkan olacak olması...
Bu avantajı niye heba edesiniz ki...
Ben olsam direkt toplumdaki ‘reis’ hayranlığına oynardım. ‘Evet kardeşim, onun için getiriyoruz’ derdim.
Sonrasını düşündürtmez, mesela bir CHP’linin bir gün başkan olabileceği fikrini akıllarına bile getirtmezdim.
Kaç sadık AK Partilinin eli, böyle bir iktidarı gönül huzuruyla Kılıçdaroğlu’na vermeye gider ki...
Kaç fanatik reisçi, içinden gelerek bu ihtimali savunur ki...
İkinci argüman neydi: Asıl ‘tek adamcı’ sizsiniz, ‘tek parti devleti’ arıyorsanız dönün kendi geçmişinize bakın...
CHP’nin ‘Tek adam rejimi kuruluyor, tek parti devletine geçiliyor’ eleştirilerine cevaben geliştirilen bir savunma.
Ne mahzuru var, hem yalan mı demeyin.
Bugünkü bir yanlışı, 80 yıl önceki bir yanlışla meşrulaştıramazsınız.
***
Ayrıca CHP bile bugün... Atatürk’le İnönü dönemlerinin hem parti genel başkanı hem cumhurbaşkanı, hem il başkanı hem vali uygulamalarını övünerek sahiplenmiyor, geride kalması gerektiğini inkâr etmiyor.
Baykal’ın partisi adına yaptığı açış konuşmasını dinlemediniz mi? Özeleştirisini vererek başlamadı mı?
‘O gün yanlıştı da, o günün yanlışlarına bugün dönmek çok mu doğru’ algısına çalışmadı mı?
***
80 yıldır tek adam rejiminin, milli şeflik döneminin, parti devleti uygulamalarının kötülüklerini yerden yere vurarak yetişen bugünkü iktidar kuşaklarına...
80 yıl sonra ‘Onlar da yapmıştı’ diyerek ucundan bucağından eskiye dönmeyi anlatamazsınız.
Yapacağınız, en ufak bir benzerlik kurulmasına şiddetle karşı çıkmak olmalı.
Neden kıyas edilemeyeceğini somut bir şekilde ortaya koymalısınız.
Çağrışımı bile kafa bulandırır, tedirginliğe yol açar, içe kurt düşürür...
***
Önerim; ‘Tek adamlık getirmiyoruz, sadece çift başlılığı bitiriyoruz’ argümanıyla yetinilmesi.
‘İnönü de tek adamdı’ gibi mukayeselere asla girilmemesi.
Değil yanına yaklaşmak, çok daha ilerisinin vaat edildiği izlenimi uyandırılması.
Gerisi rahat kaçırır.