Eski Başbakanlık Danışmanı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Tekkeye mürit aramıyoruz" ifadesiyle ilgili olarak "Erdoğan, kendini iktidarın sopası zanneden düşünce bekçilerine had bildiriyor. Tehditle görüş empoze etmeye kalkışan baskıcı, dayatmacı tetikçileri hizaya çekiyor sanki. İtiraz hakkını tanıyor, eleştiriye alan açıyor, dini terminolojiyle söylersek cevaz vermiş oluyor" dedi.
Mahallede 'gizli hayırcı' kavgası sürüyor; kimler suçlandı, ne yazıldı, ne cevap verildi?
Hindistan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, "mahalle"de yaşanan tartışmalarla ilgili olarak şunları söylemişti:
"Son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır. 'İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor' deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler"
"Aralarında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil, mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler"
Akif Beki'nin "Erdoğan'ın mesajını çözdün mü komşu?" başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Eminim dün harıl harıl metin çözümlemesi yapmıştır Özkök.
Acaba Erdoğan; İslamcı yazarları mı, tetikçileri mi tuttu diye kafa patlatmıştır. Cumhurbaşkanı, Hindistan dönüşü uçakta konuya girdi. Hem de nalına, mıhına... İyi bir şifre çözücü, sıkı bir deşifre ve tevil uzmanıdır. Fakat komşumun yorumunda isabet ettireceğinden emin değilim. Çünkü kafa karıştıracak iki zıt mesajı aynı anda verdi Erdoğan.
AK Parti’yi destekleyen ama yeri geldiğinde eleştirisini de esirgemeyen kalemler için ‘çizgide istikrarsız’ diyor Cumhurbaşkanı. Durumlarını bir Kuran terimiyle ‘sırat-ı müstakimden sapma’ yani ‘dosdoğru yoldan ayrılma’ olarak değerlendiriyor. Fakat devamında da bir siyasi partinin çalışmalarında İslamcı olan-olmayan gibi ayrımlar yapılamayacağını belirtiyor. “Tekkeye mürit aramıyoruz” diyor. Kendisi dahil hiç kimsenin, kendi gibi düşünmeyenleri yanlış yani yoldan çıkmış gösteremeyeceğini üstüne basa basa vurguluyor. İslam’ı ve Müslümanlığı siyasete karıştırmaya karşı çıkıyor. Bir partiyi desteklemek dinin, imanın, itikadın konusu değil demeye getiriyor.
Belki de sonradan cımbızlandı, aradaki bazı cümleler çıkarılınca bütünlüğü bozuldu da başıyla sonu arasında kopukluk oluştu... Bilemiyoruz.
Ama Erdoğan, kendini iktidarın sopası zanneden düşünce bekçilerine had bildiriyor... Tehditle görüş empoze etmeye kalkışan baskıcı, dayatmacı tetikçileri hizaya çekiyor sanki. İtiraz hakkını tanıyor, eleştiriye alan açıyor, dini terminolojiyle söylersek cevaz vermiş oluyor. Bu aslında İslamcı bir tavır. Düşünen, yazan insanların siyasetle ilişkisini doğru kuran bir anlayış. Körü körüne bağlılık istememe, bir dini dogma gibi katı bakmaya zorlamama yaklaşımı. Doğru bulduğunda destekler, yanlış gördüğünde eleştirirsin. Hür fikirci, özgürlükçü, esnek bir bakış açısı benimsiyor Cumhurbaşkanı. Fakat o zaman yukarıdaki ‘sırat-ı müstakimden sapma’ göndermesini ne yapacak, nasıl çıkacak işin içinden komşum?
Kabul edelim ki oturmayan bir şey var. Komşum müşkül durumda ve yardımıma muhtaç. Kör kuyulardan çıkması için bir kez daha el atmam gerekiyor. İki aşamalı bir kurtarma planı yaptım. Önce, 140 harfle düşünüp yazma sevdasından vazgeçirmeliyim onu. Zaten istese de sürdüremez, boş heves komşumunki. Serde hocalık var, illa malumatfuruşluk yapacak. Malumatsız malumatfuruşluk, bilgisiz bilgiçlik olamayacağına göre bir yolunu bulup yasağı delmeli. Gizli gizli Wikipedia karıştırmaya, Twitter dışındaki kaynaklardan beslenmeye devam etmeli. Mesela vatan, millet, hürriyet aşkını kim aşıladı bu topluma? Neden birine vatan, diğerine istiklal şairi diyerek bağrımıza basıyoruz Osmanlı İslamcılarını? Özgürlükçü fikirleri uğruna sürgünde ömür çürütmeyi göze almışlardı. Namık Kemal, Mehmet Âkif ve Ziya Paşa maddelerine bir göz gezdirip hafıza tazelemenin tam sırasıdır.
Üstelik baksanıza, 140 harfle meramını anlatmayı başaramıyor da zaten. Güya benim üzerimden Twitter allamelerine taş atmaya kalktı, Twitter âlemi bile taşın nereye gittiğini anlayamadı. Adres şaştı, hedefini bulamadı. O ince hicvi asıl muhatabına ulaşamadan güme gitti. Madem tutturamıyor, acemice ıskalıyor, bence daha fazla zorlamasın. Provokatif yazmakta mahirdir komşum. Ama vulgarizatörlük ona göre değil. Basite indirgeyemiyor, sığ üsluplarda yüzemiyor, o mecrayı ehline bırakmalı. Anlıyorum onu, gerize doğrudan taş atıp üstüne pisliğini sıçratmak istemiyor. Seviye kaygısı var, o düzeye inmekten kaçınıyor. Yine bana söyler gibi yapıp başkalarını iğnelesin, yine irtifa kaybı yaşamasın, şikâyetim yok. Ama değsin. Biz didişirken arada kalanlar düşünsün... Ezilenin ezildiğinden haberi yoksa, ruhu bile duymuyorsa... Haybeye beni de meşgul etmesin.