Akif Beki: Hasan Cemal'i okudum, içim karardı

Akif Beki: Hasan Cemal'i okudum, içim karardı

T24 - Akif Beki, Hasan Cemal'in 'Barışa Emanet Olun' adlı son kitabını yorumladı. Kürt Sorununa Yeni Bakış. Resmin bütününü görüp göstermek, eski resme yeni bakış mı sağlıyor? Beki'nin  Radikal gazetesinde "Hasan Cemal'i okudum, içim karardı" başlığıyla  yayımlanan bugünkü (6 EKİM  2011) yazısı şöyle:

Adı, Barışa Emanet Olsun!' Başlık, zımmen 'Son kez bakıyorum manzaraya, siz kalın, ben uzağa gidiyorum' iması içeriyor.Gözüme yaklaştıkça, ne kadar uzaklaştığımızdan başka bir şey görünmüyor. Barışa en yakın durduğumuz nokta, en uzak noktaya dönüşüyor birden. Yakınına geldikçe büyüyen bir sorun Kürt sorunu ve onun terör yüzü. Uzaklaşarak bakabilmek gerekiyor bazen, görüntünün silikleşmeyeceği bir mesafeden. Hasan Cemal’in ‘Barışa Emanet Olun!’ isimli yeni kitabı elimde. Hacimli bir çalışma, günce titizliğiyle hazırlanmış tipik bir Hasan Cemal seyir defteri. Kürt meselesi takvimine, kendi özel tarihçesiyle kesişen notlar düşmüş; tarihler ve yine tarihler. Sonsuz bir tekerrür halinde, biteviye kendini tekrarlayan olayların akışı. Kürt sorununun kısa tarihi, Hasan Cemal’in kaleminde dairesel bir hat izleyerek koptuğu başa dönüyor her seferinde. Adı, ‘Barışa Emanet Olun!’ Başlık, zımnen ‘Son kez bakıyorum manzaraya, siz kalın, ben uzağa gidiyorum’ iması içeriyor. Ama yanıltmasın sizi, omuzlarının üstünden başını çevirip geride kalanlara bakmaktan kendini alamıyor yazar. Yine, yeniden, bir daha. Ve boş ümitler de vermeden okura. Üst başlığı, ‘Kürt Sorununa Yeni Bakış’. Resmin bütününü görüp göstermek, eski resme yeni bir bakış mı sağlıyor? Açıp okumaya başlıyorum. Bazen yakınına sokuluyor meselenin, çok yakınına; yazar dibine girdikçe içim kararıyor. Bazen uzaklaşıyor tablodan, yakınlaştığında bıraktığı karamsarlık duygusu dağılır gibi oluyor ama gitmiyor sonra. ‘Umutla umutsuzluk arasında sallanmak’ diyor buna yazar. ‘Yeni bakış’ dediği de, büyük resimde hiçbir şeyin değişmediğini göstermek için yeterince geri çekilmek aslında. Sonra yeniden yaklaşıyor; bütünü, tüneli de ucundaki ışığı da kaybecek kadar yakına giriyor. Kürt kimliğini inkâr siyasetinin kronolojik dökümünü, imha siyasetinin de tarih sıralı eksiksiz bir listesini veriyor bize. 1925 Şark Islahat Planı, 1925 Meclis Başkanı Renda’nın Kürtleri Türk yapmaya dair Doğu Raporu... 30, 31, 32... 60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 2007 cunta girişimi geçiyor üzerinden. Nihayet 2010’da Başbakan Erdoğan’ın Dersim katliamı çıkışına kadar uzayıp gidiyor. Bıçak kemiğe dayandı Şuna bakın mesela, esaslısından bir ‘bıçak kemiğe dayandı’ listesi: “Yıl 1988, Başbakan Özal; ‘Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.’/ Yıl 1992, Başbakan Demirel; ‘Bıçak kemiğe dayanmıştır.’/ Yıl 1996, Başbakan Çiller; ‘Bıçak kemiğe dayandı.’/ Yıl 1997, Başbakan Yılmaz; ‘Artık bıçak kemiğe dayandı.’/ Yıl 1999, Başbakan Ecevit; ‘Bıçak kemiğe dayanmıştır.’/ Yıl 2011 Ağustos ayı, Başbakan Erdoğan; ‘Bıçak kemiğe dayandı.’/ Yıl 2011 Temmuz ayı, Öcalan, İmralı’dan; ‘Bir savaş gümbür gümbür geliyor!’ /Yıl 2011 Ağustos ayı, Murat Karayılan, Kandil’den; ‘Ölümsüzler taburumuz, yıllardır boşuna hazırlık yapıp yoğunlaşmıyor!’” Ankara, İmralı ve Kandil’in dilinden, meşhur ‘Bıçak kemiğe dayandı’ edebiyatının ‘yine-yeniden-bir daha’ kısırdöngüsüne örnekler. Çıkardığı liste, Hasan Cemal’in de içini karartıyor. “Eski deyişle manzara-i umumiye 2011’in Ağustos ayı sonlarına doğru buydu ve iç açıcı olmaktan uzaktı. Ne yazık!” diyor. Üç ayrı cepheden fotoğrafı çekip altına da bir şerh koyuyor Hasan Cemal: “Hayata değil, silahlara veda zamanıdır!” Yalnız, üç boyutlu fotoğrafa asıl derinliğini, beklenmedik zamanlarda çıkagelen iyi haberler veriyor. MİT-PKK gizli görüşmesi ya da Öcalan’la İmralı’da yapılan görüşmeler gibi. Kitap, her şeye, bütün kötüleşmelere, ters tepmelere, tekrar tekrar geri gidişlere rağmen “Yerimizde saymıyormuşuz, en başa dönmüyormuşuz meğer” de dedirtiyor. İyi şeyler de oluyor, cesur adımlar da atılıyor ve Hasan Cemal onları da yok saymıyor. ‘Kürt realitesi’yle ‘PKK realitesi’nin giderek birbirine karışıp düğümleştiğini söylüyor yazar. Kürt siyasi aktörleriyle temasları, dağdaki lider kadrosuyla görüşmeleri, sondaki fotoğraf albümünde kişisel tarihinin vesikalarıyla iç içe geçiyor. Ama gazeteci olarak mesafeyi de umudu da koruyarak bitiriyor kitabı. Şayet elinize alırsanız, ‘Silahların gölgesinde Kürtler ya da Apo ve PKK eleştirisi’ başlıklı bölümü okumadan bırakmayın. İçiniz karardığında, ‘barışa emanet edip’ dışına çıkın resmin, sonra tekrar girersiniz.