Eski Başbakanlık Danışmanı Akif Beki, kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın "İşimizi geri istiyoruz" diyerek başlattıkları açlık grevinin 76'ncı gününde tutuklanmalarına tepki gösterdi. Beki, "Protesto serbest, mutsuz olmak serbest olduğuna göre. Acaba yasak olan nedir diye bakınırken cevap Cemal Süreya’nın ‘Tek Yasak’ şiirinde çıktı karşıma. 'Özgürlüğün geldiği gün/O gün ölmek yasak' İşte bu yasağı çiğneme olasılıklarına önlem alınmış olmalı" dedi.
Akif Beki'nin Hürriyet'te "Şuna 'Ölmek yasak' deseydiniz ya" başlığıyla yayımlanan (25 Mayıs 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
KHK ile ihraç edilen eğitimciler Gülmen ve Özakça açlık grevindeydi, 75. gününde tutuklandılar.
Savcılık ve poliste “Masumane hak arayışı görünümündeki bu eylemlerin asıl amacı nedir” diye sorulmuş. “Ölüm orucu için size ne tür menfaatler sunulmaktadır”dan sorguya çekilmişler. Neticede silahlı terör örgütü üyeliğinden tutuklandılar.
“Eylemlerinin DHKP-C terör örgütü tarafından organize edildiği...Ve masum hak arama talebinden çıkarak, terör örgütünün eleman devşirme çalışmalarına dönüştüğü... Devam etmesiyle süresiz açlık grevi eyleminin ‘ölüm orucu’ eylemine dönüştürülebileceği... Bunun neticesinde eylemcilerin olası ölümleri üzerinden terör örgütünce ajitasyon yapılabileceği...” Kısacası; ölerek bir terör örgütünün propagandasına hizmet edecekleri kanaatine varıldığından tutuklanmalarına hükmedilmiş.
Yoksa açlık grevine kimsenin karıştığı yok yani... Hak arama eylemi meşru. Barışçıl direniş imkânı tanınıyor. Açlık grevinde ısrar etmekte özgürler yani... Sorun, devam ederlerse ölümle sonuçlanma ihtimali. Ve bunun bir terör örgütünce kullanılma, istismar edilme olasılığı. Ölmek karşılığında nasıl bir menfaat elde edebilecekleri sorusundaki garabet elbette yadırgatıcı. Onu bırakırsanız, henüz işlenmemiş bir suçtan dolayı önleyici tutuklama cihetine gidildiği anlaşılıyor.
Bir olasılık üzerine tutuklandıkları sonucu çıkıyor. Bir kanuna muhalefet, bir yasağı ihlal etme olasılıkları... Protesto serbest, mutsuz olmak serbest olduğuna göre... Acaba yasak olan nedir diye bakınırken cevap Cemal Süreya’nın ‘Tek Yasak’ şiirinde çıktı karşıma. “Özgürlüğün geldiği gün/O gün ölmek yasak!” İşte bu yasağı çiğneme olasılıklarına önlem alınmış olmalı.
AK Parti milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, Erdoğan’ın tabelalarda milli dil kullanma çağrısına Twitter’dan icabet etti.
Kimlik hanesine “Dersaadet Mebusu” yazarak kendini tanıtması, zaten ezelden bu duyarlılığa katıldığını gösterir. Milli Eğitim ve Kültür Komisyonu üyesi sıfatıyla... Hassasiyet gösterdi, bir katkıda daha bulunmak istedi diyelim. Şöyle dertli bir paylaşımda bulundu: “Bu Ulusal Park’ın şirinleri lisanımızı o kadar bozdu ki: Karı-koca birbirlerini, başka birine tanıştırırken EŞİM diyor.! Büyük medeniyet kültürümüzde olduğu gibi Erkek için REFİK, kadın için REFİKA olarak kalsaydı ne kadar vakarlı olurdu.. Halbuki “EŞ” kelimesi cansız varlıklar için kullanmak münasip. İnsan Eşrefi mahluktur, eşi benzeri olmaz, olamaz..! ne değerlerimiz kayboluyor..”
Dünkü Penguen eleştirime cevaben de bir arkadaş, Çamlı’nın bu paylaşımına sarıldı. Altına şu notu düşerek bana yolladı: “Burada sergilenen trajik durum komedisinin karşısında hangi kara mizah iş yapabilir, hangi absürd güldürü tutabilir, hangi hiciv çalışabilir? Yaşatılamadı diye başarısızlıkla suçluyorsunuz ama... Politik mizah iflas etmesin, Penguen’in beyin ölümü gerçekleşmesin, dergiler acze düşüp çaresizlikten kapanmasın da ne yapsın.”