Hürriyet yazarı Akif Beki, Türkiye yazarı Yıldıray Oğur'un Cumhuriyet'in yönetici, yazar ve avukatları hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin kaleme aldığı yazısıyla ilgili olarak "İddianameyi hepimizi kıskandıracak bir ustalıkla deşifre etti" dedi. Beki, "Çoğu tutuklu yargılanan Cumhuriyet yazarları, bu ‘adeta’ suç tanımından da sorumlu tutuluyor" diye yazdı.
Yıldıray Oğur, Cumhuriyet'in yönetici, yazar ve avukatları hakkında "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP-C'ye müzahir oldukları" iddiasına ilişkin olarak yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamedeki suçlamalarla ilgili olarak "2013’ün Kasım ayında hastalığı için doğrudan Fetullah Gülen’i (herhalde o telefonda da Bylock vardır) arayıp geçmiş olsun diyenlerle de aynı irtibatlar bulunabilir" demişti.
Darbe girişiminin planlayıcısı olduğu ileri sürülen Fethullah Gülen, 24 Ekim 2013'te, geçirdiği rahatsızlık dolayısıyla kendisini arayan isimlere iki ayrı ilan yayınlayarak teşekkür etmişti.
Gülen'in teşekkür ettiği isimler arasında dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da yer almıştı.
Aralarında Can Dündar, Akın Atalay, Ahmet Şık, Bülent Utku, Kadri Gürsel ve Aydın Engin'in de olduğu 19 kişiye 'FETÖ' suçlaması yöneltilen iddianamede, bu kişilerin ByLock kullanıcılarıyla yoğun irtibatının olduğu öne sürülüyor.
Akif Beki'nin "'Adeta' Kılıçdaroğlu'nu oyluyoruz" başlığıyla yayımlanan (12 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Komşum Özkök benden atak davrandı. Cumhuriyet gazetesi iddianamesindeki ‘adeta’ nakaratını işledi dün.
İlk fark eden Yıldıray Oğur. Türkiye gazetesinde, hepimizi kıskandıracak bir ustalıkla deşifre etmişti. Çoğu tutuklu yargılanan Cumhuriyet yazarları, bu ‘adeta’ suç tanımından da sorumlu tutuluyor. ‘Adeta’ FETÖ tarafından Cumhuriyet’e el koyulmasından sonra... FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, ‘adeta’ gazetede savunulup kollanması gibi...
Uyarlamalara müsait, önüne konduğu fiilin niteliğini dönüştürme gücüne sahip, çok amaçlılığa elverişli, pek kullanışlı ve elastikiyeti olan sihirli bir niteleme ‘adeta’... Bu yararlı buluş kamuoyuna mal edilmese... Referandum hengamesinden başımızı kaldırıp Cumhuriyet gazetesinin neyle suçlandığına nasıl bakacak, bir ‘adeta’nın nelere kadir olduğunu nereden bilecektik? ‘Adeta’nın davetkâr fıtratından faydalanıp aşağıdaki denemeyi nereden karalayacaktım hem ben?
Dün Abdulkadir Selvi, Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz direnişine şahitlik eden kişisel notlarını paylaştı. Daha fazlası, Yeni Şafak’ın internet arşivinde var aslında. 24 saatinin dönüm anları, zaman çizelgesinde veriliyor. O gece kimlerle iletişimdeydi? Darbecilerle mi anlaştı, Başbakan’la mı? Kaçıp saklandı mı, olduğu yerden ses mi verdi? Demokrasiye ve iktidara sahip çıktı mı, çıkmadı mı?... Ankara’dan İstanbul’a uçarken öğrenmesi, iner inmez geri dönmek istemesi ama uçakların kalkmaması, Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine geçmesi, oradan ilk darbe karşıtı açıklamasını yapması, NTV’ye bağlanıp herkesi karşı durmaya çağırması, CHP’li vekillere Meclis’i terk etmeme talimatı vermesi, Ilgaz Kaymakamı’nın evindeki Başbakan’la konuşup tam desteğini iletmesi, demokrasiye bağlılığını bildirmesi, Meclis Başkanı Kahraman’la teması koparmaması, ertesi gün karadan Meclis’e gidip darbecileri lanetleyen o konuşmayı yapması vesair... Anbean, hepsi orada. Okuyun ve kararınızı verin. ‘Demokrasinin ve iktidarın yanında net tavır aldı’ cümlesine... Evet mi, hayır mı?