Akil İnsanlar Heyeti'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi heyeti, hava saldırısında 34 kişinin yaşamını yitirdiği Uludere'deki Gülyazı Köyünü ziyaret etti.
Akil İnsanlar Heyeti'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görev yapan grubu, 2011 yılında sınır kesiminde düzenlenen hava operasyonunda ölen 34 kişinin, ailelerinin yaşadığı Şırnak'ın Uludere İlçesine bağlı Gülyazı Köyünü ziyaret etti. Köy camisinde kadınları ve köylüleri dinleyen heyet üyeleri daha sonra mezarlığı ziyaret ederek 34 kişi için dua etti. Heyet üyesi sanatçı Yılmaz Erdoğan, "İnşallah bu 34 kişi savaşın son kurbanı ve barışın kahramanları olur" dedi.
Köylüler ise, kendilerinin acı yaşadığını ancak başkalarının yaşamaması için barış sürecini tam desteklediklerini söylediler.
Heyet üyelerini taşıyan minibüs ve basın araçları köye giderken askerlerin her zamanki rutin mayın kontrol çalışması yaptıkları görüldü.
Köye giden heyet üyeleri köy camisi yanında olayda hayatını kaybeden kişilerin aileleri tarafından karşılandı. Heyet üyelerini kaybettikleri çocuklarının fotoğrafları ile karşılayan kadınlar daha sonra köy camisinde heyet üyeleri ile bir araya geldi.
Burada heyet adına konuşan Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, bugüne kadar bölge insanın çatışma ve savaşın getirdiği büyük acıları yaşadığını belirterek, "Başka Roboskiler olmasın diye barış süreci başlatıldı. Barışa büyük destek var. 34 kişinin yaşamını yitirdiği bu olaydan büyük bir acı ve üzüntü duyuyoruz. İnşallah barış olur ve adalet yerini bulur ve insanlar geçmişte yaşananları unutur. İnşallah adalet ile ilgili talepleriniz karşılanır" dedi.
Olayda oğlu Erkan Encü'yü kaybeden Felek Encü adlı kadın, barış sürecini desteklediklerini ancak adalet arayışlarının da devam edeceğini ifade ederek, "Başbakan'dan vicdanlı davranıp failleri tespit etmesini ve yargılanmalarını sağlamasını bekliyoruz. Biz çok yorulduk, acıyı taşıyacak gücümüz kalmadı. Bombardıman gençlerimizi ve bizim hayatımızı yıktı" dedi.
Mercan Encü adlı kadın ise, Başbakan'dan koruculuk sistemini kaldırmasını istediklerini ifade ederek, "Biz Türk-Kürt, birlikte ve eşit bir şekilde haklarımızı alarak yaşamak istiyoruz. Bizim akıtacak gözyaşımız artık kalmadı. Biz olay ile ilgili özür ve adalet bekliyoruz" dedi. Medine Ürek adlı kadın da, öncelikle barış sürecini desteklediklerini ve böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için büyük destek vereceklerini belirterek, "Adaletin sağlanmasını istiyoruz. Faillerin bulunup yargılanmasını bekliyoruz. 100 yıldır bu bayrak altında yaşıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti bize TC kimlik numarası vermiş, bize adaleti de versinler" dedi.
Zeki Tosun ise, aileler olarak gözyaşlarının bir türlü dinmediğini, hep adalet istediklerini ancak bugüne kadar bulamadıklarını kaydederek, "Tüm yaşananlara rağmen barış sürecini destekliyoruz. Bütün devlet kapılarını çaldık, sesimizi herkesi duyurduk ama bu olay için kurulan Meclis komisyonunun başkanı bizim sesimizi duymamış. Katliamda ölenler kendi çocukları olsa idi böyle mi davranırlardı? Biz tehdit ve baskılar altıda yaşıyoruz. Madem ki herkesin desteklediği bir barış süreci var, PKK'dan silahlarını bırakmasını ve silahlarını gömmesi isteniliyor, neden korucu kadroları verilir. Koruculuk sisteminden nefret ediyoruz. Korucu kadroları vereceklerine orman bekçisi kadroları versinler" diye konuştu.
Heyetin Başkan Yardımcısı Kezban Hatemi de, acı karşısında susan dilin şeytan olduğunu ifade ederek, "Sistem hukuk devleti olmadığı için, vatandaşını insanlık onuruna uygun yaşatmıyor. Uzun süredir yapanın yanına kar kalan bir ülke olduk.Barış süreci için faillerin hasır altı edilmeden bir an önce ortaya çıkarılması gerekir. Başsağlığı dilemekle yetmiyor. 'Ateş düştüğü yeri yakıyor' diyorlar ama ateşin düştüğü yerde vicdanımız olmadıkça bu ülkede barışı sağlayamayız" diye konuştu.
Yapılan görüşmeden sonra heyet üyeleri bombalamada yakınlarını kaybeden kadın ve erkeklerle birlikte 34 kişinin mezarlarını ziyaret etti. Burada heyet üyeleri mezarlıklarda ölenler için fatiha okunurken, duygusal anlar yaşandı. Sanatçı Yılmaz Erdoğan, ölen 34 kişiden söz ederken, "Bugün bunlar yaşamış olsaydı belki birlikte fotoğraf çektirirdik, ancak bugün onlar toprağın altında, fotoğrafları annelerinin kucağında. Bu çok sarsıcı bir durum. Umarım burada yaşanan bu acıyı Türkiye'nin diğer tarafına anlatabiliriz. Onların anlamasını sağlamak lazım. İnşallah 34 kişi savaşın son kurbanı, barışın kahramanları olurlar. Umarım bu son olur. Çocuklar şimdi cenettedir, sorunu olan bizleriz" şeklinde konuştu.
Mezarlık ziyaretinden sonra köyden ayrılan heyet üyeleri Ankara ve İstanbul'a gitmek üzere Mardin havaalanına hareket etti.
Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde (YYÜ) öğrencilerle bir araya geldi. Kentte temaslarını sürdüren heyet, Anadolu Öğrenci Birliği'nce YYÜ Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Bir olmak için yeni anayasa şart" konulu konferansta, öğrencilere çözüm süreci ve yeni anayasa çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Toplantının açılışında konuşan Vali Münir Karaloğlu, Türkiye'de tekçi zihniyetin tüm insanları aynı kalıba sokmak için mücadele ettiğini belirterek, son 10 yıldır bu durumdan kurtulmak için önemli mücadeleler verildiğini söyledi.
Karaloğlu'nun konuşmasının ardından heyet üyesi Mehmet Uçum'un moderatörlüğünde "Gençler çözüm sürecini konuşuyor" konulu oturuma geçildi.
Heyet üyelerinden Abdurrahman Kurt, burada yaptığı konuşmada, cumhuriyeti yeniden ve herkesi içine alacak şekilde düzenlemenin peşinde olduklarını belirtti. Yaşanan sıkıntılı süreçte çok ağır bedeller ödendiğini vurgulayan Kurt, Türkiye'de artık toplumun kendisini özgür hissetmesi meselelerinin konuşulduğunu kaydetti.
Türkiye'nin geldiği sürece tüm insanların küçük de olsa katkılarının olduğuna işaret eden heyet üyesi Zübeyde Teker ise bugün tüm Türkiye halklarıyla yeni ve demokratik bir ülke inşa etmeye çalıştıklarını ifade etti. Demokratik çözümle insan haklarının, demokrasinin söylemlerden öte yaşamsallaştığı, insanın değerli olduğu, insanı yok eden mekanizmaların değerli olmadığı yeni bir ülkeyi kucaklamak istediklerini anlatan Teker, şöyle devam etti:
"Halkın cumhuriyeti olsun. Halkların cumhuriyeti olsun. Gerçekten barış inşa olsun. Hiçbir ırk ve insan bir diğerinin üst kimliği olmasın. Herkes doğduğu bölgenin kültürü ile kendini ifade edebilsin. Lütfen intikamcı olmayalım. Nefret çağrıştıran söylemlerden uzak duralım. Bizim görevimiz, bir barış yolu nasıl tesis edilir diye sizlere sormak. Sizin önerilerinizi ilgili yerlere iletmek."
Heyetteki Ayhan Ogan da sürecin başlayabilmesi için öncelikle silahların bırakılması gerektiğinin altını çizdi.
Akil İnsanlar Ege Bölgesi Heyeti, Denizli'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüştü. Heyet Başkan Vekili Avni Özgürel ile heyette yer alan Arzuhan Doğan Yalçındağ, Hasan Karakaya, Fadime Özkan ve Fuat Keyman, Denizli'de bir otelde sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi.
İzmir'deki temaslarda "Türklük elden gidiyor mu?" ve "Üniter devlet zarara uğruyor mu?" kaygılarının ön plana çıktığını kaydeden heyet üyesi Fuat Keyman, yeni anayasanın da giriş maddesinde Türk milleti ibaresinin yer alabileceğini ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı tarifinin yapılarak kaygıların giderilebileceğini kaydetti.
Heyette yer alan Arzuhan Doğan Yalçındağ ise süreçte iyi niyetle yola çıkıldığını, 30 yıldır yaşanan travmanın, akan kanın durması için bir fırsat yakalandığını, milli birlik ve beraberliğin güçlenmesi yolunda da önemli bir adım atıldığını ifade etti. Çözüm sürecinin yeni anayasa süreci dışında bir süreç olduğunu ancak anayasa hazırlığında da bu tür toplantıların düzenlenebileceğini anlatan Yalçındağ, tüm kesimlerin görüşü alınarak ortak akılla, tek bir soruna değil, tüm demokratik konulara dokunan, halk tarafından içselleştirilmiş bir anayasanın hazırlanması gerektiğini söyledi. Yalçındağ, iş dünyasının Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yatırıma hazır olduğunu, güvenli bir ortamın oluşmasının beklendiği de ifade etti.
Ortadoğu'daki gelişmelerin sürece etkisine yönelik bir soru üzerine Yalçındağ, sürecin sonunda Türkiye'nin sınır ve toprak bütünlüğünün ziyana uğrayacağına inanmadığını, Türkiye'nin kendine güvenmesi gerektiğini belirtti. Yalçındağ, "Akil İnsanlara" yapılan protesto ve eleştirileri sürecin doğal parçası olarak gördüğünü sözlerine ekledi.