Akıllı telefon kullananlara asistan vaadi ilk olarak Apple’ın Siri’si ile geldi.
Daha sonra Microsoft’un Cortana’sı piyasaya girdi. Şimdi de Google, Assistant ve ona bağlı Home cihazı uygulamasıyla akıllı telefonları, akıllı saatleri ve diğer cihazları sözlü komutlarla kontrol etme konusu üzerinde duruyor.
Bütün bunlar yaşantımızı organize etme iddiasıyla ortaya çıkıyor. Ama teknolojiyle haşır neşir kesimler dışında sanal asistanları kullananlar gerçekten var mıydı? Bunu denemek için bir ay boyunca akıllı telefonuma dokunmadan mümkün olduğunca sesli komutlarla işlerimi halletmeye çalışacaktım.
Başlangıçta sinir bozucu ve komik geldi; ama bir süre sonra bazı şeyleri bir daha hiç tuşlarla yazmamak gerektiğini, bazıları içinse sanal asistana güvenmemek gerektiğini anladım.
iPhone 4s’nin piyasaya çıkmasının üzerinden beş yıl geçti; ‘s’ Siri anlamına gelmek üzere kullanılıyordu. Apple ürünleri konusundaki fanatizmi anlatan Cult of Mac kitabının yazarı Leander Kahney, o günden beri bazı sıradan işleri hızlandırmak ve daha verimli olmak için sanal asistan kullanmaya çalıştığını, ama Apple teknolojisine aşina insanlar için bile bunun fazla kolay olmadığını söylüyor.
Kahney, “Siri’de sorun şu: Alışkanlık haline gelinceye kadar kendinizi zorlamanız gerekiyor” diyor.
Bir ay süren deneme döneminde, özellikle ilk günlerde ısrarcı olup vazgeçmemenin önemli olduğunu fark ettim. Bu denemeyi bir iş seyahatiyle başlatmak ne kadar doğru bir karardı bilmiyorum.
Telefonum verdiğim bazı komutları yanlış anlıyordu. Ama bunlar genellikle çok önemli şeyler değildi. Bir toplantının tarihini benim istediğim günden bir gün sonraya ayarlamıştı.
Sanal asistanıma fazla güveniyordum galiba. Bazı işler için sesli komutlar gerçekten işe yarıyor. Ama bazı komutlarımı doğru anlaması için birkaç kez bağıra bağıra tekrarlamam gerekmiş, yine de başarı kaydedememiştim.
Bu denemeleri Android telefonumda Google Now uygulaması ile yaptım. Yani diğer sanal asistanlarda farklı sonuçlar alınabilir. Ama yine de bu deneyden çıkarılacak önemli dersler vardı. En önemlisi de hangi görevlerin verileceğini iyi tespit etmekti:
Kontakları aramak: Listenizdeki ismi söyleyerek ‘….’i ara’ komutu verin. Tuşlara dokunmadan çok daha hızlı sonuç alıyorsunuz. Hatta telefonunuza o kişinin patronunuz olduğunu öğretip kısaca “Patronu ara’ bile diyebilirsiniz.
Kısa mesajlar göndermek: ‘Patrona mesaj gönder. 10 dakika geç kalacağım’ gibi yazılmasını istediğiniz mesajı basit ve kısa cümlelerle söyleyin. Hangi uygulama üzerinden gönderileceğini de belirtebilirsiniz: SMS, Whatsapp gibi. Bu kadar basit. Araba kullanırken, toplantıya girerken yapabilirsiniz bu işi. Hareket halindeyken yazmaya çalışmaktan çok daha güvenlidir. Ayrıca sanal asistanınız her adımı sizinle teyit edeceği için yanlış yapma ihtimali de yoktur.
Hızlı e-posta göndermek: Bu da mesaj göndermek kadar hızlıdır; ancak mesajınız bir-iki cümleden uzunsa kendinizin yazması daha çabuk olacaktır. Ses tanıma teknolojisi hala mükemmellikten uzak çünkü.
Randevu yapmak: ‘Takvim yarat: … ile yemek. Yarın saat 13. Taksim’ gibi bir komutla takviminize not düşebilirsiniz. (Mümkün olduğunca fazla bilgiyi basit bir dille ifade ederseniz sanal asistanınız boşlukları kendi kafasına göre doldurmayacaktır.
Hatırlatıcı ayarlamak: ‘Saat 19’da annemi aramamı hatırlat’ ya da ‘Bakkaldan ekmek almayı hatırlat’ gibi cümlelerle telefonunuzun size hatırlatıcı uyarılar göndermesini sağlayabilirsiniz.
Süre tutmak: ‘Yarım saat süre ayarla’ gibi bir komutla kendinize belli bir okuma süresi ya da pizzanın fırından çıkarılma zamanını belirleyebilirsiniz.
Ne giyeceğine karar vermek: ‘Bugün şemsiyeye ihtiyaç var mı?’ gibi bir soruyla sanal asistanınız ne giyeceğinize karar vermede size yardımcı olabilir.
Ajandanıza göz atmak: ‘Program ne?’ ya da ‘Ajandada ne var?’ gibi bir soruyla telefonunuzdan programınızı hatırlatmasını isteyebilirsiniz. Örneğin, benim iş seyahatim sırasında uçuş saatlerini, Airbnb rezervasyonlarını, randevularımı, harita ve ulaşım olanaklarıyla lokasyon bilgilerini almam mümkün oldu. Bir sonraki randevuma zamanında yetişmem için bulunduğum yerden ne zaman ayrılmam gerektiğini bile hatırlatmıştı asistanım.
Bu fonksiyonlar yararlı olsa da, gerçek bir asistanın yerini tutacağı yönünde Apple ve diğer teknoloji şirketlerinin iddiası kadar da değil.
Toronto’daki Ryerson Üniversitesi Dijital Medya bölümünden Hossein Rahnama, bilim insanlarının bilgisayar güdümlü asistan projesinin 1950’lerden beri gündemde olduğunu ve birkaç yılda bir bazı yeniliklerin hayata geçirildiğini söylüyor. Bu konudaki temel sorunlardan biri, bu asistanların insan patronlarının söylediklerini bağlamına oturtup anlama kapasitelerinin sınırlı olması.
“1950’lerin bilgisayarlarından milyonlarca kat daha güçlü işletim sistemine sahip akıllı telefonunuzla bugün gittiğiniz her yerde 20-40 sensör taşıyorsunuz yanınızda” diyor Dr Rahnama.
Google geçen hafta yaptığı açıklamada, kişinin tam lokasyonu, yapmakta olduğu fiziksel aktiviteyi, hava durumunu ve Android cihaza kulaklık takılı olup olmadığını anlayan programlar üzerinde çalıştığını, bu konuda farklı uygulama programları (apps) geliştirilebileceğini söyledi.
Yani bir uygulama programı sizin toplantıda olduğunuzu ve rahatsız edilmemeniz gerektiğini, toplantıya iştirak edenlerle yakındaki bir restoranda yemek için yer ayırtılacağını vb. planlayabilir.
Google, Facebook, Microsoft gibi şirketler araştırma-geliştirme amacıyla büyük paralar harcıyor. Özel bilgilerinizin korunması gibi bir derdiniz yoksa, sanal asistanınız pek yakında kafanızdan geçenleri okur gibi ve size sormadan adınıza kararlar alıp tavsiyelerde bulunabilir.