Akit: Seçilme yaşı 18 olmasın; 30 yaşın altında kaç milletvekili var?

Akit: Seçilme yaşı 18 olmasın; 30 yaşın altında kaç milletvekili var?

Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, anayasa değişikliği teklifinde seçilme yaşının 18'e indirilmiş olamasına ilişkin olarak "Seçilme yaşı 18 olsun mu? Bana sorarsanız olmasın. 25 yaşta da aynı görüşteydim. Nitekim, seçilme yaşı 25’e indi. Söyler misiniz, 25 yaşında kaç milletvekili var? Hatta, 30’un altında kaç milletvekili var? Bir elin parmak sayısı kadar" dedi.

 Ali Karahasanoğlu'nun Yeni Akit gazetesinin bugünkü (11 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan '“Güneş Motel”e “Hayır”, yeni anayasaya “Evet!”' başlıklı yazısı şöyle:

En başından beri, anayasa değişikliği ile getirilmek istenen yarı başkanlık sistemi konusundaki düşüncem aynı..

“Olsa da olur. Olmasa da olur.”

Bunun devamına şunu da eklemeliyim..

“Madem yönetimdekiler böyle bir değişiklik istiyorlar.. Ayak sürtmenin de bir manası yok.. Değişikliğe ‘Evet’ demek gerekir..”

Bu açıdan baktığımızda, anayasa değişikliğini “ucunda ölüm bulunan bir zorunluluk” olarak yorumlamak mümkün değil..

Ama bu noktada da.. Yine “Yönetimdekiler bunu gerekli gördüklerine göre, ‘Hayır’ demenin de bir anlamı yok” eklemesini yapmamız gerekir..

Bu genel bakış açısından sonra..

Maddelerle ilgili somut değerlendirmeye geçelim..

Anayasada, yargı için “Bağımsız” nitelemesinden ayrıca..

Bir de “Tarafsız” desek ne olur, demesek ne olur?

“Bağımsız” deyince bağımsız oldu mu?

Yıllardır izliyoruz.

2010 öncesinde Moğultay ve Seyfi dede bağımlısı yargı..

2010-2014 arasında da FETÖ bağımlısı olarak karşımıza çıktı..

Demek ki anayasaya “Bağımsız” diye yazmakla, bir şey olmuyor..

Ama yönetimdekiler “Biz anayasadaki yargı için düzenlemede, ‘Tarafsız’ kelimesinin de eklenmesini istiyoruz” diyorlarsa..

Varsın eklensin..

Ne zararı var ki?

Seçilme yaşı 18 olsun mu?

Bana sorarsanız olmasın..

25 yaşta da aynı görüşteydim..

Nitekim, seçilme yaşı 25’e indi..

Söyler misiniz, 25 yaşında kaç milletvekili var?

Hatta, 30’un altında kaç milletvekili var?

Bir elin parmak sayısı kadar.

O zaman, bunun neyini ölüm-kalım savaşı gibi gösteriyoruz ki?

Yöneticiler böyle bir madde istiyorlarsa..

Nasıl olsa gerçek hayatta yaygın olarak uygulanması mümkün olmadığına göre..

“Evet” dersiniz..

Olur biter..

Aslında bu iki madde.. 

En tartışmasız olanlar..

Diğer maddeler, biraz daha çetrefilli..

Daha doğrusu..

Çetrefilli gibi görünüyor.

Ama emin olun..

Yukarda irdelediğim iki maddeden hiçbir farkı yok, diğer değişikliklerin de..

Neymiş?

“Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, partisi ile ilişiği kesilir”miş..

Kesmezse ne olur?

Hiiç..

O zaman niye böyle bir madde ile, insanların kafalarını karıştırırsınız ki?

Bugün itibari ile, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin üzerinden, 2,5 yıl geçti..

Kağıt üstünde, partisi ile ilişiğini kesti ama..

Muhalefet partilerine bakarsak..

Ve görüntüye göre değerlendirecek olursak..

Sürekli muhalefet partilerine yönelttiği eleştiriler sebebi ile...

“Tayyip Bey, partisi ile ilişiğini kesmişe pek benzemiyor” denilirse..

Bunun hiç de yabana atılacak bir yanı da yok..

O halde?

Bu maddeyi de değiştirmenin ne zararı var?

Tam aksine, faydası yok mu!

En çok eleştirilen değişikliklerden birisi de şu: “Meclis’in hükümeti denetleme yetkisi kalkıyor!”

Dersiniz ki.. 

Bugüne kadar Meclis’in hükümeti denetleme yetkisi vardı da.. Muhalefet bu yetkiyi tepe tepe kullanıyor, bu sayede de ülke çok büyük kazanımlar elde ediyordu..

Buyrun söyleyin..

Meclisin hükümeti denetleme yetkisi sayesinde, ülkenin elde ettiği tek kuruşluk bir kazanım gösterin bana..

Eski yıllardaki Güneş Motel ahlaksızlıkları bir yana..

Refahyol’u yıkmak için, şantaj ve tehditlerle DYP’den istifa ettirilen milletvekillerine özel olarak kurdurulan Cindoruk’un genel başkanı olduğu cuntacı partinin milletvekillerinin her birine verilen bakanlık namussuzluğu bir yana..

Meclisin, hükümeti denetlemesinin pratik bir faydasını gösterebilecek kim var?

“Hükümet denetlenmesin” demiyorum..

Zaten seçmen, sandıkta denetlemesini yapıyor..

Seçim dönemi içinde çok vahim bir yanlışa imza atılırsa..

Zaten nitelikli çoğunluk kararı ile, sorumluların Yüce Divan’a yollanma imkanı da var..

Ama kıldan tüyden mevzular için..

Dostlar alışverişte görsün babından..

Gensorular..

Ardından görüşmeler..

Sonra oylamalar..

Sonra “Aaa.. Gensoru reddedilmiş!” muhabbetlerine ne gerek var?

Günaydın yani..

Bugün itibari ile 300’ü aşkın milletvekiline sahip AK Parti’nin bakanlarından herhangi birisinin, mevcut anayasa yürürlükte iken.. “Gensoru ile düşürülebileceğini” kim söyleyebilir?

Son 15 yılda gensoru ile düşürülen tek somut bakan ismini kim verebilir?

Yok böyle bir örnek.

Kağıt üstünde, “Meclis’in hükümeti denetleme yolları” diye bir şey öğrenmişler..

Şimdi yeni değişiklik ile..

Bu ortadan kalkıyormuş!..

Sanki varmış da..

Kalkıyormuş..

Somut örnekler de gösteriyor ki..

Bu yetki zaten fiilen kullanılamıyordu..

Şimdi kaldırılmasının da..

Bence hiç mahzuru yok!

Ancak tekrar belirteyim..

Bir kabine üyesinin, çok açık bir suç işlemesi halinde..

Gensoru imkanı ortadan kalktı diye..

“Bakanlığa ya da cumhurbaşkanı yardımcılığına devam etmesi” diye bir şey söz konusu değil..

Nitelikli çoğunlukla da olsa..

Hakkında soruşturma açılabilir..

Ve Yüce Divan’a sevki mümkün olabilir..

“AK parti istemezse, bu sevk nasıl olacak” derseniz..

“Bugün AK Parti istemediğinde, ne yapabiliyorsunuz ki?” diye sorarım size..

Emin olun.. Bugünkü sistem ile..

Kabul edilecek olursa, 16 Nisan değişikliği arasında, pek bir fark yok..

Ama madem ki yöneticiler, hızlı hareket etmek, hızlı karar almak ve uygulamak için..

Cumhurbaşkanlığı sistemini istiyorlar..

“Evet” desek ne olur ki?

Dünyanın sonu mu gelir?