Akit yazarı Süleyman Karagülle, AKP Genel Başkanlığı'ndan ve Başbakanlık'tan ayrılacağını açıklarken "olanlar benim tercihim değil, zaruret" diyen Davutoğlu'nun "geçici olarak AKP'nin başına getirildiği" görüşünü savundu. “Davutoğlu’nun parti başkanlığında kökleşebilmesi için kökünü araması gerekirdi. Millî Görüş’ü yanına alması gerekirdi“ diyen Karagülle, "Millî Görüş’ün tohumunun ve suyunun Akevler’den geldiğini bilmesi gerekirdi. Kendisi bilemedi, ben bildirdim ama duymadı bile! Köksüz ve susuz kalan partisi ve hükümeti bu kadar dayandı..." ifadesini kullandı.
Karagülle, Davutoğlu'nun veda kararı sonrası daha belirgin olarak gün yüzüne çıkan parti içerisindeki bölünmeye ilişkin olarak, "Ak Parti’de iki grup oluşmuştu; Erdoğan Grubu ve Gül Grubu. Bizim önceliğimiz Erbakan, Erdoğan, Gül sırası idi. Gül Grubu (kendisi değil), Akevler’i Erdoğan tarafıdır diye dışlamıştı. Erdoğan Grubu (kendisi değil), Gül grubudur diye Akevler’i dışlamıştı. Erdoğan ve Gül grupları, birbirlerine bırakmamak için Davutoğlu’na geçici olarak razı oldular" ifadelerini kullandı.
Karagülle’nin “Ahmet Davutoğlu’nun hatası” başlığıyla yayımlanan (16 Mayıs 2016) yazısı şöyle;
Bir elma ağacı on sene sonra meyve vermeye başlar. İlk şart bir elma tohumu bulup, bir saksıda çimlendirmektir. Böyle bir tohumu bulamazsanız, tüm insanlık bir araya gelse, melekler ve cinler de katılsa, elma ağacı yetiştiremezler.
Fidan saksıda kök salmaya başlar ve siz onu bir bahçede filiz olarak dikersiniz. Köklerle yerden su ve madenleri alır ve gelişir. Sulama yapmazsanız, köklerden besin almazsa, o fidanın büyümesi imkânsızdır. Varlığı köklerden su almasına bağlıdır.
Fidan büyür, ağaç olur, meyve vermeye başlar. Ama insan nasıl havasız kaldığı zaman ölürse, ağaç da köklerinden su almadığı zaman kurur. Bir ağacı budarsanız daha fazla dallar verir. Hatta gövdeyi kesseniz bile köklerinden yeni fidanlar fışkırır. Ama köklerinden su almadığı zaman kurur. Bu sebepledir ki, Türkçe’de ‘kökü kesildi, kökü kurudu’ derler.
Bir ağacı kurutmak için köklerine cıva gibi zehir konur ve o ağaç kökünden kurur.
Ak Parti’nin kökü Millî Görüş’tür. Millî Görüş’ün tohumu Akevler’dir. Nasıl onu devamlı sulamak gerekiyorsa, bir oluşun gelişmesi için tohumu üretenler devamlı sulama yapmak durumundadır. Bu insanlara mahsus bir olaydır. Bir oluş fikrî olarak devamlı beslenmeli, bu da o fikrin ilk projesini yapanlar tarafından geçekleştirilmelidir.
Erbakan, partisinin yönetici arkadaşlarının ısrarlı direnmelerine, ilim heyetleri kurup Adil Düzen’den vazgeçmesi için zorlamalarına rağmen Akevler’den vazgeçmemiştir.
Size bir sırrı açıklayayım. Erdoğan da zahiren Millî Görüş gömleğini çıkarmıştı, Adil Düzen’e karşı idi, Akevler’den uzak duruyordu ama Akevler’in görüşlerini çok yakından takip etmişti. Bir gün rahatsızlığımdan dolayı bana telefon açtı, ‘geçmiş olsun’ dedi. Ben bu arada kendisine neden Akevler’le görüşmüyorsunuz dedim. Görüşüyorum ya dedi. Ben arkadaşlarıma her konuyu Saadet Partisi’ne danışmalarını söyledim. Arif (Ersoy) Bey de oradadır dedi. Oysa Saadet Partisi Arif Beyi dışlamıştı. Arif Bey de Akevler’i dışlamıştı.
Ak Parti’de iki grup oluşmuştu; Erdoğan Grubu ve Gül Grubu. Bizim önceliğimiz Erbakan, Erdoğan, Gül sırası idi. Gül Grubu (kendisi değil), Akevler’i Erdoğan tarafıdır diye dışlamıştı. Erdoğan Grubu (kendisi değil), Gül grubudur diye Akevler’i dışlamıştı. Erdoğan ve Gül grupları, birbirlerine bırakmamak için Davutoğlu’na geçici olarak razı oldular.
Biz, Davutoğlu üzerinde yaptığımız gözlemlerden sonra, Davutoğlu’nu da Gül’den sonra Millî Görüş içinde saymaya başladık. Kendisine açıkça yazarak öneride bulunduk. Biz Akevler olarak sizin başbakanlığınızı kabul ediyoruz ama sizin de bizi kabul etmeniz gerekir. Üç ismi açıklayarak milletvekili yapmasını; yapmadığınız takdirde aleyhinizde bulunmayız ama desteklemeyiz dedim. Bunlar hem Akevler’in etkin ortakları idi hem de Millî Görüş’ün sadık çalışanları idi. Prof. Arif Ersoy ve Prof. Sabri Tekir ilâhiyat fakültesi ve diğer fakülteler mezunu idiler, ilâhiyat dışında profesör idiler. Biri Çorum Belediye Başkanlığı yapmış, diğeri Devlet Bakanı olmuştu. Hayatlarında asla Ak Parti aleyhinde bir kelime söylemediler. Gürsoy Erol ise Erdoğan’ın İstanbul’daki ilk kurucu ekibinin, Kadıköy ekibinin öncüsü idi. Daha önce müracaat etmediği halde Erdoğan onu milletvekili yapmıştı.
Davutoğlu’nun geçici olarak getirildiği parti başkanlığında kökleşebilmesi için KÖKÜNÜ araması gerekirdi. Millî Görüş’ü yanına alması gerekirdi. Millî Görüş’ün tohumunun ve suyunun Akevler’den geldiğini bilmesi gerekirdi. Kendisi bilemedi, ben bildirdim ama duymadı bile! Köksüz ve susuz kalan partisi ve hükümeti bu kadar dayandı...
Bizim için Davutoğlu siyasette yine dördüncü, hayatta olanlar içinde üçüncü kişidir. Onun başbakan olarak kalmasını ben istiyorum. Ama Akevler camiasının da istediğini gördüm. Davutoğlu’na Akevler’in yapacağı iki tavsiye vardır: Başbakan olarak kalsın. Ama parti başkanlığından Gül ve Erdoğan gruplarını uzlaştırarak ayrılması gerekir.
Bir topluluk harçsız taş duvarına benzer. Uzun zaman birbirlerini yöneterek duvar oluştururlar. Acı tatlı günler geçer, kavgalar ve çekişmeler olur, birbirlerini döverler ama ayrılmazlar. Sonradan gelenlerin ise kan uyuşmazlıkları vardır. Basit bir davranış, basit bir söz ayrılmalarına neden olur. Dolayısıyla bir topluluğun mensubu olabilmeniz için yıllarca onların içinde kalmak gerekir. Başbakanlık ise öyle değildir. Başbakanlık zaten parti dışıdır...