Akit yazarı: Genel kadınlığın bile kuralı var, bu aile içi tecavüz, ensest darbe!

Akit yazarı: Genel kadınlığın bile kuralı var, bu aile içi tecavüz, ensest darbe!

Yeni Akit yazarı Şaban Şimşek, TSK'daki darbe girişimiyle ilgili olarak, "Bu bir aile içi tecavüzdür! Anaya, babaya, kız kardeşe, erkek kardeşe, akrabaya, komşuya tecavüz edilmiş, edilmeye yeltenilmiştir. Kabul etmek gerekir ki her şeyin, mesela darbenin ya da genel kadınlığın bile kuralı, ölçüsü, kendine göre bir ahlâkı vardır. Bu bir ensest darbedir" dedi.

Şaban Şimşek'in "Ensest darbe" başlığıyla yayımlanan (28 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Neden “ensest”? 

Çünkü bu bir aile içi tecavüzdür! Anaya, babaya, kız kardeşe, erkek kardeşe, akrabaya, komşuya tecavüz edilmiş, edilmeye yeltenilmiştir. Kabul etmek gerekir ki her şeyin, mesela darbenin ya da genel kadınlığın bile kuralı, ölçüsü, kendine göre BİR ahlâkı vardır. 

Örneğin genel kadınlar…  

Hiçbir kadın, o zilleti yaşamak istemez. Ama bu zanaatın bile kendine göre prensipleri, kuralları, ahlaki(!) bir yönü vardır. Mesela; bir genel kadın, kendi aile efradıyla, babasıyla, kardeşiyle iş tutmaz. Bazıları kendi mahallesinde, mahallelisiyle bile takılmaz.  

Ama bu darbe girişimcileri o kadar alçaktı ki tabir caiz ise rahmet okuttular onlara, ahlâktan yana hiçbir değer tanımadılar. Namuslarını satmak için zor altında da değillerdi, bir elleri yağda bir elleri balda istedikleri gibi yaşıyorlardı.  

Ama sonuçta, yıllardır aynı çatı altında yaşadığımız, ekmeğimizi paylaştığımız, beraber sevinip beraber üzüldüğümüz kardeşlerimiz(!) bize, kendi annelerine, babalarına, kız kardeşlerine, yakınlarına, komşularına, tüm öz değerlere, silah arkadaşlarına, siyasi sisteme, TBMM’ye, Cumhurbaşkanına, vatana, millete, bayrağa, devlete tecavüz etmeye kalkıştı. Tıpkı, Darwin’den mülhem diğer tüm duygu, düşünce, akli ve vicdani melekelerini kaybedip cinsel şehveti tek düşünce-amaç haline getirmiş şifa bulmaz hastalar, klinik vaka psikopatlar gibi. 

Bu sebeplerle bu darbeye en çok yakışan ad, kelime iğrenç de olsa “Ensest Darbe”, darbecilerin ön adları da “tecavüzcü”dür.

Fetö nasıl ve neden ortaya çıktı, çıkarıldı?

En aşağıdan en yukarı evreye kadar her yaratıkta “üstün olma, sahip olma, hükmetme” güdüleri mevcuttur. Bu aynı zamanda “açlığını giderme, varlığını koruma, türünü devam ettirme”nin de bir gereğidir. Hayvanlarda basit ve bilinen refleksler, alışılmış haller tarzında gözlemlediğimiz bu davranış şekli, insanlarda kendilerine bahşedilmiş olan aklı kullanmanın eseri olarak daha sofistike bir hâl alır.

İnsandan oluşan toplumlar ve toplumlardan oluşan devletler de aynı davranış kalıplarının içerisindedirler. Bu düzeyde, işin içine bir de ırk ve din girer. Ve devlet bunları da kullanmaya kalkar. 

Mesela Osmanlı İmparatorluğu bir ırka dayanmayan ama temelinde İslam olan bir anlayışla cihan imparatorluğu kurmuş, diğer devletlere üstünlüğünü bu yoldan yürüyerek kabul ettirmiştir. Bazı devletlerin ırka dayalı veya sınıflara dayalı büyük olma, dünyaya hâkim olma düşünceleri ise fazla tutmamıştır. 

Bugün ABD ve ruh ikizi İsrail, dünyaya hâkim olmak babında bütün bunlardan daha farklı yöntemler kullanmakta; işin içine karşı tarafın din bağlarını zayıflatma veya çaktırmadan dini temellerinden koparma, ırka dair ideolojiler ve kültürel hegemonyalarla insanları beyninden, ürettiğiteknoloji ile göbeğinden bağlama yollarını da katmaktadır. 

ABD bütün bu yöntemlerle tüm dünyaya hâkim olma isteğinin yanı sıra özelde Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini garantiye almak, bölgenin doğal kaynaklarını sömürmek ve bizzat İslam dini ile din temelli hareketleri kontrol altında tutmayı çok önemsemektedir.

Burada, konumuzla ilgili olarak üzerinde duracağımız İslam dinini kontrol etmek noktasıdır. Aslında bu sadece bugünkü ABD’nin değil geçmişte ABD dışı Batı’nın da yapmaya çalıştığı bir şeydi. Hatta bu savla Osmanlı yıkılırken aynı savla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve din kontrol altına alınmış, alınmaya çalışılmıştır; hilafet kaldırılmış, tekkeler kapatılıp İHL’ler açılmış, kıyafet dâhil birtakım Batı’nın günlük yaşantısına uygun devrimler yapılmış ve laiklik getirilmiştir. Bunlarla kültürel olarak Batıya yakınlık kurulmaya, İslam, kendi tabirleriyle ılımlı hale getirilmeye, gerçekte ise aslından uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.  

Bu ortamda Türkiye ekonomik ve askeri olarak da Batıya bağlanmış onların sınırlarını çizdiği politikalara mahkûm edilmiştir. Çizilen bu patika yoldan ayrılma emareleri baş gösterdiğinde ise asker aracılığıyla darbeler yaptırılarak yola getirilmiştir! 1960, 70, 80 darbeleri böyledir.

Ancak Amerikalı stratejistler giderek iletişim çağının içine girilen 1970’lerin dünyasında bu yöntemin artık çok da işe yaramayacağını, sadece askerle yapılan müdahalelerin fazla kalıcı olamayacağını, karşıt gruplar oluşabileceğini, dahası Türkiye ekonomisini geri götürerek kendileri için de kârdan ziyan bir durum oluşturacağını gördüler ve işin içine bir de din öğesi sokmanın, yani darbeyi din temelli bir kuvvetle ve çatışmadan yapmanın çok daha anlamlı olacağına kanaat getirdiler. 

İşte tam da bu noktada Feto (Fethullah Gülen) bulundu ve 1970’lerin başında her türlü destek verilerek devreye sokuldu.  

Haftaya kısmet olursa “Neden bir Türk ve neden Feto?”nun cevabını vereceğiz.