Akit yazarı: İşbaşına gelen kabinelerde 'ne oldum delisi' olanların acemilikleri yüzünden 'Reis' çok çekti

Akit yazarı: İşbaşına gelen kabinelerde 'ne oldum delisi' olanların acemilikleri yüzünden 'Reis' çok çekti

Yeni Akit yazarı Hüseyin Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP'nin başına geçmesinin ardından beklenen kabine revizyonuna ilişkin olarak, "Evet, büyük ölçüde ayakları yere basan kabinelerdi ama “Ne oldum delisi” olanların acemilikleri ve devleti tanımamaları yüzünden bizden çok 'Reis' çekti" görüşünü dile getirdi.

Öztürk'ün Akit'te "Ayakları yere basan bir kabine bekleniyor" başlığıyla yayımlanan (28 Nisan 2017) yazısı şöyle:

Şimdiye kadar işbaşına gelen kabinelerin ayakları yere basmıyor muydu?

Yazının başlığı böyle olursa akla tabii ki böyle bir soru gelir.

Evet, büyük ölçüde ayakları yere basan kabinelerdi ama “Ne oldum delisi” olanların acemilikleri ve devleti tanımamaları yüzünden bizden çok “Reis” çekti.

Kabinedekilerin çoğunun, kişisel veya çevrelerinin etkisinde kalarak yaptıkları yanlışları, devamlı Cumhurbaşkanı düzeltti veya düzelttirdi.

Bu tarihten itibaren artık emanet ehline teslim edilmeli. Şimdiye kadar mümkün mertebe sineye çekildi fakat bundan sonrasını sineye çekmek zor olur.

Hamdolsun, ABD’sinden AB’sine kadar Türkiye üzerinde ihanetlerini gerçekleştirmek isteyen kesimlere karşı mücadele sürmekte ve onlara şu denilmektedir:

“Türkiye ne ABD ne de AB’nin hizmetine tahsis edilmiş ve onların istedikleri gibi tepişecekleri mekân değildir”.

Bu çerçevede “Millilik” kavramını iyi anlamalı ve anlatmalıyız. Milli meselelerimize yeniden dönmeliyiz, tamamlanmamış milletleşme sürecini tamamlamalıyız.

Makamlar ve koltuklar insana değer katmaz, o makama ve koltuğa oturanlar, millet adına üstlendikleri emanetlere değer katarlar.

Bu değerlerin bütünü de kul hakkı ihatalı “Hakk ve Halk” içindir. Emaneti yüklenenler önce “Hakk’a” sonra “halka” karşı sorumlu olduklarının bilincinde olmalıdırlar.

Millet artık hem kabineden hem de bürokratlardan bu anlamda büyük hizmet ve fedakârlıklar beklemektedir. Umut ve beklentiler oldukça yükselmiştir.

Devleti yönetenler, tüm hareketlerini maddi düşünce etrafında belirler ve uygulamaya geçerse, manevi değerler zayıflar, milli ve yerlilik bağları kopar.

Yaklaşık yüz yıldır devletimizin kapıları servet sahiplerine açılmıştır. Şimdi artık servete değil, halka açılmalıdır. Servetin açtığı kapılardan adalet de halk da kaçar ve kaçmıştır.

Yeni kabineden ve dahi bürokratlardan beklenen öncelikli mesele, milleti ve devleti sahiplenen yerli ve milli düşünce seferberliği içerisinde hareket etmeleridir.

Sınırsız şekilde dikkat edilecek bu hususlar göz ardı edilmemeli ve göz ardı etmeyecek kimselere emanet verilmelidir.

Kendini vazgeçilmez zanneden -ki bu bizde çoktur- idareciler, mezarlık görmemiş kimseler demektir.

Zira mezarlıklar, dünyadaki işleri bitmemiş nice vazgeçilmez insanlarla doludur. Halk ile temasını kesenler, Hakk ile de temasını kesmişler demektir.

Makam ve mansıplarını koruma adına her şeyin yolunda gittiğini ve kendiliğinden düzeleceğini umanlar ise bilmeliler ki, bir çığ tehlikesi altında yaşamaktadırlar.

Ezcümle:

Son on beş yıl öncesine kadar Türkiye olarak hep dışarıdan model ithal etmeye çalışıldı, hazır elbise giydirilmeye gayret edildi.

Böyle arayışlar sürerken tarihten kopuldu, yerli ve milli değerlerden uzaklaşıldı ve hatta olabildiğince reddedildi.

Batı tarafından yıllarca müflis tüccar gibi görüldük. Şükürler olsun artık bu görüntüden çıktık ama yetmez.

Yeni Türkiye kervanının, fincancı katırlarından ürkme hakkı yoktur.