Akit yazarı Karahasanoğlu: Dünyaya posta koyarken, HDP’ye acizliğimiz kanıma dokunuyor

Akit yazarı Karahasanoğlu: Dünyaya posta koyarken, HDP’ye acizliğimiz kanıma dokunuyor

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, HDP'nin de aldığı siyasi partilere verilen Hazine yardımının kesilmesini istedi. Karahasanoğlu, "Dünyaya posta koyarken, HDP’ye acizliğimiz kanıma dokunuyor" dedi. 

Karahasanoğlu, Akit'teki bugünkü yazısında şunları yazdı:

2020 bütçesinde, partilere ne kadar hazine yardımı yapılacağı belirlenmiş.

Diğer partilerin alacağı rakamlar bir yana..

Bugünlerde ülkeye yaptığı ihanetle sıkça ismini andığımız HDP’ye de, 50 milyon 99 bin TL yardım yapılacakmış..

Aynı partiye, bu yıl yapılan ödeme ise, HDP’ye 92.2 milyon TL imiş.

İşe bakınız..

“Siyasi partiler teröre destek verse bile, kapatılmasın” diyorlar..

“Ama” diyoruz.. “Mama” diyoruz..

Bakıyoruz; “Dönüp dolaşıp, AİHM’e gidip, ordan ihlal kararı alıyorlar” hatırlatmalarına hak verip, “acaba fazla ısrar etmesek mi?” diyoruz..

“Nasıl olsa, kapatılsalar bile, yeniden kuruluyor, kaldıkları yerden yola devam ediyorlar, kapatmanın ne yararı oluyor ki?” diyorlar..

Geçmişe bakıyorsunuz, “Doğru” diyorsunuz..

Tamam, peki, parti kapatılmasın ama..

Devletin cebinden para da verilmesin yani!

Bizim her işimiz “ifrat ile tefrit” arasında dönüp dolaşmak.

Bunda da o noktadayız.

Bir bakarsınız sadece siyasi söylemi sistemin sözde sahipleri tarafından farklı bulunduğu için RP kapatılır, FP kapatılır..

Hatta.. 

2008 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararı ile, Türkiye’de iktidar partisi olan AK Parti’nin bile, alacağı Hazine yardımı kesilir..

Ama şimdi, teröre açıkça destek veren HDP’ye yapılan hazine yardımı kesilmez..

Oysa, Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırlayacağı bir iddianame ile..

Özellikle son Barış Pınarı Harekatı sebebi ile HDP’lilerin yaptıkları açıklamalar sıralanıp..

Ardından da, “Parti üyelerinin yaptıkları bu açıklamalar sebebi ile, tüzel kişilik de müteselsilen sorumludur. Açıklama yapan kişilere bir müeyyide uygulanmamış, desteklenmiştir. Bu sebeble hazine yardımlarının kesilmesi” dersiniz..

Milletin birazcık içi soğur..

**

Haydi diyelim, şu veya bu sebeble, bunu da yapamıyorsunuz..

O zaman..

HDP’li milletvekillerinin şu açıklamalarını dava dilekçesine alıp..

Mesela, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, “Açık söyleyeyim, bu harekatın sonu barış pınarı değil, kan pınarı olacaktır” açıklamasını alıp..

“Kimi tehdit ediyorsun sen? Milletvekili maaşı aldığın Türkiye Cumhuriyeti’ni mi?” diye sorup, “Siviller ne yapacağını şaşırmış durumda. Sınırdaki ilçelerimiz çok büyük bir tedirginlik yaşıyor. İnsanlar sabaha kadar uyuyamıyor” sözlerinin halkta telaş oluşturmak için yapıldığını ve bunun da kamuoyunun huzurunu kaçırdığını belirtip, verilen zarar için açarsınız 10 milyon liralık bir maddi-manevi tazminat davası..

Yine HDP milletvekili Garo Paylan’ın “Bu bir tehcirdir, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in tanımına göre, bir soykırım girişimidir..” şeklindeki Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret içerikli ifadeleri sebebi ile ona da açarsınız benzer bir dava..

“İşgal başladı” diye bağırarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni işgalci gibi göstermeye kalkışan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni’ye de açarsınız benzer bir dava..

Bu davalarda, “Milletvekillerinin yaptıkları bu açıklamalardaki tazminata gerekçe olan nitelemeler için, partilerinin hiçbir müeyyide amaçlı soruşturması olmamıştır. Partileri de, milletvekilleri ile birlikte, müştereken ve müteselsilen sorumludur” dersiniz..

Çıkan kararı da..

Koyarsınız icraya..

Daha Hazine yardımı, bu partinin kasasına girmeden..

Haczedersiniz..

Olur biter..

Görülmüş bir şey mi, adamlar Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun ordusu TSK’ya küfrediyorlar..

Sonra aynı devletten, para yardımı alıyorlar..

Yani devlet bunlara, küfretmeleri için para veriyormuş gibi bir durum ortaya çıkıyor..

Belki bazı okuyucularımız, “Canım sen de çok abarttın Ali bey. İfrat tefrit diyorsun, sonra kendin benzerini yapıyorsun. Devletin bir partiye tazminat davası açtığı nerede görülmüş” diyecekler..

O zaman, benzerlerini somut olarak hatırlatayım..

2003 yılında, İstanbul’daki Sinagog bombalamaları sonrasında, faillerin Suriye’ye kaçtığı iddia edilip, oraya Arapça öğrenmeye giden 17-19 yaşlarındaki kızlar, terörist gibi gösterilmişti..

Gösterenlerin arkasında da, Ergenekon davasında sanık sandalyesine oturtulan Jandarma Komutanı sıfatlı Şener Eruygur vardı..

O Eruygur, Akit’e şahsi düşmanlığı sebebi ile.

AK Partili İçişleri Bakanı’na baskı uygulayıp..

Akit gazetesine 500 bin TL’lik tazminat davası açtırmıştı.Ne imiş?

“Jandarmaya dolayısı ile bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı’na hakaret edilmiş”.

AK Partili İçişleri Bakanı emretti, İstanbul Valiliğine bağlı avukatlar da, hem de hakaret dolu dava dilekçesi ile Akit’ten 500 bin lira tahsil edilmesi için dava açtılar..

Bizim tabii ki, Jandarma’ya, Bakanlığa bir hakaretimiz sözkonusu değildi..

Zaten terörist gibi gösterilen o kızlar, sonuçta beraat ettiler..

Şener Eruygur’un iftira attığı tescillendi..

Biz de davayı kazandık..

Ama dava listesine not aldık: “Devlet, isterse, bir yayın organını, kendisine hakaret ettiği iddiası ile mahkemeye verir”.

O notu şimdi uygulayalım..

Bu sefer davalı bir gazete olmasın.. Bir siyasi parti olsun.

Yalan iddialarla, devleti küçük düşürmeye çalışan, devlete suç isnat eden siyasi parti temsilcileri ile birlikte, onlara müeyyide uygulamayan parti hakkında tazminat davası açılsın..

Hazine yardımı olmasaydı, belki denilirdi ki, “O kadar parayı bunlarda nasıl bulacağız ki?”

Ama..

Devlet zaten bunlara milyonlarca lira, hazine yardımı yapıyorsa.

Bari bu yardımı geri alalım..

Alalım da..

Bizim paramızla, bize hakaret etmelerini önleyelim..