Yeni Akit yazarı Ahmet Gülümseyen, Türkiye ile Hollanda arasında yaşanan "ziyaret" krizine ilişkin olarak hiçbir yabancı futbolcunun açıklama yapmadığını savunarak "Ülke menfaatleri sadece sözde olmuyor. Hadi diyelim futbolda ‘kalite’ konusunda sınıfta kaldık, sınır tanınmayan ‘yabancı’ oyuncu sayısı konusuna gerekli ‘neşterin’ vurulması, zirveden çıkacak en iyi sonuç olmalı, vesselam" görüşünü dile getirdi.
Ahmet Gülümseyen'in "Avrupa’daki ‘ırkçılık’ ve futbolumuzdaki Hollandalılar" başlığıyla yayımlanan (15 Mart 2017) yazısı şöyle:
Bir yandan Süper Lig’deki futbol heyecanını yaşarken, diğer yandan Avrupalıların ülkemize yönelik ‘haçlı’ zihniyetin faşist saldırılarından rahatsızlık duymaktayız. Almanya, Hollanda, Avusturya ve diğerleri. Uygulama Türkiye’deki referanduma, açıkçası ‘evet’e yönelik. HDP, CHP, ÖDP ve FETÖ gibi terör örgütleri başta olmak üzere ‘hayır’ destekleyicisi kim var ise, bu ülkelerde etkinliklerine izin verilirken, anayasa referandumunda ‘evet’i destekleyenlere karşı, yasak bir yana her türlü insanlık dışı muamele görüyor. Adeta ırkçılık girdabına bürünen bu ülkelerde, bırakın miting, basın açıklaması, toplantıyı, kendi büyükelçisini ziyarete giden Bakanımıza karşı uygulanan yasak. Yasakları protesto eden vatandaşlarımıza karşı coplarla, köpeklerle saldırmaları, çirkin, insanlık dışı saldırının Batı anlayışının, Müslüman coğrafyanın ayakta kalan tek temsilcisi Türkiye’ye karşı, tarihsel süreçten gelen kin, nefret ve insanlık dışı, haçlı anlayışı iç dünyasının dışa yansımasından başka bir manaya gelmiyor...
Tüm bu uygulama ve yaşananlara bakıldığında Türkiye olarak kimlerle dost, kimlerle düşman olduğumuz net değil mi? Avrupa Birliği, batı hayranlığı gibi anlayışın ne manaya geldiğini daha net olarak nasıl görülebilir. Olanlardan ders çıkarmadığımız takdirde, daha kötülerinin yaşanacağı açık ve net değil mi? Evet sadece ülke olarak değil, İslam coğrafyası zorlu bir süreçten geçiyor. Yaşananları bir daha yaşamamak için, gerekli dersi çıkarmamız gerekiyor. Türkiye’yi temsil etmek için bu ülkelere giden Adalet Bakanına, Ekonomi Bakanına, Dışişleri Bakanına, son olarak Aile Bakanına uygulananlar. Vatandaşlarımıza karşı ‘köpekliklerini’ göstermeleri, bunların seviyesiz-terbiyesiz ve kelimenin yetersiz kalacağı ‘alçakça’ saldırılarının nasıl bir izahı olabilir? Milli şairimiz Akif Ersoy’un bağımsızlığımızın sembolü olan İstiklal Marşımızın dizelerinde değindiği gibi ‘Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar...’ Evet, o canavar batının ta kendisidir. Avrupa’da oynanan oyunlar, tanıma karşılık gelen uygulamaya sadece bir örnek...
Geç olmadan haini tanımalıyız
Sağım, solum, önüm, arkam. Hatta içimiz. Nereye baksanız hain ve terörist dolu. ‘Yiğit düştüğü yerden kalkar...’ anlayışına oldukça sadığız, eyvallah. Ülke olarak elhamdülillah yıkılmadık ayaktayız, çok şükür. Yarının aydınlığı için yaşanan her olumsuzluğu sezinlemek için, ders çıkaracak kadar şanlı bir tarihimiz var. Ona da tamam. İçinde yer aldığımız her bir süreci, bize büyük dersler yüklediğini fark edebilmek, tüm mesele bu! Bu demek oluyor ki, çalışma, mücadele ve sağduyu ile aydınlık yarınlar için çalışma içinde olmamız gerektiğinin bilincinde miyiz? Bunun en son örneği oldu 15 Temmuz. Hain darbe girişimi ve Avrupa’nın kirli yüzünü gösteren toplumsal olaylara ‘el’ cevap olacak, inşallah ‘evet’ ile sonuçlanacak 16 Nisan. Görev bitiyor mu? Mümkün değil! Her yaşanan olay, bizi kendimize getirmek için bir sebep. Gerekli dersi alırsak dostu, düşmanı, haini tanımayı daha da kolaylaştırırız...
Süper Lig’de bir hafta daha geride kalırken, vatandaşlarımıza karşı yapılan Avrupa ülkelerinin ‘hayvanca’ muameleler, futboldaki heyecanı da ikinci plana itti. Şimdi soru işareti, takımlarımızda top koşturan yabancı futbolcuların durumu. Faşist uygulama içerisinde bulunan ülkelerin vatandaşlarının, ülkemize karşı yapılan bu ‘ırkçı’ saldırıları protesto etme adına ‘açıklama’ yapan futbolcuyu bugüne kadar görmedik! Tabii ki ‘Belli grupların yaptığı uygulamalar bir ülke vatandaşlarının tamamına mal edilmemeli...’ şeklinde düşünülmeli. Yine de beklemek hakkımız, ekmeğini yediği ülkeye karşı yapılan ‘ırkçı’ saldırılarla ilgili görüşlerini. Sadece ‘beklemek’ yetmez! Ülkemizde top koşturan yabancı oyuncu sayısı göz önüne alındığında, yüksek maliyetle ülkemize gelip takımlarımızın formasını giyen oyunculara dolar ve avrolar üzerinden yapılan ödemelerin bir kez daha gözden geçirilmesi kaçınılmaz. Avrupa’nın göbeğinde yaşananları ve saldırılardan da görüp, dost bildiklerimizin öfke-kin-nefretlere şahit oldukça, milli sermayenin bir parçası olan sanayi-teknoloji kısacası ekonomik gelişmişlik düzeyden rahatsızlığın bir yansıması ortaya çıkan tablo. Evet, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmak, gidilecek yolun ‘meşakkatini’ azaltacaktır. Tüm bunlara değinirken, Kulüpler Birliğinin 20 Mart’ta ikincisini organize edeceği ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da katılacağı ‘Futbol Zirvesine’ dikkat çekmek istiyoruz. Mesajımız futbolun ‘sözde’ yöneticilerine. Ülke menfaatleri sadece sözde olmuyor. Hadi diyelim futbolda ‘kalite’ konusunda sınıfta kaldık, sınır tanınmayan ‘yabancı’ oyuncu sayısı konusuna gerekli ‘neşterin’ vurulması, zirveden çıkacak en iyi sonuç olmalı, vesselam...