Yeni Akit yazarı Sinan Burhan, Türkiye'nin dış politikasında yaşananlara, İsrail, Rusya ve Mısır ile yaşanan gelişmelere ilişkin "'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesinin iyi niyetle dışına çıktık; şimdi başa döndük, özeleştiri yapmalıyız" dedi. "Bölgeyi değiştirme idealini yüreğimizde taşıdık" diyen Burhan, "Ancak bugün gelinen noktada ülke olarak başladığımız noktanın gerisine düşmüş isek bir özeleştiri yapmamız gerekir. Şimdi biz niye başa döndük demek gerekir" ifadesini kullandı. .
Burhan’ın Akit’te “Yurtta sulh cihanda sulha döndük...” başlığıyla bugün (28.06.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Uzun bir süredir hükümet dış politika alanında farklı adımlar atıyor. Atmaya da devam edecek anlaşılan. Dış politika alanında atılacak yeni adımlar hükümeti rahatlatacaktır. Buradaki temel sorun niçin dış politikada bu denli yalnızlaştık sorusudur.
Hükümetin ekonomiden sağlığa, tarımdan ulaştırmaya kadar her alanda başarılı olduğu malum. 2002 yılından bu yana Cumhurbaşkanımız önderliğinde iktidara gelen Ak Parti iktidarı her alanda ülkeyi dönüşürdü ve büyüttü.
Bir tek dış politika alanında başarılı olduğu söylenemez. En azından şu an elimizdeki veriler bunu söylüyor. Türklerde devlet geleneği çok önemlidir. Bu gelenek yıllar içinde oluşur. Yapılan savaşlar, yıkılan devletler, çekilen yoksulluklar, çileler bu tecrübeyi oluşturur. Bizim devletimizin geleneğinde de yurtta sulh cihanda sulh anlayışı vardır. Bu geleneği önemsemek lazım. Sonuçta siz önemsemeseniz de realite gerçeği önünüze koyuyor.
Bugünlerde İsrail ile yeniden anlaştık. Ayrıntılar gün yüzüne çıkmaya başladı. Mısır ve Rusya ile de mesafe almaya başladık. Suriye’de de yeni adımlar atılacak gibi duruyor. Bu adımlardan ben rahatsız değilim. Bu adımlar ülkemizi rahatlatacaktır.
Şunu peşinen söylemek lazım. Devlet ve milleti ayırmak gerekir. Ben İsrail’in katliamlarını onaylamıyorum ancak devlet ilişkisini sürdürebilir. Yine Mısır’da Mursi’ye yapılan darbeyi ben bir vatandaş olarak onaylamıyorum ancak devlet Mısır’la ilişkisini sürdürebilir. Dış politika dinamik bir alan sürekli hareket halinde olmak gerekir.
Rusya’nın Suriye’de yaptıklarını onaylamak mümkün değil. Ancak bu büyük gücün bu bölgede olduğu gerçeğini görmek gerekirdi. İran’ın can damarının Suriye olduğunu bilmek gerekirdi. Bizler bu ülkelerle realite çerçevesinde ilişki kurmalıydık.
Ben bu ümmetin bir çocuğu olarak elbette İslam coğrafyasının sorunlarını yüreğimde hissediyorum. Ancak bizim devletimiz şu an için Ortodoğu’da denklem değiştirme gücüne sahip değil. Ne silah sanayi bakımından, ne ekonomik büyüklük bakımından oyun kurucu bir ülke değil.
Cumhuriyet hükümetleri bu gerçeği gördüğü için yurtta ve dünyada sulhu önermişlerdir. Bizler iyi niyetle bu ilkenin dışına çıktık, bölgeyi değiştirme idealini yüreğimizde taşıdık. Ancak bugün gelinen noktada ülke olarak başladığımız noktanın gerisine düşmüş isek bir özeleştiri yapmamız gerekir. Şimdi biz niye başa döndük demek gerekir.
Bu arada İsrail ile anlaşmaya varılırken İHH’nın eleştiri ve önerilerini de dikkate almak gerekir. Bu anlaşma nedeniyle Filistin halkı ile kardeşliğimizi zedelemeyelim. Kalıcı sorunlara, ambargolara, asimile politikalarına imza atmayalım.
Bu barış sürecini Filistin halkının nefes alması için bir vesile yapalım. Bu alanda atılan adımlarda bin düşünüp bir adım atmak gerekir. İsrail ve Türkiye arasında başlayacak bu anlaşma süreci bölgenin ve Filistin’in lehine kullanılmalıdır. Bu noktada ben Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın vicdanına ve irfanına güveniyorum.