Akit yazarından Gökçek'e: Erkeksen Anıtkabir’i oraya taşı!

Akit yazarından Gökçek'e: Erkeksen Anıtkabir’i oraya taşı!

Yeni Akit yazarı Mehmet Doğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i ağır bir dille eleştirdi. Gökçek'in "Dünyanın en büyük tema parkı" duyurduğu Ankapark projesini "komünistlik iş" olarak yorumlayan Doğan, "İşi gücü eğlenceye yatırım olan başkan, Ankara’nın havalimanı ile bağlantısını sağlayacak metro inşaatı için bugüne kadar bir kazma vurulmuş mudur?" diye sordu. "Eğlence merkezine halk, Mevlâna türbesinin kubbesinin altından geçerek gireceğine" dikkat çeken Doğan, "Bu da ayrı bir rezalet. Bir türbenin, halkın çok değer verdiği bir şahsiyetin mezar kubbesinin eğlence merkezinde ne işi var. Hadi erkeksen Anıtkabir’i oraya taşı!" çağrısı yaptı.

Ankara'da krize yol açan "kirli su" problemine de değinen Doğan, "Felsefe şu; oyuna, eğlenceye, sirke, canbaza kaynak aktaralım. Kızılırmak suyunu menba suyu niyetine içirelim" ifadelerini kullandı. "Ey Ankaralı! Belediyen şu sıralar bir tek şeye odaklanmış: Seni eğlendirmeye, avutmaya, oyalamaya" diyen Doğan, “Birileri çıkıp bu müzmin başkana 'Sen ne yapıyorsun yahu? Senin bütün işin gençlerin ayağı ile bedeni ile, biraz da kafalara yönel. Gençleri oyundan oynaştan kurtar, kültüre yatırım yap' demeli" dedi.

Doğan'ın Akit'te "Başkanın oyuncakları!" başlığıyla yayımlanan(29 Ekim 2014) yazısı şöyle

Ankara’nın “Müzmin başkanı” ile ilgili yazmak emin olun, hiç hoşuma gitmiyor. Fakat kimse yazmıyor, yazamıyor! Yazanlar bir şekilde susturuluyor. 

Bizim susturulmamız mümkün değil, bir şekil hariç; onunla ilgili sinyaller de gönderiliyor; tevekkül sahibiyiz... 

Buna rağmen gerçeği, doğru bildiğimizi yazmak boynumuzun borcu. Yoksa dilsiz şeytan hükmünde oluruz. 

Ey Ankaralı! Belediyen şu sıralar bir tek şeye odaklanmış: Seni eğlendirmeye, avutmaya, oyalamaya. Ye, iç, eğlen, keyfine bak...

Belediyecilikte üç aşama var:

Birincisi altyapı belediyeciliği. 1990’lara kadar Türkiye bu belediyecilikle idare etti. Bu yıllarda sosyal belediyecilik hizmetlere katıldı. Daha sonra kültürel belediyecilik... 

Ankara Büyükşehir ilk iki aşamayı geçti. Üçüncü safhaya geçmemekte direniyor. Onun üçüncü safhası oyun ve eğlence belediyeciliği... Başkanın vazgeçilmez tutkusu: Sirk ve cambazhane! 

Önce futbol belediyenin en mühim işleri arasında yer aldı. Birkaç takım batırıldı, bazı kirli işlere girildi, Berlin’den bile kulüp alındı...

Müzmin başkan sonunda futbolda iflasını ilân etti...

Şimdi eğlence belediyeciliği için büyük enerji sarfediliyor. Mesela Ankara’nın havalimanı ile bağlantısını sağlayacak metro inşaatı için bugüne kadar bir kazma vurulmuş mudur? 

Bu başkanın son seçimdeki taahhüdüdür. Başkan metro yapmaz, açar! Hazıra konar. Bunu da Ulaştırma Bakanlığı nasıl olsa hamamın namusunu kurtarmak için üstlenir, açılışını da başkana bırakır!

Peki biz ne yapalım? Oyuna, eğlenceye, sirke, canbaza kaynak aktaralım. Ankara’nın başka sorunu yok. Kızılırmak suyunu menba suyu niyetine içirelim. 

Belediyelerin böyle bir görevi var mı? Eğlence sektörünü belediyeler denetler, hatta eğlence resmi alır. Fakat kendisi ufak tefek destekler dışında böyle işler yapmaz. 

İstisna vardır elbette: Bütün totaliter yönetimlerde, diktatörlüklerde devlet halkın eğlence ihtiyacı için de devrededir. Bu yüzden Sovyet sisteminde eğlence sektörü de ihmal edilmemiştir. Büyük sirkler kurulmuştur. 

Şimdi bu komünistlik işini Ankara’nın müzmin başkanı üstleniyor. Çok iddialı. Dünyanın en büyük tema parkını kuracakmış. Adı Ankapark! 

“Tema park” yanlış anlaşılmasın, “eğlence parkı” demek... En büyüğü Disneyland olmalı. Malum Volt Disney, “miki fare” ile çizgi film sektörünü sürüklemiş bir şahsiyet. Onun çizgi film kahramanları etrafında bir eğlence sektörü oluşturuluyor. ABD’de, Kanada’da, Avuturalya’da, İspanya’da, Almanya’da, Brezilya’da bir takım tema parklar varmış. 

Düşünün bir Türkiye’de muhafazakâr bir belediye eğlence sektörüne giriyor, hem de dünyanın hiçbir ülkesiyle kıyaslanamayacak cesamette bir yatırımla! 

Kendi iddiaları şöyle: Ankapark’ta 1217 oyuncak olacakmış, dünyanın en büyük tema parkında ise 80 tane! “Yani biz 15 kat büyüğünü yapıyoruz!” 

Buna düpedüz “şecaat arzetmek” denir!

Bu, “ben halka suyu pahalı satıyorum, ulaştırmadan yüksek para alıyorum, eğlenceye aktarıyorum…” demektir. 

Dünyanın en zengini Türkiye mi? Mübrem ihtiyaçlar arasında eğlencenin yeri var mı? Alemin en akıllı başkanı Türkiye’de mi? Ekonomiyi en iyi bilen başkan Ankara’da mı? 

Projeyi Disney’e teklif etmişler: Verimli bulmamış! Yabancı sermaye yapmıyorsa, devlet yapar! Nasıl olsa garip gurebanın hakkını arayan soran yok! 

Devlet habire özelleştiriyor, diğer taraftan da büyük paralar eğlence sektörüne aktarıyor. Bu eğer muhafazakârlıksa, ben bu muhafazakârlığı anlamaktan acizim.  

Anka-Park 70 metrelik dev dinazor heykeli ile rekorlar kitabına girecekmiş. Görür gibiyim: Başı müzmin başkan sûretinde bir dinazor! 

Bu müzmin başkana birileri “dur!” demeli! Bu parti meselesi değil, ülke meselesi. “Sen ne yapıyorsun yahu? Senin bütün işin gençlerin ayağı ile bedeni ile, biraz da kafalara yönel. Gençleri oyundan oynaştan kurtar, kültüre yatırım yap”, diyen çıkmalı. 

Çıkar mı? Çıksa dinler mi? Bence üst otorite dinletmeli. Hesabını sormalı. 

Bir diğer mesele: Bu eğlence merkezine halk, Mevlâna türbesinin kubbesinin altından geçerek girecek! Bu da ayrı bir rezalet. Bir türbenin, halkın çok değer verdiği bir şahsiyetin mezar kubbesinin eğlence merkezinde ne işi var. Hadi erkeksen Anıtkabir’i oraya taşı!