“Partilerin seçim beyannamelerinde neden kadına dair ayrıca vaat ve programlar olur?” diye soran Yeni Akit yazarı Faruk Köse, AKP’nin seçim beyannemesini değerlendirerek, “Mesela deniyor ki: ‘Kadınlarımız için pozitif ayrımcılık sağlanmasını anayasal güvenceye kavuşturduk.’ Ancak bunu yanlış buluyorum. Niçin kadına (veya erkeğe) ‘pozitif ayrımcılık’ yapılsın ki?” dedi.
Faruk Köse, “Pozitif ayrımcılık’ı hakkaniyetle bağdaştıramıyorum. Kadınla erkeği aynı işte çalıştırıyorsun, sonra kadın fiziki durumu itibariyle aciz kaldığında ‘pozitif ayrımcılık’la erkekten daha çok hakka sahip olabiliyor. Bu yanlış. Kadının her işte değil, ‘fiziki ve psikolojik durumu’na uygun işte çalışması, ‘aynı işi yapan herkesin de aynı haklara ve ayrıcalıklara sahip olması’ gerekir. ‘Kadın-erkek fırsat eşitliği ilkesi’nin bu esas gözetilerek uygulanması daha doğru olur” görüşünü dile getirdi.
Köse, beyannemede yer alan “Kadınların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılarak istihdamlarının artırılması” ifadesiyle ilgili “çok dikkatli olunması gerektiğini öne sürerek, “Zira kadınların çalışma hayatına katılımıyla orantılı olarak ‘aile hayatı’ darbe almakta; ‘aile çözülmeleri’ artmakta” ifadelerini kullandı.
Faruk Köse’nin Yeni Akit gazetesinin bugünkü (5 Mayıs 2015) nüshasında yayımlanan, “Kadın’a dair AK Parti neler vaat ediyor?” başlıklı yazısı şöyle:
Seçim beyannamelerinde veya başka çalışmalarda niçin “kadın”a dair “ayrıca” vaatler veya programlar olur? “Kadınların hakları”, “kadınların refahı”, “kadınların sosyal hayatta karşılaştığı engeller”, “kadınların hayat standartları” vb. hususlarda “ayrıca” vaatler ve icraat programları yapılıyor da, aynı hususta erkekler için niye, “ayrıca” bir şey yapılmıyor?
Kadın da, erkek de cinsiyet farkına rağmen aynı “insan”; öyleyse esas olan, hakların da, hayatın diğer hususlarının da “insana göre” düzenlenmesi... Bu açıdan, “kadın politikaları”nın “farklılık/ayrıcalık” olarak takdim edilmesini doğru bulmuyorum. Yapılması gereken, kadınıyla-erkeğiyle “insana dair ne gerekiyorsa” işlerlik kazandırılmasıdır.
AK Parti’nin seçim beyannamesinde açtığı “Kadın” başlığı altında “kadınlarımız, toplumsal hayatın olduğu kadar ailelerimizin de temel direğidir” denilerek, “kadına dair temel hedefler” şöyle özetliyor: “Kadınların bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmeleri, daha kaliteli eğitim olanaklarına sahip olmaları, karar alma mekanizmalarındaki etkinliklerinin artırılması, işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılarak istihdamlarının artırılması, sosyal güvencelerinin sağlanması ve kadın girişimci sayısının artırılması...”
“Kadınların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılarak istihdamlarının artırılması”nda çok dikkatli olunmalı. Zira kadınların çalışma hayatına katılımıyla orantılı olarak “aile hayatı” darbe almakta; “aile çözülmeleri” artmakta. İşine bağlanan ve kendini “ekonomik bağımsız” gören kadın, evinden uzaklaşma eğilimine girebilmekte. Kadınların istihdamı sağlanırken bu tür sorunların çözümleri de hesab edilmeli. Bu kapsamda, beyannamedeki “kadınlarımız için iş ve aile yaşamını uzlaştırma politikalarını hayata geçireceğiz” vaadi çok önemli. Bu, seçim çalışmaları esnasında detaylandırılarak izah edilmeli.
Beyannamede, “neler yaptık” başlığı altında bu zamana kadar “kadın”a dair yapılanlar sıralanıyor; “kadınların dezavantajlı konumlarını avantaja çeviren birçok düzenleme”yi ilk kez AK Parti hükümetlerinin gerçekleştirdiği vurgulanıyor.
Mesela deniyor ki: “Kadınlarımız için pozitif ayrımcılık sağlanmasını anayasal güvenceye kavuşturduk.” Ancak bunu yanlış buluyorum. Niçin kadına (veya erkeğe) “pozitif ayrımcılık” yapılsın ki? “Pozitif ayrımcılık”ı hakkaniyetle bağdaştıramıyorum. Kadınla erkeği aynı işte çalıştırıyorsun, sonra kadın fiziki durumu itibariyle aciz kaldığında “pozitif ayrımcılık”la erkekten daha çok hakka sahip olabiliyor. Bu yanlış. Kadının her işte değil, “fiziki ve psikolojik durumu”na uygun işte çalışması, “aynı işi yapan herkesin de aynı haklara ve ayrıcalıklara sahip olması” gerekir. “Kadın-erkek fırsat eşitliği ilkesi”nin bu esas gözetilerek uygulanması daha doğru olur.
“Devlet kurumlarına başvuran kadınlarımıza ve çocuklarına korunma ve barınma hizmeti sunuyoruz” deniyor. Elbette şiddete uğrayan, hayati tehlikesi bulunan kadın ve çocuklar Devletçe korunmalı. Ancak bu, suiistimal edilerek “aile bağlarının kolayca koparılması”nda kullanılabiliyor. Bu hususun yeniden gözden geçirilmesi lazım.
Kız ve erkek çocukların “okullaşma oranı”na dair rakamlarda, okuyan kızların sayısındaki artış olumlu bir gösterge. Ancak “karma eğitim”in büyük bir sorun olduğunu unutmamak, bu sorun mutlaka çözülerek yola devam etmek lazım.
“Doğum izinlerinde önemli düzenlemeler yaparak, kadınlarımızın toplumdaki konumunu güçlendirdik” deniyor ya, bu da yeniden düzenlenmeli. Aynı işte çalışan bir kadın ve bir erkek düşünün. Kadın doğum yapınca ücretli izni ve diğer hakları var. Ancak erkeğin çalışmayan eşi doğum yapınca erkeğe bu tür ücretler ve yardımlar ödenmiyor. Bu durum düzeltilmeli. Yine “erkek istihdam sorunu” çözülmeden, aynı evden iki kişinin çalışacağı şekilde “kadın istihdamı”nın artırılması doğru değil. “Çalışanların ve işverenlerin kadın-erkek fırsat eşitliği bilincini güçlendirmeye yönelik farkındalık oluşturucu programları artıracağız” vaadi de buna göre biçimlendirilmeli.
Beyannamenin “neler yapacağız” başlığı altında, “geçen dönemde yapılanların sürdürüleceği” vaadediliyor. Mesela “kadın istihdamına yönelik getirdiğimiz istihdam teşviklerinin devamını sağlayacağız” deniyor. Ancak “kadın istihdamı”nı sadece “mali bir konu” değil, aynı zamanda “sosyal bir konu” olarak görmek lazım. Bununla ilintili olarak, “kadınlarımızın konumunu daha da güçlendirmek ....üzere, kadına ilişkin mevzuatı ....gözden geçireceğiz” ifadesi de izah edilmeli. Mesele sadece “kadının konumu” olarak değil, esasta “insanın konumu” olarak ele alınmalı.
“Erken evliliklerin önlenmesi için aileye yönelik eğitim hizmetlerinin yaygınlığını ve etkinliğini artıracağız” vaadi izah edilmeli. “Erken evlilik”ten kasıt ne? Küçük çocukların evlendirilmesi ise, “kesinlikle ve sert tedbirlerle” bu önlenmeli. Ancak hayat şartlarının evlilikleri geciktirmesi de önlenmeli. “Erken evlilik” değil, ama “genç evlilik”i teşvik edecek düzenlemelere gidilmeli.
Kadınlar için “doğuma bağlı ....tam ücretli çalışma hakkı ve çocuğun okula başlama yaşına kadar kısmi süreli çalışma hakkı” uygulaması iyi de, bunun, eşleri sağlık sorunları yaşayan erkekler için de tanınması yerinde olacaktır.
Bir husus var ki çok önemli: Beyannamede, “dini inançları yüzünden ayrımcılığa uğrayan, başörtüsü yüzünden eğitim özgürlüğü kısıtlanmış, ayrımcılığa uğramış kadınlarımızın eğitim ve çalışma haklarını kullanabilmelerini mümkün hale getirdik” deniyor. Bence bu, AK Parti’nin yüzünü ağartacak ve tarihe ak bir şekilde adını yazdıracak en önemli icraatlardan.
“Kadın”ı ayrı bir “proje” olarak ele almak yerine; kadını da, erkeği de “insan” olarak ele alan “sosyal, iktisadi ve hukuki projeler” daha isabetli olur kanaatindeyim.