Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, okul gezisi için gittikleri Ankara'da öğretim üyesi Dr. Atilla G.’nin odasında bir tişörtle asılı bulunan Hukuk Fakültesi öğrencisi Alara Karademir'in ölümüne ilişkin olarak, "Yine çağrım AK Partililere... Bu gençlerin sorumlusu sizsiniz..." dedi.
"Bu gençlerin uğradıkları her türlü haksızlığın takibini yapmak sizin boynunuzun borcu" diyerek tepkisini gösteren karahasanoğlu, "Üç tane feminist, İki tane kadın hakları aktivisti öyle istiyor diye, bu gençler de hayatı tanımadıkları için onların peşine takılıyor diye kuralları değiştirirseniz, feministlerin istekleri ile kanunlar çıkarırsanız, doğruyu, güzeli anlatan hocaları istifaya zorlarsanız, sonunda bakın, ogençleri de o akbabalar yalnız bırakırlar" diye yazdı.
Ankara’da katıldığı bir okul gezisinde Alara Karademir, öğretim üyesi Dr. Atilla G.’nin odasında bir tişörtle duşakabine asılı şekilde bulunmuştu.
TIKLAYIN - Üniversiteli Alara Karademir hayatını kaybetti
Ardından tedavi altın alınan ancak kurtarılamayan Alara'nın anneannesinin, anne ve babasını öldürdüğü ortaya çıkmıştı.
TIKLAYIN - Alara'nın aile dramı; annesiyle babasını anneannesi öldürmüş
Ali Karahasanoğlu'nun, "Alara’nın katili kim, söyler misiniz?" başlığıyla (30 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Alara, küçük yaşta anne ve babasını kaybetmişti...
Alara; Kültür Üniversitesi’nde, Hukuk Fakültesi öğrencisi idi...
Mezun olmak üzere idi...
Fakültede, başka öğrenciler ve iki öğretim üyesi ile Ankara gezisidüzenlenmişti...
Geziye katılan Alara, gece 04.00’te, hocası(!) olan Yardımcı Doçent Dr. Hasan Atilla Güngör’ün kaldığı otel odasında, banyoda tişört ile kendisini asmış(!)olarak bulundu...
Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Hasan Atilla Güngör gözaltına alındı.
Ancak hakim tarafından serbest bırakıldı...
Dün, dört gündür yoğun bakımda olan Alara, arkadaşlarının tüm dualarına rağmen...
Hayata gözlerini yumdu...
•
Belki bugün Alara’nın hocasının ismi, soyadı, öğrencisi olduğu üniversitenin bilgileri açık açık yazılır...
Belki...
Ama...
Olay 25 Mart’ta yaşanıyor...
O günden bu yana...
Sözcü’sünden Hürriyet’ine... Cumhuriyet’ine... Birgün’üne...
Hiçbirisi, Alara’nın kendisini tişört ile astığı iddia edilen otel odasındaki öğretim üyesinin açık kimliğini yazmıyorlar...
Kimisi baş harflerini yazıyor.
Kimisi ilk ismini...
Kimisi Alara’nın öğrencisi olduğu hukuk fakültesini yazıyor da, üniversitenin ismine sıra gelince, “Özel bir üniversite” demekle yetiniyor...
Ve en önemlisi, o öğretim üyesi, ilk aşamada serbest kalıyor...
Oysa...
İhsan Şenocak Hoca, belki direkt Alara’ya değil ama...
Tüm kızlarımıza...
Tüm yavrularımıza iyiniyetle nasihatler ediyordu...
Gençlere süslü cümlelerle, özgürlük, hürriyet, serbestlik vaad eden çağdaşlara kanmamalarını öğütlüyordu...
Şöyle diyordu İhsan hoca:
“Sen belki işi, belki de dersi konuşurken o senin farklı farklı hallerini düşünür. Erkek erkeğe oturduklarında senden, bakışından, oturuşundan, kime yâr oluşundan söz eder. Eğer bir duysan erkeklerin neler konuştuklarını, bir daha onların yüzüne bakmaya bile tahammül etmez, ortamlarına girmemeye yemin ederdin.”
Alara, İhsan Hoca’yı duymadı...
İhsan Hoca gibilerini görmedi...
Hayata pespembe baktı.. .
O küçücük iken, anne ve babasını kaybetmiş, hayatı tanıyamamıştı...
Günümüz çağdaşlarına inanmıştı...
Hayata onların penceresinden bakmıştı...
Mesela...
Üniversitede bir etkinlik sırasında, “Saçlarımı savururum, haklarımı savunurum”afişi ile fotoğraf çektirmişti...
Bir bilse idi...
“Saçları savurmakla, hakların savunulamayacağı”nı...
Bir bilse...
O, “Saçlarımı savururum, haklarımı savunurum” derken.. Onu göklere çıkartanların...
Onun.. Bir hocasının otel odasında iken, kendisi ölü bulunduğunda...
Olayın en güçlü faili olan kişinin ismini bile yazamayacak kadar riyakar olduklarını...
Bir bilse idi...
Bir yıl önceki Kadınlar Günü’nde şu yorumu sosyal medyada paylaşır mıydı hiç:
“Erkek kardeşlerimizin sahip olduğu özgürlüğe sahip değilken, otobüste/metroda tekme yeme ihtimalimiz her gün giderek artarken, hava karardıktan sonra taksiye binmişsek arabanın plakasını bir yakınımıza atmak zorundayken, ‘kız başına’ ile başlayan cümleleri hâlâ bu kadar sık duyarken, bırakın yalnız şehir dışına/ülke dışına çıkmayı kapı dışarı çıkarken birilerine hesap verirken, dövülürken, öldürülürken, hayatımızın her alanında baskıyla karşı karşıya kalırken, 8 Mart’ı kutlamak, başkasının çocuğunu seviyor hissi uyandırıyor.”
Bir yıl önce Alara bunları yazmıştı.
Şimdi Alara yok...
Alara’nın güvendiği çevreler, ona ihanet ettiler...
Alara ölmek üzere iken bile...
Onun katili olma ihtimali güçlü kişinin adını soyadını bile yazmadan, sözümona haberler verdiler...
Bir dindar eğitim kurumunda küçücük bir vaka olduğunda...
Failin adını soyadını, annesinin babasının adını soyadını, abisinin, ablasının, yeğeninin, eski çalıştığı, yeni çalıştığı kurumun ismini, o kurumun Türkiye genelindeki tüm şubelerini, yöneticilerini, eski başkanını, yeni başkanını, 7 sülalesini verenler...
O kurumu yerin dibine batırmak için tüm sayfalarını kullananlar...
Şimdi.
Alara’nın “Saçlarımı savururum, haklarımı savunurum” sözünün hatırına...
Alara’nın haklarını savunup, o öğretim üyesinin adil bir şekilde yargılanmasıiçin...
Adını soyadını vererek, objektif bir haber bile yapamıyorlardı...
O öğretim üyesinin niçin serbest kaldığını sorgulamıyorlardı...
Alara sanıyor ki...
Bu ülkede kadın hakları var...
Kadın haklarını savunanlar...
Gerçekten ölümüne bu hakkı savunuyorlar...
Gördük işte.. Çok da ünlü birisi olmamasına rağmen..
Birazcık akademik titri var diye...
Azıcık bir çevresi var diye...
Bir öğrencisini, gecenin yarısında odasına alan...
Sonra...
“Banyoda tişört ile kendisini asmış” diyerek...
O kızcağızın intihar ettiği senaryosunu bizlere sunan öğretim üyesi...
Serbest kalıyor...
Kalabiliyor.
(Bugün belki tutuklanır ama.. Kusura bakmayın, çok geç artık..)
•
Yine çağrım AK Partililere...
Bu gençlerin sorumlusu sizsiniz...
Bu gençlerin uğradıkları her türlü haksızlığın takibini yapmak sizin boynunuzun borcu...
Üç tane feminist... İki tane kadın hakları aktivisti öyle istiyor diye...
Bu gençler de, hayatı tanımadıkları için onların peşine takılıyor diye..
Kuralları değiştirirseniz...
Feministlerin istekleri ile, kanunlar çıkarırsanız...
Doğruyu, güzeli anlatan hocaları istifaya zorlarsanız...
Sonunda bakın.. O gençleri de...
O akbabalar yalnız bırakırlar...
O gençlerin katil zanlılarının isimlerini bile yazmadan...
Olayları geçiştirmeye çalışırlar...
Ama o gençlerin ahı, siyasi iktidarın yakasına yapışır, orda kalır...
Bırakın kısır çekişmeleri...
Bir el atın, şu gençliğe...
Lütfen.