Türkiye’nin ilk nükleer santralı Mersin Akkuyu’nun temelinin önümüzdeki yıl atılması planlanırken, mimaride ve teknolojide esas alınacak Moskova’ya 550 kilometre uzaklıktaki Voronej-2 nükleer santralıyla karşılaştırıldı. 5 yıl sonra tamamlanması beklenen Akkuyu, bacası hariç Voronej-2’nin tam bir kopyası olacak.
Nerdun Hacıoğlu'nun Hürriyet gazetesinde "İşte Akkuyu'nun ikizi" başlığıyla yayımlanan (8 Temmuz 2012) özel haberi şöyle:
Rusların Akkuyu’ya kopyalayacağı santrala “Novo Voronej-2” deniyor, ama biz ona kısaca “Voronej-2” diyeceğiz. Voronej şehri Rusya başkenti Moskova’dan 550 km güneyde romanlarda adı geçen ‘Don’ nehri yakınında yer alıyor. Bölge bir bakıma Rusya’da nükleer enerjinin gelişimini gösteren açık hava müzesi gibi. Çünkü daha 1958’de inşa edilmiş ilk santraldan biri burada bulunuyor. Hemen yanında 1980’de devreye girmiş ikinci nesil reaktör de yine aynı bölgede. Son olarak inşaatı tamamlanmak üzere olan iki adet WWER-1200 son model reaktörler de yine burada. Konumuz Akkuyu olduğu için doğal olarak en fazla Voronej-2 nükleer santralıyla ilgilendik. İnşaatı yöneten Genel Müdür Sergey Petrov, nükleer tesisin özelliklerini A’dan Z’ye, dolayısıyla Akkuyu’yu en ufak ayrıntısına kadar bize göstermiş oldu.
Akkuyu denince bizde nükleer santralların simgesi olan dev baca ön plana çıkıyor. Mersin Akkuyu’da böyle bir baca olmayacak. Zaten Rusya’da ziyaret ettiğimiz Voronej-2 santralıyla Akkuyu arasında tek fark da bu. Müdür Petrov’a baca meselesini sorduğumuzda izahatını da aldık. Nükleer reaktörde yüksek ısı oluştuğu için onu soğutan suyun da soğutulması gerekiyormuş. Nehir suyunun bu amaç için kullanıldığında ısı ortalama iki derece artacağı hesaplanmış. Böylesine ciddi değişime yol açmamak için nükleer reaktörün suyu otomobildeki radyatör misali olan dev bacadan geçiriliyormuş. Akkuyu nükleer santralı denize yakın inşa edileceği için bu dev bacaya ihtiyaç kalmıyor. Yani Akkuyu reaktörleri deniz suyuyla soğutulacak.
Rus uzman, “Deniz suyunun tehlikeli radyoaktif maddelerle temas halinde olacağını kesinlikle düşünmeyin. Reaktörün türünü tarif eden WWER harfleri soğutma işlemini izah ediyor. Reaktörün içinde dolaşan ilk soğutma suyu devamlı kapalı devre dolaşır. Radyasyon geçirmeyen kazanlarda ikinci su gömleği tarafından soğutularak elde edilen buhar türbinleri çeviriyor. Radyasyonlu olmayan bu ikinci su da yine kapalı devrede çalışıyor. Sadece ısı aktarıcıları vasıtasıyla deniz suyuyla soğutulur. Kısaca reaktörde es kaza radyasyon kaçağı meydana gelse bile tehlikeli sıvının denize karışması önünde iki engel bulunuyor.
Akkuyu’dan tek farkı dev soğutma ünitesi bulunan Voronej-2 nükleer santralinin “Gradirnya” denilen bacasına çıkma iznini aldık. Müdür Petrov gülümseyerek, şunları söyledi: “Sıkıysa çıkın. Geçen mayıs ayında Türkiye Enerji Bakanlığı’ndan bir uzman heyeti bizim inşaatı ziyaret gelmişti. İlk başta bizi soru yağmuruna tutmuşlardı. Ancak onları bacanın tepesine çıkardığımızda bizim kullandığımız teknoloji hakkında hiçbir soru işaretleri kalmamıştı. Siz de deneyin. Üstelik oradan sadece nükleer santral inşaat alanına değil, 100 km ötesi gözüküyor. Korkunuzu yenebilirseniz tepede müthiş manzara sizi bekliyor.”
100 metre çapındaki içi boş beton kuleye yaklaştığımızda eğri gövdesinde tepeye giden iki demir boru ve asansörü anımsatan kafesle karşılaştık. Kabin yukarı tırmanırken neler yaşanacağını anlatan görevli Sergey, “Bakın bacanın ortası kavisli. 60 metreden sonra sepet düşecekmiş gibi öne eğilmeye başlayacak. Ama siz korkmayın hiçbir şey olmaz. Paniklerseniz sepeti durdurur sizi aşağı indiririm” uyarısında bulundu. Dişimizi sıkıp gözümüzü yumarak asansöre bindik. Yukarıya tırmanış hayatımın en uzun 5 dakikasıydı. Sergey, içinde bulunduğumuz sepetle çıkıntı arasında kalın demir levha atarak, “136 metre seviyesine hoş geldiniz. Buyurun geçin” dedi. Kuledeki iskeleye kendimi nasıl attığımı hatırlamıyorum bile. Dev bacanın yamacından aşağı iniş çıkıştan çok daha korkunçtu demekle yetineceğim.
Santralın kalbi olacak reaktör konusunda Müdür Sergey Petrov şu bilgileri verdi:
“Reaktör 72x72 metre ebadında 3.5 metre kalınlığında betonarme zemin üzerinde kurulu. Sadece reaktörün gövdesinde 24 bin ton demirle 36 bin ton beton kullanılmıştır. İki reaktörlü Voronej-2 nükleer santrali tamamlandığında 660 bin m3 beton veya başka bir değişle 2.6 milyon ton beton dökülmüş olacak. Türkiye’de reaktör sayısı 4 olacağı için bu rakamı ikiyle çarpın.” Akkuyu’nun Rusya’daki kardeşi deprem bölgesi olmamasına rağmen genel proje olarak 5 şiddetindeki depreme dayanacak biçimde inşa edilmesi gerekiyormuş. Ancak yapılan testler santralın 6 şiddetindeki depremi atlatacağını göstermiş. Reaktör bölümü ise 8 şiddetindeki depreme dayanacak biçimde tasarlanmış.
Japonya’daki Fukuşima faciasından sonra Rusya projelerinde bir değişiklik yapılıp yapılmadığını sorduğumuzda Müdür Petrov, şu yanıtı verdi:
“Emin olabilirsiniz. Tüm hesaplamalar, tüm olasılıkları bir daha gözden geçirdik. Stres testleri de yaptık. Sonuçta projede değişiklik gerektirecek hiçbir eksik bulamadık. Fukuşima’dan farklı olarak Voronej-2 ve sizdeki Akkuyu nükleer santrali 6 ek güvenlik sistemine sahip olacak. Bu kademeli güvenlik sistemleri radyoaktif bir kazaya izin vermeyecektir. Uzun lafın kısası kaza meydana gelmesi bir yana siz isteseniz bile WWER-1200 reaktörü Fukuşima veya bir Çernobil olamaz.”