AKP, BDP'nin arkasında duracak mı?

AKP, BDP'nin arkasında duracak mı?

T24 - BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "iki dilli yaşam" açıklaması üzerine TSK'dan yapılan 'uyarı'yı değerlendiren Radikal gazetesi yazarı Erdal Sağlam, "Bakalım AK Parti kendisine yönelik 27 Nisan bildirisi karşısındaki demokratik tavrını aynı Meclis çatısı altında siyaset yapan BDP için gösterebilecek mi? Aksi, askerin siyasete müdahalesinden de üzücü ve düşündürücü olur" dedi.

Erdal Sağlam'ın Radikal gazetesinde "Asker konuştu AK Parti susacak mı?" başlığıyla yayımlanan (18 Aralık 2010) yazısı şöyle:

Asker konuştu AK Parti susacak mı?

Asker yine kendini tutamayıp siyasetin alanına girdi. Çift dil tartışmaları endişelendirmiş TSK’yı. Böylece bir süredir geçmişte kaldığı sanılan alışkanlık nüksetmiş oldu. Hem de hiç ama hiç gerek yokken.

Oysa neydi umulan? Türkiye’de siyaset üzerindeki askeri vesayetin ‘nihayet’ sona erdiği.

Boş bir umut değil bu: Sivil-asker ilişkilerini normalleştirmeye yönelik yasal değişiklikler, ‘Ergenekon’ üzerinden süregiden bir hukuki hesaplaşma ve son örneği YAŞ’ta görülen fiili müdahaleler var elimizde… Nihayet tam da bu süreçler üzerine bina edilen bir siyasi söylem söz konusu…

Tüm bu elle tutulur gelişmelerdi, Türkiye’de siyasetin askeri vesayetten kurtulduğu umudunu doğuran…

Milli birlik mi demokrasi mi?

Genelkurmay’ın dünkü açıklaması, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde hiç kuşkusuz mutlaka ve bütünüyle gerçekleşmesi gereken bu umuda gölge düşürdü işte. İçerik analizi de yapılabilir tabii açıklamanın. Örneğin bildirideki şu cümle dikkat çekici: “Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir.”

Dil, kültür ve ülkü birliğinin bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezlerinden biri olup olmadığı epey su götürür. Ama daha önemlisi, demokrasinin vazgeçilmezlerinden biri olmadığı ortadadır. Mesela İspanya’da bu bağlamda bir dil birliği yok. Belçika’da da yok. ABD ile Kanada’da hiç yok. Bu ülke halklarının ne kadar ‘millet’ olduğu tartışılabilir ama demokrasi oldukları herhalde tartışılamaz. Hatta İspanya özelinde şu da söylenebilir ki millet olma uğruna dil birliğinden vazgeçmek, İspanya’nın demokratikleşme sürecine ivme kazandırmıştır.

Baştan sona siyasi

Ama hiç önemli değil açıklamanın içeriği.

Tespitlerdeki isabet ya da arka plandaki zihniyet de değil önemli olan. Önemli olan, içinde ne derse desin, açıklamanın tartışmasız ve baştan sona politik bir nitelik taşıması; dolayısıyla da sivil alana doğrudan müdahale teşkil etmesi. Demek ki asker, onca yasal, hukuki, fiili süreçlere ve siyasi söyleme karşın, huyundan vazgeçmemiş. Üzücü ve düşündürücü.

En az o kadar, belki çok daha önemli bir başka nokta var yalnız: Askerin bu müdahalesi karşısında siyasetin takınacağı tavır. Çünkü o açıklamayla sivil alanın üstüne düşen gölgeyi kaldırmak da en başta siyasetin sorumluluğu, hatta yükümlülüğü. Özellikle de iktidardaki AK Parti’nin.

Akıllarda 27 Nisan

Neden özellikle Ak Parti’nin? Yalnızca icranın başı olduğu için değil. Aynı zamanda ve çok daha önemlisi, yukarıda sözünü ettiğim süreçlerin ve söylemin altında imzası bulunan parti AK Parti olduğu için. Her fırsatta millet iradesine vurgu yapan, Meclis’ten başka güç tanımayan, nerden gelirse gelsin demokratik siyaset üzerinde vesayete karşı çıkan parti AK Parti olduğu için…

Bakalım AK Parti kendisine yönelik 27 Nisan bildirisi karşısındaki demokratik tavrını aynı Meclis çatısı altında siyaset yapan BDP için gösterebilecek mi? Aksi, askerin siyasete müdahalesinden de üzücü ve düşündürücü olur.