'AKP, Gülen'e milletvekili önermesi için ısrar etti'

'AKP, Gülen'e milletvekili önermesi için ısrar etti'

 

Gülen cemaatinin "kurumsal yüzü" olarak kabul gören Gazeteciler ve Yazarlar Birliği Vakfı'nın Başkanı Mustafa Yeşil AKP'nin Gülen'e milletvekili önermesi için ısrar ettiğini söyledi. AKP'nin bu ısrarı üzerine Gülen'in İlhan İşbilen, Muhammet Selçuk'u önerdiğini anlattı.
 
Yeşil bu açıklamaları, Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e yaptı. İşte o söyleşi:
 
Cemaat’le MİT arasında çatışma var mı?
 
Böyle bir çatışmanın olması sözkonusu değil. Devletin kendi içinde, Yargı’sında, Emniyet’inde farklı düşünen insanlar olabilir tabii.
 
MİT Müsteşarı, Başbakan’ın talimatıyla PKK’yla Oslo’da yürüttüğü müzakereler nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı ve hükümetle yargı arasında büyük bir çatışma çıktı. MİT krizi diye de adlandırılan bu çatışma, savcıların polisle birlikte yaptığı bir operasyon sonucunda yaşandı. Savcılar arasında Cemaat taraftarlığı güçlü mü?
 
Cemaat taraftarlığının güçlü olması, meseleyi MİT krizi açısından izah eder mi?
 
Etmez mi? Yargı ve polis içindeki Cemaat taraftarlığı iddiaları bu ülkede çok uzun zamandır var. Ama siz toplumdaki bu algıyı değiştirmek için fazla çaba sarf etmediniz. Neden bu algıyı değiştirmek için çaba sarf etmediniz?
 
Kırk yıldan beri Hizmet’le ilgili o kadar farklı ve o kadar çok itham, iftira süregeldi ki! Şeriatı getirecekler iddiasından tutun da, Türkiye’yi misyonerleştirecekler iddialarına kadar neler dendi. Biz toplumdaki algıyla ilgili geçenlerde uzun bir açıklama yaptık ve Hizmet’in nerede durduğunu söyledik.
 
Ben de onu soruyorum. Niye bu açıklamayı şimdi yaptınız? Çünkü daha önce, özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener olayında da Cemaat’in rolü olduğu söylendi. O zaman buna resmî bir tepki vermediniz. Ama MİT Müsteşarı’nın sorguya çağrılmasından ve hükümet-Cemaat çatışması söylentisinin çıkmasından sonra, bu uzun basın açıklamasını yaptınız. Oysa Cemaat’le ilgili bu iddialar uzun zamandır vardı. Hükümetle çatışma görüntüsü mü sizi rahatsız etti?
 
Hükümet’le çatışma görüntüsü ve bu çatışma görüntüsünün arkasından birilerinin bir şeyler devşirme gayreti... Belli ki Cemaat’le hükümetin sürtüşmesiyle ve çatışmasıyla birlikte her iki taraf da güç kaybedecek. Siyasal iktidar kendine göre yıpranacak. Hizmet de makul ve masum olmasına rağmen yıpranacak.
 
Peki, MİT Müsteşarı’nın Oslo görüşmeleri nedeniyle ifadeye çağrılmasını doğru buluyor musunuz?
 
Siyasal iktidarın ahengini, bütünlüğünü bozacak, icraatını sıkıntıya sokacak müdahaleler doğru değil. Ama genel olarak bir MİT Başkanı tabii ki sorgulanabilir.
 
Fethullah Gülen’le yeni görüştünüz. Bir hafta yanında kaldınız. Hükümetin Kürt politikasını destekliyor mu?
 
Hükümetin problemi çözmek için ciddi gayretlerini destekliyor. Ama bunlar yeterli mi? Bence değil. Bu meselenin kalıcı ve sürekli şekilde çözümü, ancak yeni bir anayasayla garanti altına alınmasıyla mümkün. Hocaefendi onu söyledi. Kendisinin, Türkiye’de temel bazı problemlerin ancak yeni anayasayla kökten çözülebileceği gibi bir mütalaası oldu.
 
Kürt sorununun müzakerelerle çözüleceğine inanıyor mu Gülen?
 
“Eli silahlı olan insanlar silahı bırakmadıkça devletin silahlı olana silahla mukabele etmesi çok normaldir. Bu arada müzakere yapmak da başka bir çözüm alternatifidir. Netice alabilecekse, o da, devletin takdirine kalmış bir meseledir” diyor.
 
Aslında MİT Müsteşarı’nın tutuklanması, bir sonraki adım olarak Başbakan’ın soruşturulması ve tutuklanması sürecini de başlatacaktı. Oslo sürecinin sorgulanması, Başbakan’a kadar uzanacaktı. Sizce de öyle değil mi?
 
Meselenin akıp geleceği yer o taraflar... Oraya kadar varıyordu iş... Bunu da Başbakan’ın verdiği tepkiden anlıyorum. Dolayısıyla her iki cephenin de yıpranması, Türkiye’de bir yerlerde birilerinin ciddi işine yarayacaktı. Türkiye’nin böyle hassas ve nazik bir çizgide seyrettiği bir dönemde, mevcut iktidarın bu manada yıpranması ve Hareket’in makul ve masum projelerinin gölgeye düşmesi meselesi, bizi ciddi olarak rahatsız etti. Bunun aydınlatılması için o açıklamayı yaptık biz.
 
Siyasette Cemaat üyeleri var mı?
 
Siyasette, Hizmet’i seven, gönülden tasvip eden insanlar olabilir. Ama siyaset içinde Hizmet’in yapılanması var mı derseniz, öyle bir şey yok...
 
Cemaat’in milletvekilleri yok mu Meclis’te?
 
Milletvekillerinin içinde Hizmet’i seven insanlar vardır.
 
Cemaat’in adaylığını önerdiği milletvekilleri yok mu?
 
Benim bildiğim sadece şu var. Bir dönem ısrarla Hocaefendi’ye acaba sizin önereceğiniz insan yok mu diye geldiklerinde...
 
AKP’den mi geldiler?
 
Herhalde... Hocaefendi, ısrarla istemeleri sonucunda iki kişinin ismini vermiş. Benim bildiğim sadece bu iki kişi var.
 
Kim bu milletvekilleri?
 
İlhan İşbilen, Muhammet Selçuk.
 
Fethullah Gülen’in Mavi Marmara konusundaki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Hocaefendi, sivil bir organizasyonun sivil çerçeve içinde yapabileceği faaliyetlerin, iki ülke arasında krize dönmemesi noktasına dikkati çekti. Elbette insani yardım çok önemli ve çok değerli. Fakat Gazze’ye götürülecek olan bu yardımın, iki ülkeyi dış politikada birbirine düşman edecek bir hale getirilmemesine dikkat çekti Hocaefendi. Siz bir sivil yapısınız ve karşınızda da bir devlet var. Devlet, duruşuyla haklıdır haksızdır. Onu değerlendirecek bir merci değiliz. Ama bu devlet gelmeyin, yaklaşmayın diye bir vaziyet aldığında, neticede bir sivil kuruluş olarak sizin bu bariyeri geçmeniz mümkün değil.
 
Dinî bir cemaat neden diplomatik bir olayda bir tavır belirledi?
 
Diplomatik bir olay olarak baktığını düşünmüyorum. Bu ülkede yaşayan her insan, ülkesiyle alakalı her türlü meselede fikir beyan etmez mi, edemez mi?
 
Referandumda Cemaat “evet” oyu için çok çalıştı. Neden referandumu desteklediniz?
 
Hocaefendi referandumu çok önemsedi. Neden çok önemsedi. Referandum 26 maddelik bir değişim öneriyordu. Hocaefendi, Türkiye’nin son yüzyılında hem özgürlükler hem de vesayetin kırılması açısından çok ciddi bir fırsatın bu ülkenin önüne geldiğini gördü. Mesele siyasal bir yaklaşım değildi. Ülkenin özgürleşmesi, vesayet zincirlerinin kırılması adına bu meseleyi fevkalade önemsedi. Düşünün ki Hizmet’in, kırk yıllık geçmişinde bu denli söylemi hiç olmadı Hocaefendi’nin. Ama bu denli bir fırsat da bu ülkenin karşısına hiç çıkmadı.
 
AKP’nin politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Türkiye’de önemli adımlar atıldı. Ekonomik manada işadamlarına kulak verildiğinde, pek çok insanın mutlu olduğunu görüyoruz. Hizmet olarak biz de en rahat, en huzurlu hizmet ettiğimiz bir dönemi yaşadık. Bu güzel işlerin kalıcı hale gelmesi için bizim tek bir beklentimiz var. O da yeni anayasa! Eğer mevcut durum kanunlarla ve demokratik anayasayla garanti altına alınmazsa, yarın siyasal iktidar değişip, herşey tekrar sil baştan başlayabilir.
 
Peki, Cemaat’e bağlı olduğu söylenen polislerin tayini hakkında fikriniz ne?
 
Hükümet normal tayinlerini yapıyor.
 
Ama AKP’nin Cemaat üyelerini fişlediği ve onlara devlette görev yaptırmadığı söyleniyor. Hükümetin Cemaatçileri fişlediği ve devlet görevlerinden dışladığı iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Türkiye’nin geçmişindeki fişlemelerin acı bedellerinin sorulduğu bugün, kendisi de geçmişte fişlemeler yaşayan AK Parti’nin aynı şekilde hareket edeceğine, insanları fişleyeceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü fişlemelerin bir gün nasıl gündeme gelip, ortalığa döküldüğünü ve hesabının verildiğini bugün herkes görüyor.
 
Cemaatçiler hükümet tarafından fişlenmiyor mu?
 
Bilmiyorum ama ihtimal vermiyorum.
 
Önümüzdeki aylarda Emniyet’te Cemaatçi olduğu söylenen polislerin tayin edileceği konuşuluyor. Böyle bir gelişme bekliyor musunuz?
 
Benim şahsi görüşüm şu. Hükümetle Cemaat arasındaki çatışmadan bekledikleri neticeyi alamayanlar, hükümetin Polis’te ve Yargı’da yapacağı her tür faaliyeti tabiri caizse, “bu sürtüşmenin artçı sarsıntıları” diye değerlendirmeye çalışıyorlar. Hükümetin her icraatını “hükümet, Cemaat’e karşı tavır alıyor. Bürokrasisini devre dışı bırakıyor. Polislerini sağa sola gönderiyor” diye yorumlamaya çalışıyorlar.
 
Ama MİT krizinde hükümetle Cemaat arasında ciddi bir çatışma yaşandı. Öyle değil mi?
 
Çatışma yaşatılmak istendi. Fakat Hareket o arzulanan noktaya gelmedi.
 
Bülent Arınç’la Fethullah Gülen görüştü mü?
 
Görüştüğü meselesini sizin bildiğiniz kadar biliyorum. İçeriğini bilmiyorum.
 
Fethullah Gülen’in kalabalık gazeteci grupları önünde Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiğinin, bu görüşmelere katılan gazeteciler tarafından dile getirildiğini duyduk. Gülen, neden Erdoğan’ı ve AKP’yi eleştiriyor?
 
Hocaefendi şahısların, biz de dâhil, direkt şahsiyetlerini hedef almaz. Çok defa onların sıfatları ve vasıfları üzerine konuşur. Dolayısıyla çok sevdiği bir insanda bazen sevmediği bir vasfı veya sıfatı gündeme getirir. Onun hayrına, iyiliğine hatta bazen onun kulağına gitsin ve onu tashih etsin diye bazen onu gündemde tutar. Mesela bende sevmediği bir haslet varsa, o hasleti genel konuşarak gündeme alır. Sayın Başbakan’ın gerçekten Hocaefendi’nin takdir ettiği çok değişik yön ve özelliklerinin olduğunu biliyorum ama bazen de şunu diyebilir.
 
Ne diyebilir?
 
“Milletin sorumluluğunu omuzlarında yüklenmiş olan insanların ifade ve beyanlarında kucaklayıcı ve kapsayıcı olmaları önemlidir” der. Bunu bir menfilik zikretmeden söyler. “Kucaklayıcı olmak, herkesi kavramak, herkesin gönlüğünü hoş edecek tarz, üslup ve yumuşaklıkta ifade ve değerlendirmelerde bulunmak önemlidir” der. Bunlar, sevmediği için söylenen sözler değil, tam tersine sevdiklerinin hatalara düşerek yaralanmamaları adına söylediği değerlendirmelerdir.
 
Yüzüne söylese daha iyi olmaz mı?
 
Görse, belki paylaşır.
 
Hükümetle Cemaat’in ilişkileri nasıl?
 
Hizmet’in, siyasal iktidardan bir beklentisi yok. Beklentimiz sadece ülkenin hayrına olan AB sürecinin canlı tutulması ve demokratikleşmenin yapılması. Hak ve özgürlüklerin arttırılması, vesayete karşı yapılagelen mücadelenin tamamlanması ve yeni anayasanın gerçekleştirilmesi. Yeni anayasanın yapılmaması alternatifini düşünmek bile istemiyoruz. Türkiye’nin geleceği ve bugüne kadar kazanılanların teminatı adına çok önemli bir adım yeni sivil demokratik anayasa.
 
Yaşanan krizle ilgili olarak Başbakan’la hiç teması oldu mu Cemaat’in?
 
Hizmet’imizden tanıdığı, bildiği dostları var. Onlarla görüşmüş olabilir. Başbakan bu meseleyi çok soğukkanlı göğüsledi. Cemaat karşıtı laflarla gerilimi ateşlemedi.
 
Cemaat’in hükümetle hiç teması oldu mu?
 
Her zaman onlarla değişik şekillerde görüşülüyor. Toplantılara geliyorlar. Ayrıca bakanların çoğunun Hizmet’te tanıdıkları vardır. Onlardan değerlendirmeler almışlardır. Zaten genel kanaat hep şu oldu: “Hiçbir zaman bir hükümet- Cemaat çatışmasına girilmemeli. Soğukkanlılık muhafaza edilmeli. Bununla ilgili birileri olayı karıştırıyorsa, onların daha fazla karıştırmasına malzeme olacak sözler, beyanlar olmamalı.”
 
Fethullah Gülen’e hükümetten bir aracı gitti mi?
 
Ben bilmiyorum.
 
Gülen’den hükümete aracı gitti mi?
 
Belki ona ihtiyaç yok. Çünkü tabii süreç içinde o görüşmeler oluyor. Normal temaslar çerçevesinde bunların da konuşulmuş olabileceğini düşünüyorum.
 
Cemaat’in, özellikle basın camiasında bir korkuyla anıldığının farkında mısınız?
 
Evet. Zaman zaman gazeteciler söylüyorlar. Ahmet Şık meselesi, Emniyet üzerinden telefon dinlemeleri... Neticede hep iddia ve algı aşamasında kalan meseleler.
 
Amerika’da Fethullah Gülen’e ve Cemaat’e karşı olumsuz bir hava olduğu söyleniyor. Bu söylentiler nereden kaynaklanıyor?
 
Birincisi, Herald Tribune ve New York Times’ta çıkan yazılar bir Amerikan bakışından ziyade Türkiye’deki algıların aynısı. Bunlar, o gazetelerin Türkiye muhabirlerinin paylaştığı duygular olabilir. İkincisi, Amerika’da hizmet eden arkadaşlarımız, faaliyetleriyle daha bilinir ve görünür hale geldiler. Büyümenin ve görünür olmanın artıları kadar eksileri ve riskleri de var. Adam, “bu okullar benim ticari rakibim” demiyor ve sizi İslam üzerinden vurmaya çalışıyor.
 
Kimlerin Cemaat üyesi olduğunu kim biliyor?
 
Kimse bilmez...
 
Önceleri size “Fethullahçı” deniyordu. Bundan rahatsız oldunuz, “Cemaat” tanımını kullandınız. Sonra bundan da memnun olmadınız, “Hareket” dediniz. Sonra “Camia” tanımını getirdiniz. Şimdi de “Hizmet” tanımını tercih ediyorsunuz. Neden sık sık tanımınızı ya da adınızı değiştiriyorsunuz?
 
“Fethullahçı” tabirini biz hiç kullanmadık. Biz, “Cemaat” de demedik. Bizim dışımızdaki insanlar söyledi bunları. “Milyonlarca gönüllü insanın yaptığı hizmeti bir şahsa mal etmek insanların emeklerine haksızlıktır” dedi Hocaefendi. “Cemaat” tabirinin Türkiye’nin genel kültürü içinde yeri var ama cemaat homojen bir yapıdır. Bugün 140 ülkede hizmetin görüldüğü bir yapıyı “cemaat” tabiri karşılamaz. Dense dense “Camia” denir. Biz özellikle son açıklamalarda “Hizmet” tabirini kullandık. Çünkü milletin yıllardır bu faaliyete kendi arasında verdiği addı bu. Biz de “Hizmet” adını öne çıkarmayı tercih ettik.