Eski AKP milletvekili, Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, seçimler öncesinde partisine yaptığı uyarıda, "Bu dönem, şayet milletin istemediği isimler tekrar listelere konulursa milletin tepkisi bu kez çok daha sert olur. Dost acı söyler ama hakikati söyler. Testi kırıldıktan sonra söylenecek sözlerin de, atılacak tokadın da pek bir hayrı olmaz, biline" düşüncesini dile getirdi.
Metiner, yazısında, "Bu süreçte iki şeye dikkat etmek şart. Birincisi, yaltaklanan insanlara. Zira yalaka ve yaltaklanan insanlardan kimseye hayır gelmez. İkincisi, kendinden başka herkese atıp tutan itibar suikastçılarına. Zira bu karakterde olan insanlar bu huylarını herkese karşı tehlikeli biçimde sürdürürler. Bu iki insan tipi girdiği her yeri çürütür ve türlü fitnelere sebebiyet verir. Bu tür insan tipleri asla emin-güvenilir değildir. Vakti zamanı geldiğinde el öpüp yaltaklandığı insanlara ihanet etmekte de hiçbir sakınca görmezler. Yola emin insanlarla çıkmak lazım. Hele de mücadelenin çok sert ve çetin geçeceği bu konjonktürde" ifadesini kullandı.
Metiner, şunları kaydetti:
"AK Parti ilkelerin partisi olduğu için baş tacı edildi. Reis’in milletin gönlündeki karşılığı ise AK Parti’yi zirveye taşıdı. Reis’in varlığı ve ilkelerin şaşmaz savunuculuğu, AK Parti iktidarının güvencesi oldu.
AK Parti’nin mümeyyiz bir vasfı; milletin değerleriyle ve milletin adamlarıyla siyaset yapması oldu. İktidar yılları uzadıkça değerlerden bir parça uzaklaşma ve bu bağlamda millete tepeden bakma illeti baş gösterdi. Milletin adamları yerine kendi adamlarını millete rağmen aday göstererek seçtirme yanlışına gidildi. Milletin istemediği isimler yukarıdan adeta dayatıldı. 3 dönem kuralı ahbap-çavuş ilişkileri dolayısıyla askıya alındı. Millet bugüne kadar Reis’in hatırına istemediği isimleri listede görse bile çoğunlukla oy verdi. Vermeyenler ve dahi küsüp darılanlar da olmadı mı? Çok sayıda hem de.
Şimdi sahada gördüğüm o ki, bu dönem, şayet milletin istemediği isimler tekrar listelere konulursa milletin tepkisi bu kez çok daha sert olur.
Sahada ve gönüllerde yeri olmayanların listelerde de yeri olmamalı. Olursa ne mi olur? Diyeyim peşin peşin: Reis’ten yana sorun olmaz ama AK Parti hiç ummadığı sonuçlarla karşı karşıya kalabilir. Bu da yeni bir sistemik krize yol açar.
O yüzden diyorum ki, 3 dönem kuralı mutlak surette uygulanmalı. 4 ve 5 dönemdir vekillik yapanlar kesinlikle liste dışı bırakılmalı. Kuralın istisnası olursa, kurala ve kuralın uygulayıcılarına güven ortadan kalkar. Bunun sonuçları da dramatik olur. Bir de milletin istemediği isimler zinhar aday gösterilmemeli, milletin adamlarıyla yol yürünmeli. Bu konuda gösterilecek ihmalkârlık veya zaaf, AK Parti açısından pek de hayırlı olmaz.
Bu seçimin kaderini Kürt seçmenler belirleyecek; HDP değil. O yüzden doğrudan Kürt seçmenlere hitap eden kazanımcı yeni bir siyaset dili kadar, siyasi temsil de çok büyük önem arz ediyor.
Reis’in hiç kuşkusuz Kürtler nezdindeki itibarı yüksektir. HDP’ye oy veren Kürt seçmenlerin -ayrılıkçı siyasi statü talep eden marjinal kesimler hariç- önemli bir kısmı itikatta AK Partilidirler. Onlar gözlerini ve kulaklarını Erdoğan’a dikerler. Erdoğan’dan gelebilecek mesajlara odaklanırlar. Kürtlere yönelik acımasız inkâr ve asimilasyon dönemini sonlandıran ve Kürtçe’yi devlet katında muteber dil haline getiren Erdoğan’ın kendileri için elzem olan diğer meşru kültürel talepleri de karşılayacak tek lider olduğuna inanırlar.
AK Parti’nin hem kendi içindeki Kürtleri tutabilmek, hem de itikatta AK Partili ama amelde HDP’li olan sözünü ettiğim Kürtleri kazanabilmek için yapacağı iki şey vardır: Kürtlerin dilleriyle ilgili meşru taleplerini o kuşatıcı-birlikçi anlayışı çerçevesinde karşılayacak bir duruş sergilemesi, PKK/HDP dolayısıyla kimi çevrelerde beliren Kürtlere yönelik ötekileştirici dili kıracak birlikçi ve eşitlikçi kardeşlik anlayışını öne çıkartması ve Kürtlerin asıl partisinin AK Parti olduğunu gösterecek bir temsili görünür kılması. Bu temsil ne kadar gerekliyse, temsili sağlayacak siyasi aktörlerin öncelikle Kürtler ama bir o kadar da Türk toplumu nezdinde de itibarı da bir o kadar önemlidir. Aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkartılabilir. Dindar veya dindar olmayan ama her halükârda ayrılıkçı-bölücü taleplere karşı olan Kürt sosyolojisinin temsil talebini karşılayacak aktörlerle yol yürünmezse, başka bir deyişle, bu sosyolojide karşılığı olan isimlerle yol yürünmezse, HDP’ye ve HDP üzerinden Kürt inkârcısı bir partinin CB adayına Kürt vatandaşlarımız itilmiş olur ki bunun manevi vebali ağır, siyasi sonuçları da yıkıcı olur.
Diyeceğim o ki, Kürtler her anlamda ve her düzeyde AK Parti’ye baktığında, 'İşte benim partim bu!' diyebilmeliler.
'Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz!' mottosu, dediğim çerçevede ete kemiğe büründürülürse Reis’in milletteki karşılığının aynısı AK Parti’ye de yansır.
Başka türlüsüne dair söz söylemek gönlüme ağır gelir.
Dost acı söyler ama hakikati söyler.
Testi kırıldıktan sonra söylenecek sözlerin de, atılacak tokadın da pek bir hayrı olmaz, biline."