Ekonomi bir yandan yurtdışında yaşanan global krizin etkisi ile gerilirken, Merkez Bankası’nın faiz indirimi sinyallerine devam etmesi özellikle döviz kurları üzerinde etki yaparak TL'de değer kayıplarına yol açıyor. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun “Kur artışlarının faiz indirimi ile ilgisi yok” sözlerine rağmen dolar dün 9.04’le yeni zirveye tırmandı
Cumhuriyet'ten Ali Can Polat'ın haberine göre ekonomistler ise hükümetin faiz indirimiyle piyasalarda kredi genişlemesi yaratacağını ve büyümeyi artırarak son dönemde yaşadığı oy kayıplarını telafi etmeye çalıştığını ifade ettiler.
Kurda yaşanan hareketlenmeleri ve atılan adımları değerlendiren ekonomist Evren Devrim Zelyut, AKP’nin köşeye sıkıştığını ve faiz indirerek ekonomiyi canlandırmaya çalıştığını söyledi. Zelyut, şu yorumları yaptı:
“Bu taktiği geçmişte denemişlerdi ama o zaman rezervlerde 128 milyar dolar vardı. Şimdi böyle bir hamle yaparsanız döviz artar ve sizin rezervlerinizden para basmanız gerekir, ama o rezervler yok. Ayrıca geçmişte yurtdışında Türkiye’nin iç ve dış politikasına kurum ve kuruluşlarına güven vardı. Şu anda bu da sıfırlandı dolayısıyla faiz indirmek ekonomiyi canlandırmaya yetmeyecek.”
Türkiye’nin çok büyük bir stagflasyon tehdidiyle karşı karşıya olduğunu da söyleyen Zelyut, “Enflasyon zaten yüksek, vatandaşın da cebinde parası kalmadı ve alım gücü bitti. Bu kur oranlarıyla ülke bu şekilde dışarıya bağlıyken artık büyük bir ekonomik durgunluk yaşayacağız” dedi.
Ekonomist Erinç Yeldan ise “AKP’nin 2023 için bir büyüme öyküsüne ihtiyacı var” dedi ve şöyle konuştu:
“Merkez Bankası Başkanı da bu sineye çekişi kolaylaştırmaya ve bir takım teknik kavramlarla zararı kamufle etmeye çalışıyor. Bunda yandaş basının da rolü büyük. ‘Çekirdek enflasyon’ ve ‘swap’ gibi kimsenin düşünmediği yeni kavramlarla tartışmayı başka bir boyuta çekiyor ve kur artışındaki zararların konuşulmasını engellemeye çalışıyor.
TL’deki değer kaybı ekonomi bilimiyle öngörülemeyecek seviyeye geldi. Artık bu iş siyaset ve hukuk bilimine kalmıştır. Kurumlar yıpratılmış, hukukun üstünlüğü tahrip edilmiş bir konjonktürdeyiz. Bu konjonktürün bizi nereye götüreceğini ekonomi bilimine bakarak söyleyemeyiz.”