AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Kabil Havalimanıyla ilgili müzakerelere ilişkin, "NATO kararlı destek misyonu kapsamında 2013'ten beri ülkemiz tarafından yürütülüyor zaten. Yani bazı arkadaşlarımızın söylediği gibi yeni bir durum değil daha 2013'ten beri sürdürülen bir misyon. Şimdi NATO'nun Afganistan'dan geri çekilmesiyle birlikte bu tekrar gündeme geliyor yani Türkiye buralar sanki bir güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış gibisinden yanlış yakışıksız ve uygunsuz ifadeleri de kullanılıyor. " açıklamasını yaptı.
Çelik, partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
AB liderler zirvesinde Türkiye başlığında ortaya konulan raporun son derece yetersiz olduğunu vurgulayan Çelik, "Yeni mali bir yardım paketi öneriyorlar şunu unutmamaları gerekir ki Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki göç meselesi sadece mali yardım meselesine indirgenemez. Bu bir vizyonsuzluk olarak ortaya çıkar uzun vadede sürdürülebilir bir durum değildir. Bu vahim bir hatadır. Zaten önerilen yeni mali yardım paketinin yani Türkiye'ye vermiş olmuyorsunuz aslında Suriyeli sığınmacılar için veriyorsunuz. Siz bunları Suriyeli sığınmacılar için verdiğinizde Avrupa'yı kendinizce göçten ve göçün olumsuz etkilerinden korumuş oluyorsunuz. Kendinizi ilgilendiren bir konuda bile bu kadar geç karar almanız ve bu kadar düşük limitli bir vizyonla hareket etmeniz, son derece yanlıştır. Türkiye bu yükü çekiyor ama bu yükü çekmesinin de bir sınırı var” diye konuştu.
Sözcü Çelik, Türkiye’nin Afganistan'da Kabil Havalimanı misyonuna dair Türkiye'nin yürüttüğü müzakerelere ilişkin muhalefetin eleştirilerine değinerek, "NATO bünyesinde Afganistan'da muharip olmayan bir unsur olarak faaliyetleri devam ediyor Türkiye’nin. NATO kararlı destek misyonu kapsamında 2013'ten beri ülkemiz tarafından yürütülüyor zaten. Yani bazı arkadaşlarımızın söylediği gibi yeni bir durum değil daha 2013'ten beri sürdürülen bir misyon. Şimdi NATO'nun Afganistan'dan geri çekilmesiyle birlikte bu tekrar gündeme geliyor yani Türkiye buralar sanki bir güvenlik açısından taşeronluk yapacakmış gibisinden yanlış yakışıksız ve uygunsuz ifadeleri de kullanılıyor. 2013'ten beri sürdürdüğü misyonun sürdürülmesi ile ilgili misyon. Bu konuda da bir karar verilmiş değil istişareler devam ediyor. Türkiye'nin bu konuda bu misyonu üstlenmesi halinde finans lojistik ve güvenlik konularında uluslararası toplumun güçlü ve güvenli desteği olması ifade edildi” diye konuştu.
Sözcü Çelik, 'Katarlı öğrencilere sınavsız tıp eğitim' haberleri ve haberi yapan kuruluş haberi geçmesine rağmen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki açıklamalarının sorulması üzerine, "Geçtiğimiz dönemlerde, gerçek olmadığı söylendiğinde CHP’den özür dileyebilen, bununla açık bir şekilde yüzleşen arkadaşlarımız vardı. Ama şimdi bir şey söyleniyor, bunun yalan olduğu ortaya çıkıyor ama hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor. Yani sürekli bu yalanı tekrarlayarak bir sonuç olabileceklerine dair bir yaklaşım içerisinde olduklarını görüyoruz. Bunu son derece tehlikeli buluyorum. Siyasetçinin en önemli görevi topluma doğruyu söylemek. Denetim görevini yapmak denetim görevini yaparken de hakikatten, dürüst bilgilere dayanarak doğru bilgilere dayanarak bunu yapmak gerekiyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Zirvesi’nde tercümanlığını Merve Kavakçı'nın kızı Fatma Kavakçı Abushanab'ın yapmasına ilişkin eleştirilere de bir soru üzerine cevap veren Çelik, "Fatma Kavakçı, o yaptığı işi yapmaya hem CV hem eğitimi, hem de kişisel nitelikleri açısından son derece yeterli arkadaşımız. İşini başarıyla yapıyor. Hazindir Fatma Kavakçı ve kardeşi çocukluğundan beri linç kampanyasına uğruyor. Bu linç kampanyasını yapanların Bu çocuklara, annelerinin kılık kıyafeti üzerinden linç yapma konusunda ne büyük bir iştahları varmış. Bu nasıl bir nefretmiş ki yani nesiller geçiyor bunların nefret duygusu bir türlü değişmiyor” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan için 'milli güvenlik sorunu' ifadesini kullanmasını değerlendiren Çelik, "Türkiye'deki bir siyasi partinin devletin cumhurbaşkanına karşı ‘milli güvenlik sorunudur’ ifadesi kullanması şuursuz bir ifadedir, yakışıksız bir ifadedir. İster beğenin, beğenmeyin, ister benimseyin, ister benimsemeyin; bahsettiğimiz makam Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanıdır. Onu ‘milli güvenlik sorunu’ olarak ifade etmeniz de kendi siyaset yaptığınız temindeki meşruiyet alanına zarar verir. Sonuç olarak siyasi mücadeleyi siyasi rekabet düzeyinde ele almak lazım bunu siyasi rekabetten çıkarıp da siyasi husumet düzeyine getirdiğiniz andan itibaren, kim bunu siyasi husumet üzerine getiriyorsa aslında kendi meşruiyet alanı zedeler. İster beğenin ister beğenmeyin, bu izansız ve yakışıksız bir ifade olur ve hiçbir gerçekliği olmaz” diye konuştu.