AKP sözcüsü Ömer Çelik: Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu

AKP sözcüsü Ömer Çelik:  Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu

AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV ve ENSAR üzerinden ABD'ye para aktarılması konusunda; "Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu. Şimdi çıkmışlar Cumhurbaşkanı ve AK Parti kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak diyor. Çabalamaya devam edecekler diyor. Buna bir karar verin; çabalamaya mı devam edecekler; yoksa kaçacaklar mı?" dedi.

"Sayın Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasında bir harekattan bahsetmesinin hemen ertesinde sayın Kılıçdaroğlu'nun sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur," diyen Çelik şöyle devam etti: "Bu yabancıların diliyle etiketlemek olmasıdır. Bu yabancıların zamanlamasına baktığında Türkiye önemli bir dış politika müdahalesi gerçekleştiğinde, iç ve dış siyasette yeni bir reform ortaya çıktığı zaman olmuştur. CHP'de çok temel konularında ayrılıklarımız olabilir. Fakat CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Türkiye'nin milli güvenliği konusunda her zaman hassas olmuştur. Bunun tekniği, stratejisi konusunda, nasıl gerçekleşeceği konusunda ayrışabiliriz ama bu hassasiyeti göstermişlerdir. İlk defa CHP koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi hem CHP hem de Türkiye için bir ilktir."

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AKP MYK toplantısı sona erdi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları:

"Meşru bir biçimde yurt açıyorsa bundan memnuniyet duyulması gerekir"

"Sayın Kılıçdaroğlu'nun önüne bir belge getirildiğinde bunun önünü, arkasını iyi sorgulaması lazım. Kendisini bu duruma düşürmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'biz harekat gerçekleştireceğiz' demesinden hemen bir iki gün sonra oluyor bu.

Vatandaşlarımız öğrenci olarak, iş bulmak için başka ülkelere gittiğinde FETÖ'cüler istiyor ki kendilerinin organizasyonlarına muhtaç olsunlar. Bunlar kendilerini değişik kimliklerle gösterebilirler. Bunlara karşı sivil toplum örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti birtakım imkanlar yaratıyorsa, meşru bir biçimde yurt açıyorsa bundan memnuniyet duyulması gerekir. Bundan rahatsız olan çevre FETÖ çevresidir.

Buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza, ülkemize dönük olarak bu faaliyetleri engellemektir. Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmaz 'Bakın göreceksiniz gizli belge dediği şeyler açık kaynaklarda vardır' dedim. Nitekim ABD Bakanlığının internet sitesinde çıktı. Arkasından bir FETÖ'cü çıktı 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi.

"Sayın Kılıçdaroğlu, kendisi bile inanmıyordu"

Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu. Şimdi çıkmışlar Cumhurbaşkanı ve AK Parti kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak diyor. Çabalamaya devam edecekler diyor. Buna bir karar verin; çabalamaya mı devam edecekler; yoksa kaçacaklar mı?

Türkiye'nin milli politikalarına, kurumlarına husumet üretilemez. Tabii ki siyaset isteriz ki centilmenlik ile yürütülsün. Zaman zaman sertleşse de bir sınırda durulması gerekir. İki üç tane CHP'de aklı selim sahibi, şimdiye kadar siyasi tecrübesi olan, mantıklı, dengeli davranabilen arkadaşlar var. Onlardan iki üç taneyle istişare edilseydi, 'Lütfen bunu gündeme getirmeyin kendimizi saçma sapan duruma getirmeyelim' diyecekti.

Cumhurbaşkanımız terörle mücadele operasyonundan bahsedecek, iki gün sonra Cumhurbaşkanı Türkiye'den kaçacak diyeceksiniz, böyle sorumsuz ve vahim bir yaklaşım olabilir mi? Bunu defalarca yaptınız, her seferinde bu yaptıklarınız gitti duvara çarptı parçalandı. Bosna'da merhum Aliya İzzetbegoviç'in karargâhına mağara diyorsunuz. Bundan biz utanıyoruz. Yine de diyoruz ki, 'herhalde mantıklı davranırlar, düzeltirler' diye bekliyoruz.

Bir sürçi lisan olabilir, bir yorgunluk anına denk gelebilir. Bazen 12 saat bekliyorum, bazen 24 saat bekliyorum düzeltirler diye. Düzeltilmeyince demek ki bunun arkasında duruyorlar. Siyasi alanı zehirlememek lazım. Siz siyasi aklı devre dışı bırakacaksınız, nefret siyaseti, yalan siyaseti, politik dedikoculuğa savrulacaksınız. Peki o zaman demokrasinin gücü nasıl korunacak?

Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği

Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermemek şartıyla desteklenmesinden sonra ortaya çıkan tepkileri izliyoruz. İttifakın güçlenerek yoluna devam etmesini her zaman savunduk. Aynı şekilde Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edilmesinden sonra Türkiye'nin argümanlarının ne kadar önemli olduğu görülmüştür.

Bizim buradaki yaklaşımımız bütün bu gelişmelerin, Madrid'de ele alınacak zirvede terör konusunda, dayanışma konusunda ilkeli olmak çerçevesinde yürümesi gerekiyor. Çünkü NATO müttefiklik ruhu bir güvenlik mimarisidir. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için mantığıyla kurulmuştur. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği her şey ittifakın ruhunu, mantığını yansıtan sözlerdir.

Ayasofya'daki tahribat

Yunanistan'ı ilgilendiren hiçbir tarafı yok Ayasofya'nın. Yunan Dışişleri başta olmak üzere bu psikolojik travmadan çıkmaları lazım. Bunu biz hem milli hem de evrensel miras olarak koruyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımız burada restorasyonlardan tutun da bu ulu mabedin korunmasıyla ilgili hassas davranıyor. 150 civarında kamera 250 güvenlik görevlisiyle izleniyor. Bazı yerlerde yıpranma var. Ama bu tahribat çerçevesinde olan şeyler değil.

Ayasofya ile ilgili bilim kurulu var. Bazı yerlere dokunuluyor, bazı yerlere dokunulması uygun görülmüyor. Bazıları hatıra olarak ya da bazıların manevi saikle oradan bazı şeyler koparmaya çalışmak baştan aşağı yanlış davranıştır, mabede saygısızlıktır. Camiye gidip de manevi iz alacağım diye camiye hürmetsizlik yaptıklarının farkında olsunlar.

Vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, lütfen bu şekilde davranış gördüğünüzde Ayasofya içerisinde en yakın gördüğünüz güvenlik görevlisine bildiriniz. Ne bir dilin yasaklanması ne hayat tarzının yasaklanması bizim kabul edeceğimiz bir şey değil.

Art arda gelen konser yasakları

Bir konserin neye göre izin verildiği neye göre yasaklandığının gerekçesini bilemem. Terör propagandası anlamına gelen faaliyetlere tabii ki izin verilmez.

Yasaklanan bir sanatçımızdan bahsediliyor, o sanatçımız Beyoğlu Kültür Festivali kapsamında sahne alacak. İkinci propaganda yapılıyor, Kürtçe yasaklanıyor gibisinden. Böyle bir şey asla sözkonusu olamaz. Bu yasakları biz kaldırdık. Vatandaşlarımızın konuştuğu dil hürmete layıktır. Resmi dil Türkçedir. Onun dışında vatandaşlarımızın konuştuğu diller bir kültürdür.

Kültür Turizm Bakanlığımız Beyoğlu Kültür Yolu ve Başkent Kültür Yolu Festivali gibi iki büyük festivale başladı. Başkentte yaklaşık 6 bin sanatçı vatandaşlarımızla buluşacak. Binlerce faaliyet sözkonusu olacak. Orada herşeyin yerli yerine oturtulması lazım. Ne Kürtçeye karşı bir tutum sözkonusudur ne de herhangi bir şekilde sanata ve sanatçıya yasaklama sözkonusudur.

Bu yasaklanan sanatçımız buluşacak vatandaşlarımızla. Ama bir yerde konser etkinliği adı altında terör propagandası yapılıyor, benzer etkinlik oluyorsa kamu düzeni açısından izin verilmemesi olur."