AKP hükümeti ile Gülen cemaati arasında var olduğu öne sürülen gerginlik, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın dün yaptığı 11 maddelik açıklamayla yeniden gündeme geldi.
Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar, bugünkü (14 Ağustos) köşesinde hükümet cemaat ilişkisine değinerek, Mart 2014'te yapılacak yerel seçimlerin belirleyici olacağını öne sürdü. Çalışlar, "Yerel seçimler önemli. Cemaat bazı yerlerde tayin edici bir ağırlık oluşturabilir. AK Parti yerel seçimlerden başarısız çıkarsa; cemaat, Abdullah Gül seçeneği üzerinden hamle yapabilir" ifadelerini kullandı.
Hükümet ile ‘Gülen Cemaati (Hizmet)’ arasındaki gerginliğin geçmiş yıllara uzanan derin köklerinin olduğu biliniyor. Son günlerde gazete köşelerinde tırmanan tartışma, (‘Hizmet’in görünür temsilcisi) Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın (GYV) açıklamasıyla yeni bir aşamaya geldi.
GYV’nin açıklaması, hükümet tarafından kendilerine yönelik bir operasyon niyetinin söz konusu olduğuna işaret ediyor.
Önümüzdeki iki yıl içinde üç kritik seçim var. İktidar ve muhalefet bu seçimler nedeniyle değişik stratejiler uyguluyor, değişik imkânları kullanmaya çalışıyor. Cemaat, bu ‘iktidar kavgası’nda kritik bir yerde duruyor, bir ‘etki unsuru’ olarak rol oynama şansına sahip.
‘Cemaate yakın’ isimlerin, Gezi olaylarında, tamamen değilse de ağırlıklı olarak, eleştirel tutum takındığını gördük. Bu farklılaşma, ‘cemaat-hükümet ilişkisi’nde muhtemelen bardağı taşıran son damla oldu.
GYV bildirisinde şunlar yer alıyor: “...Hizmet Hareketi’ne yakın bazı medya organlarının, KCK bağlantılı MİT soruşturmasını da bu süreçlerle bağlantılı görerek olumlu bakması, Başbakan’a karşı bir komplonun içinde olunduğu iddiasını asla doğrulamaz...”
Cemaat çevresi böyle bir savunma yapsa bile, MİT Başkanı’na yönelik operasyonun bizzat Başbakan’ı hedef aldığı kanaatini Başbakan ifade etmişti. O ‘kırılma’yı temel almayı seçersek; cemaat ve hükümet arasındaki temel ayrılığın ‘çözüm süreci’nden kaynaklandığını düşünebiliriz. Başka bir çizgiden bakarsak, İslami kesim içindeki farklı modernleşme ve demokrasi tercihleri üzerinden değerlendirmelere gidebiliriz. Her iki tarafın da öteki tarafı ‘kibir’ ve ‘güç zehirlenmesi’ ile suçladığı bir süreçten geçiyoruz.
“Bundan sonra ne olabilir?”e cevap ararken üzerinde durulmasında yarar olan bazı ipuçları:
Hükümet, cemaate ‘operasyon’ yapmaz. Ancak bürokrasideki tasfiyeyi sürdürür. Cemaat de, seçimlere kadar, etkileyebildiği seçmen potansiyelini bir koz olarak elinde tutar. (“Oy tabanımız yüzde 3’ten çok fazladır” vurgusu, böyle yorumlanabilir.)
Yerel seçimler önemli. Cemaat bazı yerlerde tayin edici bir ağırlık oluşturabilir.
AK Parti yerel seçimlerden başarısız çıkarsa; cemaat, Abdullah Gül seçeneği üzerinden hamle yapabilir.
Bu ‘ilişki’de inisiyatif, hâlâ ve asıl olarak hükümetin elinde. Hamleleri daha çok o yapıyor. Bu konumun kısa vadede değişmesi mümkün görünmüyor. Çünkü iktidar olmanın imkânları belirleyici. Ancak Gezi’den bu yana cemaat daha fazla sesini çıkarma imkânı buldu.
Balbay’ın “Eylül sıcak geçecek” cümlesini de bu tahlilin içinde bir yerlerden okumak mümkün...