AKP yerel seçimlerde rakipsiz

Yakın siyasi tarihimize baktığımızda, demokrasinin kesintiye uğradığı dönemler hariç, iktidarları hep ekonominin belirlediğini görüyoruz. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde iktidar partisi AKP’nin mağduriyet nedeniyle yüksek oy aldığı söylendi, yazıldı ve çizildi. Ama sonuçlarıyla ilgili yorumlar, düşünceler bilimsel araştırma sonuçlarından daha çok tahminlere dayandı. MAĞDURİYET OY GETİRMİYOR Mağduriyetin tahmin edildiği oranda oy getirmediğini bazı örneklerle açıklamak mümkün; 1957 seçimlerinde yüzde 47,9 oy alıp 424 milletvekili çıkaran DP kapatıldıktan sonra yerine kurulan AP, 1961 seçimlerinde yüzde 34,8 oy almış 158 milletvekili çıkarabilmiştir. Yine 1995 seçimlerinde yüzde 21,3 oy alan RP’nin kapatıldıktan sonra yerine kurulan FP, 1999 seçimlerinde yüzde 15,4 oranında oy alabilmiştir. Ayrıca 12 Eylül döneminde kapatılan partilerin 1991 seçimlerine kadar toparlanamadıklarını gördük. (1983 seçimlerinde yasaklı olsalada bir çoğu 1987 seçimlerine katılmışlardı) Bu mağduriyet etkisini savunanların en önemli dayanağı 2002 ve 2007 seçimleri. FP kapatıldıktan sonra kurulan AKP, 2001 krizi olmasaydı veya kuruluşunda ANAP ve DYP’den katılımlarla merkez sağ bir parti görünümüne bürünmeseydi, yüzde 34,5 oy alabilir miydi? 22 Temmuz 2007 seçim sürecinde de bu mağduriyet konusu çok konuşuldu ve tartışıldı. AKP, 27 Nisan Genelkurmay bildirisi ve Anayasa mahkemesinin 367 kararından dolayı yüzde 46,5 oy aldı dendi. Halbuki yapılan sağlıklı tüm kamuoyu araştırmalarında AKP’nin oyu Ocak 2007’de de yüzde 44-45 mertebesindeydi. 27 Nisan bildirisinin hemen ertesi günü yapılan araştırmalarda AKP’nin oyu yüzde 50-55’lere çıktı ve sonraki günlerde gerileyerek nihayetinde seçimde yüzde 46,5 oldu. OY VERMEDE ÖNCELİK EKONOMİ Özetle; bunun böyle olmadığını gerek seçimlerden önce, gerekse seçimlerden sonra yaptığımız onlarca araştırmada gördük. AKP’nin kurulduğu günden bu yana seçim başarıları mağduriyetten hatta bazılarının iddaa ettiği gibi yükselen dindarlık veya muhafazakarlıktan kaynaklanmadı. Türkiye’de çok partili hayata geçtikten sonra seçmen tercihini belirleyen en önemli şey, çok istisnai dönemler hariç, hep ekonomi oldu. Dolayısıyla 22 Temmuz seçimlerinde AKP ekonomik icraatlarından memnun olan seçmenler tarafından ödüllendirildi ve oylarını artırdı. Seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve referandum sürecinde de oylarını artıran AKP Ocak 2008’de yüzde 54’lere kadar çıktı. Şubat 2008’den itibaren türban yasa tasarısı ile yaşanan hükümet-yargı gerginliği, anayasa mahkemesinde açılan kapatma davasına uluslararası piyasalarda yaşanan ekonomik sıkıntılar da eklenince, AKP oyları yüzde 40’lara kadar geriledi. Kapatmama kararından sonra bir miktar dağılan belirsizlik ortamıyla AKP oyları, yeniden 22 Temmuz seçimleri düzeyine yükseldi. Yapıtığımız kamuoyu araştırmalarında seçmen, AKP’nin başarılı icraatları arasında sağlık alanındaki uygulamaları, TOKİ’leri, yoksullara yardımları ve duble yolları ilk sıralarda saymaktadır. Bununla birlikte 2008 yılı başından itibaren halkımızın özellikle işsizlik, geçim sıkıntısı ve terör konusundaki şikayetleri artmaya başlamıştır. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda da, bu şikayetlerin artarak devam ettiği görülmektedir. Hal böyle iken, muhalefet hâlâ rejim eksenli tartışmalar üzerine siyaset yapmaya devam etmektedir. Türkiye’nin gerçek gündemi olan aş ve iş üzerine muhafet partileri politika ve çözüm önerileri üretememektedir veya bunu seçmene duyuramamaktadır. Bu nedenle seçmen de gönlündeki partiye değil, en az zararlı olduğunu düşündüğü partilere yönelme eğilimi devam etmektedir. Son araştırmalarda AKP’ye 22 Temmuz seçimlerinde yüksek oranda destek veren Çiftçi ve esnaf gibi meslek gruplarının, gençler ve kadınların gelecekle ilgili beklentilerinde özellikle ekonomi alanında karamsarlık hakim olmaya başlamıştır. İktidar ekonomi alanında hızla adımlar atmadığı taktirde orta ve uzun vadede bu kitleleri önemli oranda kaybedecek gibi görünmektedir. Yine muhalefete de, bu kitleleri kazanma yolunda politikalar üretme görevi düşmektedir. Türkiye’de siyasi bölünmüşlük sanıldığı gibi ideolojik değildir. Türkiye’de seçmenin en fazla yüzde 20-25’i ideolojik nedenlerle oy vermektedir. Seçmenin yüzde 70-75’i ekonomik nedenlerle oy kullanmaktadır. Görünenin ve dillendirilenin aksine, ülkemizde ideolojik bir kamplaşma değil, ekonomik açıdan sınıfsal bir kamplaşma vardır. AKP düşük gelirlilerden, MHP orta sınıftan, CHP ise üst gelir ve eğitim gruplarından ağırlıklı olarak oy almaktadır. ARAŞTIRMALARDA AKP RAKİPSİZ Yaptığımız son araştırmalara baktığımızda, seçmen tercihleri bakımından siyasi tablo 22 Temmuz sonuçlarına üç aşağı, beş yukarı benzemektedir. Önümüzde normal zamanında yapılırsa, yaklaşık 7 ay sonra bir yerel seçim vardır. Yerel seçimlere kadar ülkemizde olağanüstü bir gelişme olmazsa (ekonomik kriz vs.) yerel seçimlerin en kârlı partisi AKP çıkacak gibi görünmektedir. Çünkü yapılan araştırmalarda seçmen iktidarın bazı uygulamalarından şikayet etse de özellikle, iktidar mensubu belediyelerin icraatlarından memnun görünmektedir. Kaldı ki, muhalefetin yerel seçimleri kazanma yönünde hiçbir çabası ve arzusu da görünmemektedir. Hiçbir ilimizde adaylar belli değildir, illerin sorunları ile ilgili muhalefet partilerinin hiçbir söylemi yoktur. Örneğin İstanbul’un trafik sorunu, İzmir’in su sorunu ile ilgili muhalet partilerinden bugüne kadar tek bir cümleyi dahi seçmen duyamamıştır. Vakit hızla ilerlemektedir açıkçası geç kalındığını, atı alanın Üsküdarı geçmek üzere olduğunu düşünüyorum. Özetle; işsizlik, geçim sıkıntısı ve terör gibi çok önemli problemleri olan Türkiye’de, muhalefetin bu performansıyla, iktidar partisi AKP, kısa ve orta vadede çok zorlanmayacak, bu takımlarla yapacağı mücadelelerde bir süre daha şampiyon olacaktır. ADİL GÜRA&G ARAŞTIRMA BAŞKANI / TARAF GAZETESİ / 4 Eylül 2008