AKP'den ilk ses

TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Almanya’daki Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili tavrını dün de sürdürdü. Arıç, “Almanya’daki olayın, Türkiye’deki takibatı yapılmalıdır, araştırmaya muhtaç hale gelmiştir. Türkiye’de bunu yapacak savcılar vardır” dedi

 

Arınç, TBMM Başkanlığı döneminde Deniz Feneri Derneği’ne yapılan yardımlarla ilgili, basın toplantısı düzenleyerek şunları söyledi; “Başkanlığım döneminde Meclis mutfağının yenilenmesi sırasında bazı malzemenin yardım kuruluşlarına verildiği doğrudur. Bu konuda söylediklerim doğru aktarılmıştır. Ancak ‘Allah belasını versin’ demek, bela okumak, bu bize yakışmaz. En doğrusu ‘Allah cezalarını versin’ demektir.

 

Deniz Feneri’ne bir sevgim var

 

Türkiye’de faaliyet gösteren Deniz Feneri’ne bir sevgim olduğunu söyleyebilirim. Arkadaşları tanıyorum, faaliyetlerini biliyorum ancak benim bireysel ilgim, bizi yanlış bir yöne sevk etmemelidir. Ben yaptığı her işin arkasında duran bir insanım. Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri’ni bilmem, tanımam. Söylenen, Türkiye’deki Deniz Feneri ile sadece isim benzerliği olduğudur. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’da, Türkiye’deki Deniz Feneri’nin yurtdışında şubesi bulunmadığını ancak Almanya’daki Deniz Feneri’nden yardım alındığını söylemiştir. Ben Türkiye Deniz Feneri’ni suçlu görme psikolojisiyle değil, başkanlığım döneminde yaptığım faaliyetleri açıklamak için basın toplantısı düzenledim.” Arınç, bir gazetecinin “Allah cezasını versin demek yerine, hukuka havale etmek daha doğru değil mi?” sorusunu da şöyle yanıtladı.

“Allah cezasını versin, Allah belasını versin” demek aslında kullanılması tasvip edilmeyen ancak toplumumuzda maalesef sık sık kullanılan bir deyimdir.

 

Bedduayla kurtulamazlar

 

Hiç kimse işi Allah’a havale ederek kurtulamaz. Türkiye, bir hukuk devletidir, kanunları vardır. İddiaları savcılar araştırır. Yargı kararını verir ve infaz edilir. Ben Allah cezalarını versin derken, maddi cezaları da kastediyorum. Her suç, her iddia araştırılmalıdır. Sadece beddua etmekle bu iş geçiştirilmez.” Arınç’ın bu yanıtının ardından bir soru da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son çıkışlarıyla ilgili olarak geldi. “Başbakan, bu işi yapanlardan çok yazanlara kızıyor; tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu Arınç şöyle yanıtladı:

 

Yapanları dışlamak gerekir

 

“Şunun bunun davranışını yorumlamak bana düşmez. Nezaketsizlik olur. Bu şablona hangi kurum, hangi kuruluş giriyorsa payını alacaktır. Toplumda merhamet duygularını kullanarak para toplayanların bunu zimmetine geçirmeleri, amacı dışında kullanmaları kabul edilemez, çirkindir. Son derece yanlıştır. Merhamet duygusunu kim istismar ediyorsa, o insanlık onurunu kaybetmiştir. Bu kişileri, siyasi kimliğine bakmadan dışlamak gerekir. Ancak bu yapılırken çok dikkatli olunmalıdır.

 

Bir kaçakçı bu eroin Merkel’in dese…

 

Mahkeme karar vermeden bir takım kişileri suçlamak doğru değildir. Medyanın Deniz Feneri olayındaki tutumunda, yargı sürecinde olan insanları peşinen suçlu ilan etmeleri doğru değildir. Başbakanla ilişki kurmak isteyenlerin, siyasi amaçları vardır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını, iki serserinin sözleriyle suçlamak, hukuksuzluktur ve vicdansızlıktır. Örneklendirirken utanıyorum. Bir eroin kaçakçısı çıkıp, ‘Bu eroinler, Angela Merkel’e ait’ derse, hemen suçlayacak mıyız? Hayat kadınlarından birine para verilse, ‘Türkiye’nin ileri gelenlerinden biriyle birlikte oldum’ dese hemen inanacak mıyız?

 

Başkanlığım döneminde cemevine de yardım var

 

Bülent Arınç, TBMM Başkanlığı döneminde yapılan yardımlarla ilgili şunları söyledi:

 

"Başkanlığım döneminde sadece Meclis mutfağından çıkan değil, Meclis lojmanlarından çıkan eşyalar da yardım amaçlı dağıtılmıştır. Başkanlık Divanı kararıyla 300 okula masa, sandalye ve yatak verilmiştir. Mutfak malzemeleri de Deniz Feneri’nin yanı sıra Kızılay, SHÇEK, Seyranbağları Huzurevi, Cemevleri, Meslek Okulları ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne dağıtılmıştır.

 

Bin 500 adet tabak ve iki kazan yardım olarak verilmiştir. Üstün hizmet ödülünün Deniz Feneri’ne verilmesi istisna değildir. 2007’de 14 milletvekili, Deniz Feneri’nin çalışmalarının ödüllendirilmesi için aday göstermişlerdir."