AKP adına MHP ile yürütülen anayasa müzakerelerini yürüten Abdulhamit Gül, yeni anayasa teklifine ilişkin olarak, "ABD'de de akademi ve siyaset çevreleri her iki seçimin birlikte aynı günde yapılmasını tartışmaktadır. Bu yönüyle bizim önerdiğimiz model, ABD uygulamasına kıyasla daha rasyoneldir. Biz, ABD de dahil bir çok ülkede uygulanan bu sistemin sorunlu yönlerine dönük çözümler üreterek farklı ve tamamen özgün bir model ortaya koyduk" görüşünü savundu.
Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'ın sorularını yanıtlayan (19 Aralık 2016) Gül'ün açıklamaları şöyle:
-Terör yöntem mi değiştiriyor? İstanbul ve Kayseri'deki saldırılar sizce anlama geliyor?
Öncelikle milletimizin, hepimizin başı sağ olsun. Canlı bomba veya bomba yüklü araçlarla sivil hedef, askeri hedef gözetmeksizin yapılan saldırılar bir çaresizliğin ifadesidir. Bunun temel nedeni terör örgütünün son dönemde uğradığı çok ciddi yenilgidir. AK Parti hükümetlerinin terörle mücadelesi ülkemiz tarihinde görülmemiş düzeyde yürütülmektedir. Terör unsurlarının kırsalda çözülmesinden, insan kaynağının kurutulmasından sonra kalan unsurlarıyla şehirlere yönelip sadece tedhiş, korku, panik ve istikrasızlık oluşturmak için bu tür terör eylemlerine girişiyorlar. Terör örgütü gücünü devam ettirdiği mesajını verebilmek için bu tür eylemlere yöneliyor. Bunda başarılı olamayacak. Milletimiz meselenin gerçek yüzünü görmekte, terörün amaçladığı korku, panik, ayrılık yerine daha fazla kenetlenmekte, birlik olmaktadır.
-Terörün amacı sizce nedir? Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelerle son terör olayları birbirinden bağımsız düşünülebilir mi?
Bazı odaklar Türkiye'ye, "Biz bütün coğrafyaları şekillendirelim, sen de kenarda bekle" diyorlar. Türkiye son yüzyılda hep içine kapalı ve etrafında olup bitene müdahil olmadan yaşadı. Fakat bu tavır çözüm değildir. Türkiye bölgesindeki gelişmelere bigane kaldığı halde yine teröre maruz kalmaktan kurtulamadı. Bugünkü terör eylemlerinin Ortadoğu'da gerçekleştirilmeye çalışılan yeni tasarımdan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Bölgemizde hesabı olanların bir diğer hedefi enerji havzalarına ve bunların nakil yollarına hâkim olmaktır.
Bütün bu gelişmelerin yol açtığı insani bir dram da var. Bu konuda neler söylersiniz?
Halep'te dünyanın gözü önünde yaşanan drama bütün insanlık şahit oldu. İnsan hak ve özgürlüklerinden söz eden Batı dünyasının bu konuda şikayet etmek ve sosyal medyalarda paylaşım yapmak dışında bir eylemlerine rastlamadık. Yine inisiyatif alan Türkiye oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasiyle Halep'teki siviller tahliye edilmeye başlandı. Türkiye en başından beri insani boyuta vurgu yapmaktadır. ABD'nin seçilmiş yeni başkanı Trump, Suriye'de güvenli bölge kurmak gerektiğini söyledi bir kaç gün önce. Bu Cumhurbaşkanımızın yıllardır dile getirdiği bir husustur. Suriye konusunda en haklı ve insani tezler Türkiye'nindir. Bu konuya sadece siyasi değil, insani boyuttan bakan tek ülke de Türkiye'dir.
-Abdulhamit Bey bütün yaşanan acı olaylara rağmen Türkiye yoluna devam ediyor. Meclis önümüzdeki günlerde önemli bir oylama için toplanacak. Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Başkanlık Sisteminden farkı nedir?
Bizim önerimiz, ABD'de uygulanan başkanlık modelinden farklılıklar taşıyor. Öncelikle ABD modeli, devletin federatif yapısına uygun olarak şekillenmiştir ve çift meclislidir. Oysa bizim önerdiğimiz modelde üniter devlet yapımıza uygun olarak yasama verimliliğinin sağlanması için tek Meclis öngörülmüştür. Yine bizim önerimizde yasama ve yürütme organları halk tarafından aynı gün yapılan seçimle beş yıllığına belirlenmektedir. ABD'de de akademi ve siyaset çevreleri her iki seçimin birlikte aynı günde yapılmasını tartışmaktadır. Bu yönüyle bizim önerdiğimiz model, ABD uygulamasına kıyasla daha rasyoneldir. Biz, ABD de dahil bir çok ülkede uygulanan bu sistemin sorunlu yönlerine dönük çözümler üreterek farklı ve tamamen özgün bir model ortaya koyduk.
-Okurlarımızın anlayabileceği şekilde ana başlıklarla yeni sistemin Parlamenter sisteme göre avantajlarını birkaç cümle ile sıralamanızı istesem hangi değişikliklerin altını çizmeyi uygun görürsünüz?
Öncelikle, Parlamenter sistemde hükümet, yasama organı olan parlamentonun içinden çıkar; önerdiğimiz sistemde Cumhurbaşkanı, yani hükümet, doğrudan halk tarafından seçilir. Parlamenter hükümet sisteminde hükümet, Meclise karşı sorumludur, Cumhurbaşkanı halka karşı sorumludur. Parlamenter hükümet sisteminde koalisyon ihtimali vardır, önerdiğimiz hükümet sisteminde koalisyon ihtimali hiç yoktur. Ayrıca, seçim günü millet bir anlamda hükümeti kurmaktadır. Güneş Motel gibi, 28 Şubat süreci gibi hükümet projeleri devreye sokulamayacaktır. Yine 7 Haziran sonrasında yaşanan kriz benzeri tıkanıklıkların önüne geçilecektir. Parlamenter hükümet sisteminde kuvvetler ayrılığı yumuşaktır, yetki karmaşası vardır; önerdiğimiz sistemde yetkiler net ve kuvvetler ayrılığı katıdır. Her iki kuvvet de demokratik meşruiyetini halktan alır, halka karşı sorumludur. Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Önerdiğimiz sistemde yürütme Meclis dengelerinden etkilenmez. Yani, yasama güvenoyuna ihtiyacı yoktur. Mevcut sistemde çift başlı bir yönetim, yürütme vardır. Yeni sistemle yürütme tek başlı ve yekpare bir şekil almaktadır.
Bir de fesih meselesi var. Cumhurbaşkanı meclisi feshedebiliyor mu?
Bu konuda da üzerinde iyi düşünülmüş bir modelimiz var. Öncelikle şunu belirtelim; Cumhurbaşkanının meclisi feshetmesinden değil, seçimleri yenilemesinden söz edilebilir. İlaveten bu seçim yenileme mekanizması karşılıklıdır. Yani, ister Cumhurbaşkanı, ister meclis seçimi yenileme kararı alsın, her iki organın da görev süresi sona erer ve seçim yenilenir.
Neden böyle bir uygulamaya ihtiyaç duydunuz?
Siyasi modeller tasarlanırken her ihtimal hesaba katılmak, öngörülmek zorundadır. Siyasetin tıkanması, kriz baş göstermesi veya yetkilerin aşırı kullanımı söz konusu olduğunda seçim yenileme kararı alan organın kendi görev süresinin de bitmesi kuralı getirilerek bir denge kurulmuştur. Bu ihtimaller karşısında milletin hakemliğine gitmek bir çözüm olarak modele dahil edilmiştir.
-Toplumun bir kesimi tartışmayı bilinçli olarak aynı noktada sürdürmek istiyor. Yeni sistem "tek adam" tartışmalarına da son verecek mi?
Önerdiğimiz hükümet sistemi tıpkı parlamenter sistem gibi demokratik bir hükümet modelidir. Yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine ve millet iradesine dayanmaktadır. Bizim önerdiğimiz sisteme baktığımızda; Cumhurbaşkanını halk seçmektedir, halka hesap vermektedir. Cumhurbaşkanı bir dönem için beş yıllığına seçilmektedir. Bir kişi iki dönemden fazla Cumhurbaşkanlığına seçilemez. Tek adamlık sistemlerinde böyle bir sınır yoktur. Tek adamlık sistemlerinde kişiler kuvvetleri yetene kadar iktidarda kalır ve halka dayanmazlar. Cumhurbaşkanının meşruiyeti halk iradesine dayanır; tek adamlığın meşruiyeti zorbalığa, zulme veya askeri vb. vesayete dayanır. Cumhurbaşkanı kanun çıkaramamakta, bütçe hariç meclise bir teklif sunamamaktadır. Bütçeyi de Meclis kabul etmektedir. Cumhurbaşkanı çıkarılmış yasaları uygulamakla yükümlüdür. Bu da yürütme görevinden, Anayasadan kaynaklanan icra görevidir.
-Kuvvetler ayrılığı konusunda bir kafa karışıklığı görüyorum, teklifinizde ne var?
Teorik olarak kuvvetler ayrılığının en keskin olduğu model, bizim önerimizin temelini oluşturmaktadır. Buna göre, yasama asli görevlerini üstlenmektedir. Nedir onlar? Kanun çıkarma ve denetleme. Kuvvetler ayrılığı esas olarak parlamenter sistemde sorunludur. Hükümet, parlamentonun içinden çıktığı için yasama ve denetleme faaliyetlerinde meclisin rolü, etkinliği zayıftır. Mesela, 17. dönemden günümüze kadar kanunlaşma oranlarına baktığımızda hükümet tasarılarının oranı yüzde 89.4, milletvekili tekliflerinin oranı ise sadece 10.6'dır. Tabi bu durum sadece Türkiye'de böyle değildir. Parlamenter sistemin uygulandığı her ülkede hükümet ve meclis arasında böyle bir ilişki söz konusudur. Önerdiğimiz modelde yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Bakanlar kurulu kaldırılmış ve Cumhurbaşkanı doğrudan halka karşı muhatap ve sorumlu olmuştur. Özellikle koalisyon hükümetlerinde halkın hesap soracağı muhatabın belirsizliği ortadan kaldırılmaktadır. Önerdiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hesap verilebilir, hesap sorulabilir bir modeldir. Milletvekilleri bakanlık görevi ifa edemeyeceklerdir. Bakan olan milletvekilinin TBMM üyeliği sona erer. Bu da kuvvetler ayrılığını güçlendiren bir öneridir.
Özellikle yargı bağımsızlığı konusunda ne söylemek istersiniz?
Yargı bağımsızlığına gelince; üst yargı idari organı HSYK'ya TBMM ve Cumhurbaşkanı eşit sayıda, altışar üye seçmektedir. Anayasamızın 159. maddesinde öngördüğümüz değişiklikle kürsü seçimi kaldırılmaktadır. Böylece üst yargı Kurulu olan HSYK'da yapılan bu düzenleme ile yargının meşruiyetini halkın iradesiyle seçilmiş organların iradesinden alması sağlanmış olacaktır. Öte yandan, yürütmenin iş ve işlemleri yargı denetimine tabiidir. Yargı kararları tüm kişileri ve her iki organı da bağlar. Yine yargıda önemli bir düzenleme yaparak askeri yargı anayasamızdan çıkarılmaktadır. Keza teklifimizde Anayasanın 9 uncu maddesinde "bağımsız" ibaresinin yanına "tarafsız" ibaresi eklenerek, yargının tarafsızlığına özel bir güvence getirilmiştir. Bütün bu önerilerimiz "hukuk devleti" bakımından tarihi öneme sahiptir.
-Denetim Mekanizmaları nasıl işleyecek?
Bir demokrasinin en önemli ayakları arasında bahsettiğiniz denetim mekanizmaları gelir. Bizim önerdiğimiz modelde, Meclisin yürütmeyi güvenoyu ve gensoru yoluyla denetlemesi kuvvetler ayrılığının katılığı ilkesi nedeniyle kaldırılmış, ancak Meclisin herhangi bir konuda Genel görüşme, Meclis Araştırması yapabilmesi ve yazılı soru önergesi düzenlenmiştir. Bunun yanında bütçe denetimi, KİT denetimi araç olarak durmaktadır. Cumhurbaşkanının kanun teklifi anlamında sadece bütçeyi hazırlama ve Meclis'e sunma yetkisi bulunmaktadır. Bütçe hakkı Meclisin ve bütçeyi kabul etme yetkisi de TBMM'ye aittir. Meclis, yürütmeyi bütçe üzerinden denetlemesi, Sayıştay aracılığı ile mali denetim yapabilmesi önemli araçlardır.
-Yeni sistemin istikrara ve ekonomiye ne gibi etkisi olacak?
Dünyada bütün demokratik ülkelerin öncelikle yakalamaya çalıştığı yürütme istikrarıdır. Anayasalarında da buna yönelik düzenlemeler bulunur. Parlamenter sistem içinde, serbest seçimlerin yapıldığı 1950 yılından günümüze geçen 66 yılda 45 hükümet kurmuşuz. ABD kurulduğu günden bugüne kadar geçen 200 küsur yılda 45. Başkanını seçti. Şimdi hangi sistem istikrar üretiyor, kıyaslamak lazım. Ekonominin temelinde güven ve siyasi istikrar yatar. Siyasi istikrarın gelecek beş yıl için potansiyel varlığı ile seçilecek Cumhurbaşkanının bilinmesi, partisinin bilinmesi, programının bilinmesi ekonomik hayatta güvenin oluşması için önceden bilinirlik sağlayacaktır. Bu yatırımların geleceğini görme anlamına gelmektedir. Önerdiğimiz hükümet sisteminde kuvvetlerin birbirinden ayrı olması, yürütmenin halk tarafından doğrudan seçilmesi ve halka karşı sorumlu olması hesap sorulabilir bir sistem oluşturmaktadır. Bu ise, ekonomik bakımdan çok değerli bir durumdur.
-Referandum ile ilgili hükümetin kafasında bir tarih belirlendi mi?
Referandum tarihini şimdiden belirlemek zor, ancak bütçe görüşmeleri bitti, önerimiz Anayasa Komisyonunun gündeminde, görüşülmeye başlanacak. Anayasa Komisyonu görüşmeleri ve sonrasında Genel Kurul takvimi var. Meclisimizin takdirinden sonra Resmî Gazete'de yayımından itibaren kanuna göre altmış günlük bir sürenin geçmesi gerekiyor.
-Partili Cumhurbaşkanı konusunda nasıl bir yol haritası izlenecek?
Teklifimizde Anayasamızın 101. maddesi değiştirilmektedir. Anayasamızın 101. maddesinde var olan "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir" ibaresi de kaldırılmıştır. Böylece Cumhurbaşkanının her hangi bir partiyle ilişiğinin olmasına imkân getirilmektedir. Yine teklifimizin 21. maddesinde referandumla birlikte yürürlüğe girecek konulardan bir tanesi bu konudur. Değişiklik teklifimiz kabul edildikten sonra bu hüküm ortadan kalkacaktır.
-Dünyanın birçok ülkesinde Başkanlık ve yarı Başkanlık sistemi varken AB'den Türkiye'deki sistem değişikliği konusunda sert açıklamalar geldi. Bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz.
Avrupa Birliği'ni oluşturan ülkelerin bir kısmı meşrutî monarşiyle, bir kısmı da cumhuriyetle yönetilmektedir. Yine bu ülkelerin bazısı federasyonken, bir kısmı da üniter devlettir. Bu farklılık, ülkelerin siyasal tarihlerinden, ihtiyaçlarından ve millî özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Nasıl ki Türkiye AB üyesi ülkelerin iç siyasi tasarımlarını tartışmaya açmıyorsa, bu ülkeler de Türkiye hakkında konuşurken haddi aşmaktan kaçınmalıdırlar, Milletimizin ve Meclisimizin kararına saygılı olmalıdırlar. Anayasa değişiklik teklifimiz bir tercih değil, ülkemizin bekası anlamında bir zorunluluk, özellikle 15 Temmuz'dan sonra bir gerekliliktir.
-50 milletvekili artacak. Bu dağılım nasıl olacak?
Yeni değişiklikle birlikte milletvekili sayısı 600'e çıkacak. Artan milletvekili sayısı, illerin nüfus oranlarına göre dağıtılacak. Demokratik temsili daha yüksek bir hükümet sistemi öneriyoruz, buna ek olarak ülkemizin coğrafî büyüklüğü ve nüfusu dikkate alındığında 50 milletvekilinin dağılımında nüfus kriteri birinci etken olacaktır.
-Yıllardır bu konuda adım atmayan CHP yeni anayasa taslağı hazırladığını biliyoruz. CHP'nin bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP'nin bu girişimleri, dostlar alışverişte görsün kabilinden hareketler. Maalesef CHP'nin yapısında değişimin taşıyıcısı olma özelliği yok. Türkiye'nin değişen şartlarına uygun ve siyaseti güçlendirecek bir anayasa yapmak için 24. dönemde çok elverişli bir zemin doğmuştu. Fakat CHP bu fırsatı değerlendirmek yerine işi kısır çekişmelere boğmayı tercih etti. Son anayasa hazırlıklarının yeni bir şey söyleyeceği, çözüm önerecek bir yapıda olacağı kanaatinde değilim. CHP millet iradesinden korktuğu için statükodan yana tavrını sürdürmektedir. CHP, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden rahatsızlık duyarak daha geri bir teklif sunmakta, Cumhurbaşkanını Meclis seçsin demektedir. Şimdi bu geriye gitmek olur. Milletimiz, edindiği bir hakkı terk etmez. Hele de bu, demokratik bir haksa.
HSYK'nın yapısında bir değişiklik olacak mı?
Mevcut Anayasamızın 159. maddesi HSYK'yı düzenlemekte. Önerimizde bu maddede değişiklik yapılarak, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 12 kişiden oluşması, Cumhurbaşkanı ve TBMM'nin altışar üye ile eşit üye seçimi yapması öngörülmüştür. Böylece üst yargı idari kuruluşu olan HSYK'nın meşruiyeti iki seçilmiş organın iradesine, yani milletin iradesine dayandırılmıştır. Hâkim ve savcıların HSYK'ya üye seçmesi, kürsü seçimi, kaldırılmıştır. Böylece yargı mensuplarımızın kamplaşması, seçim çalışmaları yerine yargılama faaliyetlerine yoğunlaşmaları amaçlanmıştır.
-Referanduma gidildiği takdirde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Bu konuda bir araştırma yaptınız mı?
Türkiye, dinamik ve her fırsatta bir kez daha tanık olduğumuz üzere politik bilinci hayli yüksek bir halka sahip. Halkımız, Türkiye'nin temel sorunlarını ve çözümünü çok iyi bildiğini defalarca gösterdi. 15 Temmuz'da darbe girişimine karşı ortaya koyduğu tavır da bunun bir örneğidir. Milletimizin AK Parti'nin önerisine büyük bir çoğunlukla destek vereceği kanaatindeyim. Kanaatten öte, bizim elimizdeki ilk veriler bu yönde.