Geçtiğimiz Pazartesi kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na veren fakat bakanlık tarafından “alındı” belgesi verilmeyen Türkçe ismiyle Kürdistan Özgürlük Partisi, Kürtçe ismiyle Partiya Azadiya Kurdistanê – PAK ilgili bakanlığın uygulamasına ilişkin tepkiler devam ediyor. AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner "bir siyasetçi olarak şiddete başvurmadan özerk, federe ve bağımsız Kürdistan’ı savunan her partinin kurulmasından yana olduğunu" söyledi.
PAK, İçişleri Bakanlığı’nın uygulamasının hukuki değil, siyasi bir tavır olduğu gerekçesiyle bakanlık hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. AK Parti milletvekilleri Mehmet Metiner, Galip Ensarioğlu, Akil İnsanlar Heyeti üyesi aynı zamanda geçen dönem AK Parti Diyarbakır milletvekillerinden Abdurrahman Kurt ve isminin açıklanmasını istemeyen AK Parti yetkili organlarında yer alan ve parti kapatmaları konusunda uzman bir hukukçu, uygulamanın hukuki ve siyasi olarak yanlış olduğu görüşünü dile getirdiler.
AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner bir siyasetçi olarak şiddete başvurmadan özerk, federe ve bağımsız Kürdistan’ı savunan her partinin kurulmasından yana olduğunu, PAK’ın İçişleri Bakanlığı’na başvuru dilekçesine “alındı” belgesi verilmemesini ise hukukçu olmadığı için yorumlayamayacağını belirtti.
Kürdistan Özgürlük Partisi’nin resmi kuruluş başvurusu daha yapılmadan AK Parti Genel Başkanlarından Mehmet Ali Şahin’in “Anayasa ve Siyasi Partiler yasasına göre ayrılıkçı parti kurulamaz” açıklamasını değerlendiren Metiner, “Sayın Mehmet Ali Şahin, değerli bir hukukçumuz ve Başkan Yardımcımızdır. Anayasa ve yasalar çerçevesinde bunun mümkün olamayacağını gördüğü için söylemiştir. Bu onun siyasal düşünce ve yaklaşımı değildir. Şahin’in açıklamasını böyle okumak gerekir” dedi.
Mevcut yasa ve kanunlar buna izin vermiyorsa bu Türkiye demokrasinin eksikliğidir diyen Metiner, Türkiye artık bundan korkmamalıdır açıklamasında bulundu. Türkiye demokrasinin olgunluğa eriştiği kanaatinde olduğunu ifade eden Metiner, yasaların ise erişilen bu zihinsel olgunluğa yanıt verecek düzeyde olmadığını söyledi. Bu açıdan silahların konuştuğu bir Türkiye’de değil, siyasetin konuştuğu bir Türkiye’de yaşamak istiyorsak, bu çevrelere legal siyaset yapmanın yolları açılmalıdır değerlendirmesinde bulundu. Metiner, Türkiye’yi götürmek istedikleri yol ve mecranın da bu olduğunu söyledi.
AK Parti Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu da, her siyasi düşünce ve akımın kendisini ifade etmek için toplumun genel kaide ve kurallarına uygun, özgürce parti kurma hakları olmadır dedi. Siyasette çok seslilik, çeşitlilik ve rekabet her zaman iyidir diyen Ensarioğlu, ticarete olduğu gibi siyasette de kaliteyi getirir değerlendirmesinde bulundu.
Ensarioğlu, PAK’ın kuruluş dilekçesini verdiği gün PAK yetkililerinin kendisini aradığını konuyla ilgilendiğini, “alındı” belgesinden yetkilinin İçişleri Bankanı Genel Sekreteri’nin o gün mecliste bütçe görüşmelerinde olduğu için problem yaşanmış olabileceğini söyledi. Ensarioğlu, eğer “alındı” belgesi hala verilmemişse konuyu araştırabileceğini belirtti.
AK Parti’nin, Kürt hareketinin legal siyasette yer alması ve siyasal arenada çoğulculuğun yerleşmesi için elinden geleni yaptığını söyleyen Ensarioğlu, uygulamanın AK Parti’nin tavrı olmadığını ifade etti.
Akil İnsanlar Heyeti Üyesi ve geçen dönem AK Parti Diyarbakır milletvekillerinden Abdurrahman Kurt ise İçişleri Bakanlığı’nın, PAK’ın kuruluş dilekçesine “alındı” belgesi vermemesi üzerine ilk gün parti yetkililerinin kendisini aradıklarını, fakat neden bu tür bir uygulamanın yapıldığı konusunda bir bilgiye ulaşamadığını söyledi. Konunun takipçisi olduklarını belirten Kurt, “Her düşüncenin şiddete başvurmadan demokratik ortamda var olması gerektiğini savunuyoruz. Bu çalışmayı ise siyasi renkliliğe ve Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sunan bir girişim olarak değerlendiriyoruz” dedi.
AK Parti hükümetinin Kürt siyasal hareketine “silahları bırakın gelin ovada siyaset yapın” söylemine ve “çözüm” sürecinden sorumlu bir bakanlığın bu tavrı önemli bir samimiyet sınavı değil mi sorusuna Kurt şu yanıtı verdi: “Evet uygulama ters bir uygulama. Gerek Cumhurbaşkanımız Erdoğan, önceki Cumhurbaşkanımız Gül ve Başbakan Davutoğlu bizzat benim de yanlarında olduğum görüşmelerde şiddetin dışında her türlü düşüncenin savunabilmesinden yanayız görüşlerini defalarca beyan ettiler. Bu açıdan problemin aşağı organlardan kaynaklanan bir problem olup olmadığını bilemiyorum. Uygulama AK Parti hükümetinin siyasetiyle terstir” dedi.
Siyasette yeni adımların ilk dönemler dirençle karşılaştığını söyleyen Kurt, fakat bu adımların yanında olduklarını, sorunun en kısa zamanda çözüleceğini tahmin ettiğini ifade etti.
AK Parti organlarında yer alan ve isminin açıklanmasını istemeyen parti kapatmaları konusunda uzman bir hukukçu ise uygulamanın ilk başta dilekçe hakkına karşı işlenmiş bir suç olduğunu söyledi.
Parti kurmak için izin almaya gerek olmadığını söyleyen AK Partili hukukçu, “Parti kurulur, partinin tüzük ve programında Anayasaya aykırı noktalar varsa kurulduktan sonra partiye uyarı yapılır, eğer uyarıya uyulmaz ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı parti hakkında dava açabilir” dedi.
Mevcut yasal çerçevede parti kurmanın engellenmesi önünde hiçbir engel yoktur diyen AK Partili uzman hukukçu, partinin programında yer alan Kürt ve Kürdistan sorununun çözümüne ilişkin özerklik, federasyon ve bağımsızlığın Anayasa uyumluluğu ise dava konusu olabilir değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin altında imzası olan uluslararası hukuk açısından da bu tür partilerin kurulmalarını engellemenin mümkün olmadığını söyleyen AK Partili hukukçu, PAK ile ilgili durumun Kürt sorununa ilişkin siyasetin psikolojik atmosferi, müzakere sürecinin bıçak sırtında gitmesi, yaklaşan genel seçimlerle bağlantılı olduğu değerlendirmesinde bulundu.
AK Partili hukukçu, hükümetin artık bu tür başvurularla sık sık karışılacağını ve ne tür bir yol izleyeceğine karar vermesi için muhtemelen başvuruyu sürüncemede bırakma, ayak sürme yöntemi izlediğini ifade etti.
Geçtiğimiz Ocak ayında da Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi kuruluş dilekçesine İçişleri Bakanlığı vermiş, fakat “alındı” belgesi parti yetkililerine verilmeyerek “siz gidin biz sonra sizleri ararız” diyerek kanunsuz ve usulsüz bir uygulama yapılmıştı. Daha sonra yapılan itiraz ve görüşmeler ardından seksen gün sonra partinin başvurusu alınmış, Yargıtay Başsavcılığı bu kez de parti ismindeki “Kürdistan” ibaresinin çıkartılmasını istemişti.
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi buna itiraz ederek, partinin ön isminde bulunan Kürdistan ifadesi, Kürtlerin ezelden beri üzerinde yaşadıkları tarihsel ve coğrafik bir gerçeklik olup, Kürtlerin yurdu, ülkesi anlamına geldiğini, partinin kuruluş amacı ve misyonunun ismiyle çelişmediği ve herhangi bir bölücü veya ırksal muhteva da içermediği savunmasını yapmıştı. Daha sonra partinin tüzel kişiliği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından geçtiğimiz Haziran ayında onaylanmıştı.
Twitter: @cetin_ceko