AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, "Türkiye’nin NATO’ya girdikten sonra darbelere maruz kaldığını ve ülkenin başına gelen kirli ve kanlı işlerin içinde hep NATO’nun da yer aldığını" iddia ederek, “DEAŞ, PKK ve FETÖ’nün yanına artık terör örgütü NATO’yu da ekleyebilirsiniz” görüşünü savundu.
Tayyar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklanan Orgeneral Akın Öztürk ve Mehmet Dişli'nin itirafçı yapılmaları gerektiğini söyleyerek, "Dişli ve Öztürk o geceye dair özel bilgilere sahip. Bunların cezaevinde çok iyi korunması gerekir. Özel bilgilere sahip oldukları için suikast girişimi uğrayabilir ya da tehdit ve şantaj yoluyla gerçek bilgileri saklamaları sağlanabilir. Bu iki isim itirafçı yapılarak 15 Temmuz'un bilinmeyen ve gecenin karanlık bölümlerine ilişkin çoğu noktayı aydınlatabilirler" diye konuştu.
Darbeci Mehmet Dişli ve Akın Öztürk'ün itirafçı yapılması halinde olası açıklamaları 15 Temmuz'a dair neleri değiştirir?
Mutlaka itirafçı yapılmalılar. Bugün doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz doğru, kahraman bildiklerimiz vatan haini, hain bildiklerimiz kahraman olabilir. 15 Temmuz'a dair bütün paradigmanın yeni itiraf ve açıklamalarla alt üst olabileceğini düşünüyorum.
Milat gazetesinden Özlem Doğan'ın sorularını yanıtlayan (23 Ocak 2017) Tayyar'ın açıklamaları şöyle:
Milli iradeye yönelik gerçekleştirilen saldırıların ve 15 Temmuz darbe girişiminin müsebbibi FETÖ'nün böyle kanlı bir darbe girişiminde bulunacağına ihtimal verilmemesi kalkışmayı bu noktaya kadar ilerletti diyebilir miyiz?
Yakın tarihte Cumhurbaşkanımızın siyasi varlığına yönelik gerçekleştirilen ve FETÖ'nün de içinde bulunduğu dört büyük suikast girişimi oldu. Bunlar MİT operasyonu, Gezi olayları, 17-25 Aralık ve son olarak da 15 Temmuz darbe girişimidir. Uyuyan hücre olarak tarif ettiğimiz paralel yapı mensupları TSK içerisindeydi ama bu yapılanmayı uzun süre ne toplum ne de ülkeye yönetenler çok iyi kavrayamadı. TSK'da daha güçlü bir filtre sistemi olduğu var sayılıyordu ama 15 Temmuz bunun böyle olmadığını gösterdi.
Türkiye'nin daha önce yaşadığı hiçbir darbede sokağa çıkmayan Türk halkını canı pahasına silahlı darbecilerin karşısına çıkaran nedir?
Türkiye 1960 yılından beri vesayet girişimlerini yaşadı. Toplum sokaklara çıkıp bir tavır geliştirmedi. İlk defa 15 Temmuz'da halk bir direnç ortaya koydu. Çünkü Türkiye üzerinde oynanan oyunun farkına vardı. Bir yönetim değişikliği değil, Türkiye'yi bölmeye ve parçalamaya yönelik bir girişim olduğunu gördü. Üstelik inandıkları bir lider var. Bu yüzden Türk halkı kendi ülkesine, birliğine, beraberliğine ve liderine sahip çıktı.
TSK içindeki FETÖ mensupları tarafından 15 Temmuz'un darbe planı yapıldığı günlerde bu yapılanmaya ait olmayanlar bu planı fark edemedi mi? Eğer darbe olasılığı ön görüldüyse neden Cumhurbaşkanımıza bu konuda net bir bilgi verilmedi?
Maalesef Genelkurmay karargâhı Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza sağlıklı bilgiler vermedi. Hatta yanıltılıp ve manipüle edildiğini düşünüyorum. Genelkurmay Başkanı'nın baş danışmanı, baş yaveri, korumaları, özel kalem müdürü; kısacası tamamı FETÖ'den seçilmiş. 15 Temmuz aslında devletin gözünü açtı. Daha önce FETÖ yargıya, emniyete, TSK'ya, devletin her kurumuna nüfuz ettiği için mücadele sınırlı kalıyordu. Çünkü bir şekilde devletin bütün kurumlarını ele geçirdikleri için iş yapılmasını engelliyorlardı. Bu yüzden 15 Temmuz'dan önce TSK yönetimi Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımızı yanılttı.
Bilgi akışını engelleyen FETÖ'cülerin varlığı şüphesiz15 Temmuz'un yaşanmasında en büyük etkenlerden biri ama istihbarat konusunda da değişmesi gereken noktalar olduğunu düşünüyor musunuz?
15 Temmuz bir başka yanlışı da ortaya koydu zaten. Devlet kurumlarını kendi içinde kapalı hale getirirsek darbe riski her zaman olabilir. Dolayısıyla FETÖ'nün TSK eliyle planladığı darbe girişimine karşı önceden önlem alınamamasın bir sebebi de maalesef istihbarat mekanizmasındaki çarpık yapılaşmadır.
H.A isimli havacı binbaşının 15 Temmuz günü MİT'e baskın yapılacağını haber vermesi kalkışmanın seyrini nasıl değiştirdi?
En önemli kırılma noktası olarak görüyorum. Eğer havacı binbaşı o istihbaratı MİT'e erken bir saatte gelip haber vermeseydi ve MİT yönetimi bu istihbaratı ciddiye alıp üzerine gitmeseydi, darbe planlandığı gibi saat üç civarlarında gerçekleştirilir ve darbeciler büyük ihtimalle sonuç alırlardı. Yani Türkiye o tarihte çok ağır bir bedel ödeyebilirdi. MİT'e bu istihbaratı getiren havacı binbaşı kahraman ilan edilmeli.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar darbeye destek verseydi darbe kalkışmasının sonucu nasıl olurdu?
Süreç daha kanlı yaşanırdı. Planların deşifre olduğu saatlerde Hulusi Akar'ın vereceği destek güçlü olmayabilirdi ama geceyarısı deşifre olmamış bir plan başarılı olurdu. Darbeciler Akar'ı ikna edebileceklerini düşünüyorlardı. Önce Mehmet Dişli daha sonra da Akın Öztürk ikna etmeye çalıştı. Dişli ve Öztürk o geceye dair özel bilgilere sahip. Bunların cezaevinde çok iyi korunması gerekir. Özel bilgilere sahip oldukları için suikast girişimi uğrayabilir ya da tehdit ve şantaj yoluyla gerçek bilgileri saklamaları sağlanabilir. Bu iki isim itirafçı yapılarak 15 Temmuz'un bilinmeyen ve gecenin karanlık bölümlerine ilişkin çoğu noktayı aydınlatabilirler.
Darbeci Mehmet Dişli ve Akın Öztürk'ün itirafçı yapılması halinde olası açıklamaları 15 Temmuz'a dair neleri değiştirir?
Mutlaka itirafçı yapılmalılar. Bugün doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz doğru, kahraman bildiklerimiz vatan haini, hain bildiklerimiz kahraman olabilir. 15 Temmuz'a dair bütün paradigmanın yeni itiraf ve açıklamalarla alt üst olabileceğini düşünüyorum.
Kamuoyunda 15 Temmuz'un azmettiricisinin ABD ve NATO olduğu yönünde kuvvetli bir kanaat var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD ve NATO darbe kalkışmasının neresinde?
Türkiye NATO'ya girdikten sonra darbelere maruz kaldı. Ülkenin başına gelen kirli ve kanlı işlerin içinde hep NATO oldu. 1960 darbesi İngilizler'in, 1971 muhtırası CIA'in, 1980 darbesi ise NATO'nun gerçekleştirdiği darbedir. Kendine yeni bir yol çizen NATO'nun planına göre Erdoğanlı bir Türkiye olmamalı. Tüm terör örgütleriyle bölgeyi dizayn etmeye çalışan NATO artık Türkiye için bir tehdit haline geldi. DEAŞ, PKK ve FETÖ'nün yanına NATO'yu da ekleyebilirsiniz. Çünkü bir terör örgütü haline geldi. Türkiye buna karşı bir tedbir almalı. Bu tedbir de İncirlik Hava Üssü'nü kapatmak olabilir.
Ortadoğu'yu karıştıran, PKK/PYD'ye açıkça destek veren ve Türkiye'yi yeniden dizayn etmek isteyen ABD'yle ilişkilerimiz Trump döneminde nasıl seyredecek? Sizce iki ülke arasında olumlu bir adım atılabilir mi?
Yeni bir sayfa da açılabilir ama FETO'nun Türkiye'ye iadesi ve Suriye'de PKK'ya verdiği desteği çekmesi gerekiyor. Bu kriterlere uyacaklarına dair taahhüt verirlerse Türkiye ABD ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. Ama bu isteklerimiz yerine getirilmezse ilişkiler en alt seviyeye düşürülmeli ve Şangay Beşlisi gibi yeni siyasi birlikler kurulmalı. Ayrıca NATO'dan da çıkılmalıdır. NATO zaten bir soğuk savaş dönemi ürünü olarak dünyanın hayatında. Türkiye'yi koruyup kollayan değil, tehdit eden bir yapıya dönüştüğü için NATO'da kalmamız artık gereksiz.
Trump'ın 21 Ocak'ta Obama'dan görevi devralmadan önce yaptığı açıklamalara bakacak olursak ABD'yi ve dolayısıyla dünyayı nasıl bir dönem bekliyor?
ABD'de de bizdeki gibi güçlü bir yapılanma mevcut. Trump ABD'deki statükonun kendisine çizeceği yol haritasının dışına çıkma sinyalleri veriyor. Eğer Trump da Erdoğan gibi statükoyla savaşarak kendine alan açarsa başarılı olur ve bu başarı hem ABD'nin hem de dünyanın kazancı olur. Trump'a tavsiyemiz kendisine Erdoğan'ı rehber edinmesidir. Eğer Obama'ya dönüşürse dünya üçüncü dünya savaşı riskiyle karşı karşıya kalır.
Gerek terör saldırıları gerekse darbe girişimi üzerinden değerlendirirsek Türkiye neden bu kadar hedefte?
Türkiye'ye biçtikleri bir rol var. Ülkeye sınıf ve çağ atlatan Erdoğan'ı tasfiye etmek istiyorlar. Ellerine aldıkları cetvelle İslam coğrafyasını yeniden çizmek istiyorlar. Yüz yıl önce olduğu gibi bölgede birçok butik devletin kurulduğu, tek başlarına güç oluşturamayacakları kendilerine muhtaç devletler oluşturmak istiyorlar. Bu ülkelerin daha sonra bir araya gelmeyi önleyici siyasi bariyerler oluşturmak amacındalar.
‘Üst Akıl'ın Türkiye'ye ve bölgeye yönelik büyük planı nedir?
Türkiye'nin doğusunda PKK devleti oluşturacaklar ki Türkiye küçülsün. Yukarıda da Ermenistan'dan Esad rejimine kadar uzanan bir Nusayri, Şii ve Ermeni hattı oluşturmak istiyorlar. Böylece Türkiye'nin hem tarihiyle hem İslam coğrafyasıyla bağı kopacak. Bu yeni uzantıdan ticari açıdan İsrail'i de içine alan büyük doğalgaz petrol boru hattıyla nemalanacaklar.
Türkiye bu planı bozmaya yönelik girişimlerinden dolayı 15 Temmuz'u yaşadı diyebilir miyiz?
Türkiye'nin müdahalesinden dolayı ABD'nin bölgeye ilişkin planları tutmadı. Türkiye kantonların birleştirilmesine itiraz etti. 15 Temmuz'un sebeplerinden biri de budur. ABD kanlı ve tehlikeli bir oyun oynuyor. 15 Temmuz'da istediklerine ulaşamadılar. Türkiye hem büyük bir tehlikeyi atlattı hem de daha çok güçlendi.
‘Üst Akıl' bahsettiğiniz hattı kurma amacından şimdilik vaz mı geçti yoksa ne şekilde olursa olsun planını devam ettirecek mi?
Hayır vazgeçmediler. 15 Temmuz defterini de hâlâ kapatmadılar ama o geceki gibi tankla, topla, uçakla bir darbe gerçekleştirmeye güçleri kalmadı. Fakat suikastlar ve terör saldırılarının yanı sıra bir imparatorluk bakiyesi olan bu ülkede farklı etnik unsurlar ve inanç gruplarından gelen insanları katlederek kaotik bir ortam oluşturmak isteyebilirler.
ABD ve Rusya üzerinden bir risk analizi yapılırsa bu iki ülke arasında hangisiyle Suriye'deki karışıklık ve tehdit yüzünden daha büyük bir problem yaşarız?
Rusya'nın Suriye üzerindeki menfaatleri ABD'ye göre ciddi bir tehdit değil. Onlara Doğu Akdeniz'e açılmak için Tartus ve Lazkiye yetiyor. Türkiye'nin temel hedefi PKK'ya devlet kurdurmamak. Rusya'nın PKK devlet kurdurmak gibi bir derdi yok. O nedenle Rusya ile daha kolay ilişki kurabiliriz. İran'la zaman zaman çatışma alanları oluşabilir. İran hala PKK'yla bağını koparmadı. Kandil'in üçte ikisi İran topraklarında Amerika'nın bölgedeki temel hedefi Türkiye ve İran'ı parçalayıp iki ülkeden birden fazla devlet üretmek. Bunlardan biri de büyük bir PKK devleti kurmak.
Yeni Anayasa değişikliğinin kabulü ve Başkanlık sistemi Türkiye'nin geleceği açısından nasıl bir rol oynayacak?
Devlet yeniden formatlanacak. Bunun doğum sancılarını yaşıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda iktidarların on yılda bir değiştiğini görüyorduk. Bu değişimler neticesinde derin unsurlar kendi içinde iktidarları paylaşmışladır. Ama 15 Temmuz'dan sonra devleti yerli ve milli olarak biçimlendirme fırsatı doğdu. Türkiye şu an bir geçiş döneminde. Anayasa değişikliği de bu geçiş sürecinin en önemli evrelerinden birisi. Cumhurbaşkanını seçmek için yeniden sandığa gideceğimiz bu üç yıl çok önemli. Bu süre Türkiye'yi bölmek isteyeler için de önemli. Yoksa bir daha ülkemizi bölmeye fırsat bulamayacaklarını biliyorlar. Bu yüzden her türlü şeytani oyunu geliştirebilirler.