TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP'li Prof. Mustafa Şentop, MHP'ye önerdikleri anayasa değişikliği teklifinin "cumhurbaşkanlığı sistemi değil, başkanlık sistemi olduğunu" söyledi. "Önerdiğimiz metinde, yasama ve yürütme iki ayrı meşruiyet ve seçime dayandığı için özü itibarıyla başkanlık sistemidir" diyen Şentop, "Ama 'Cumhurbaşkanlığı sistemi' de diyoruz" ifadesini kullandı.
Şentop, referandumdan “Evet” çıkması durumunda cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisinin başlayacağını ancak, otomatik olarak genel başkan olamayacağını vurgulayarak, "Onun için partinin kongre yapması lazım. 2019’u beklemeden kongre yapabiliriz" dedi.
Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan (16 Aralık 2016) Şentop'un açıklamlarından bazı bölümler şöyle:
İlk sorum şu; AK Parti’nin TBMM’ye sunduğu hükümet modeli tam olarak nedir? Partili cumhurbaşkanlığı mı yoksa başkanlık mı?
Partili cumhurbaşkanlığı sistemi değil, öyle bir sistem yok zaten. Dünyanın hiçbir yerinde “Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiği kesilir” diye bir hüküm yok. 1960 öncesinde bizde de yoktu, sonradan konuldu. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilince, partisiyle ilişkinin kesilmesi de anlamlı bir şey olmaktan çıktı. Eğer yürütme yasamadan bağımsız olarak meşruiyetini ayrı bir seçimden alırsa, o zaman başkanlık sistemi var demektir ki biz bunu içeren bir teklifte bulunduk.
Dolayısıyla, siz aslında MHP’nin hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak buna “cumhurbaşkanlığı sistemi” adı verseniz de aslında bu teklif özü itibarıyla bir başkanlık sistemi teklifi midir?
Eee tabii. Amerikalılar da “Başkanlık” demiyor, “President” diyor! Dolayısıyla, sistemin adının çok önemi yok burada. Bizim önerdiğimiz metinde, yasama ve yürütme iki ayrı meşruiyet ve seçime dayandığı için özü itibarıyla başkanlık sistemidir. Ama “Cumhurbaşkanlığı sistemi” de diyoruz.
Getirdiğiniz modele yönelik en temel eleştiri, erkler ayrılığı konusunda. Cumhurbaşkanı’na partisinin genel başkanı olma yolunu açtınız. Parlamento seçimleriyle Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı tarihte yapılacağından, Meclis’in çoğunluğunun başkanın partisinden oluşacağını tahmin etmek zor değil. Bu durumda, Cumhurbaşkanı’nın parlamentoyu kontrol altına alacağı endişesi taşıyanlara ne dersiniz?
Bu eleştiriler çıkış noktası itibarıyla yanlış. Şu anda da Cumhurbaşkanı’nın kurucusu olduğu AK Parti, Meclis’te büyük bir çoğunluğa sahip ve Anayasa’yı değiştirmeye yakın sayıda milletvekili var. Yasama ile yürütme arasında zaten iç içe geçmişlik söz konusu. Dolayısıyla bu mantıkla yasama ve yürütme tek bir partinin elinde, onlara göre. Değişecek olan nedir? Sormak isterim...
Başkanlık sistemlerinde, meclisin başkanı denetleyebilmesi esastır. Getirdiğiniz sistem, buna gerçekten olanak tanıyor mu?
Önerdiğimiz sistemi, uzayda bir nesne gibi düşünmek veya akademik kitaplardaki ideal sistemler gibi değerlendirmek yanlış olur. Yeni sistem, bugünkü sisteme göre hem parlamentoyu daha fazla güçlendirecek hem de yönetimi daha iyi sağlayacak.
Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında konuşmuyoruz. Türkiye bundan sonra da başkanlar, Cumhurbaşkanları görecek. Velev ki otoriteleşme eğilimi gösteren biri geldi başa... Nasıl denetlenecek?
Bugüne göre geriye gidiş yok, ileri gidiş var. Yeni sistemde denetim imkânı bugünküne göre daha iyi olacak.
Güvenoyu ve Meclis oylaması gibi Meclis’in hükümeti denetlemesine yönelik enstrümanları neden kaldırıyorsunuz?
Şu anki sistemde hükümet parlamentonun içinden çıkıyor. Bunun için de parlamentonun güvenoyunu alması lazım. Dolayısıyla parlamento istediği zaman seçtiği bakanları veya hükümeti Meclis oylamasıyla düşürebilir. Hâlbuki bizim önerdiğimiz sistemde hükümeti parlamento seçmiyor, doğrudan halk seçiyor. Parlamento ne kadar meşruysa, halkın seçtiği başkan ve hükümet de o kadar meşru. O zaman parlamentonun seçmediği, güvenoyuna muhtaç olmayan bir hükümeti, parlamentonun da gensoru ile düşürmesi mantıklı olamaz. Bu bakımdan başkanlık sisteminde gensoru olmaz, o parlamenter sistemin özelliğidir.
Peki ama şu anki sistemde Meclis, gensoru ile 276 milletvekilinin oyuyla hükümeti düşürebiliyor. Oysa yeni sistemde, Meclis’in Cumhurbaşkanı’nı yargılama yetkisini çoğunluğa bağlı kılıyorsunuz. Burada bir dengesizlik yok mu?
Bildiğiniz üzere, ABD’de de başkana suçlama mümkün. Suçlamayı temsilciler meclisi, yargılamayı da senato yapıyor. Ama orada da 3’te 2’lik oy aranıyor. Bizim getirdiğimiz sistemde Cumhurbaşkanı’nı suçlama imkânı var ama bu yolun suiistimal edilmesini engellemek lazım. Milletvekili sayısı 600’e çıkacak. Buna göre “3’te 1’i” dersek, her gün 200 kişi bir araya gelip anlaşarak başkanla ilgili bir suçlamayı parlamentoya taşıyabilir. O zaman hükümetin ve başkanın çalışma imkânı kalmaz. Buna imkân vermemek lazım.
Referandumdan “Evet” çıkarsa Cumhurbaşkanı hemen parti genel başkanı olacak mı?
Partisiyle ilişkisi başlayacak ama otomatik olarak genel başkan olmaz. Onun için partinin kongre yapması lazım.
AK Parti 2019’u beklemeden kongre yapar mı?
Olabilir tabii, niye olmasın. Bu bir hak sonuç itibarıyla.
HSYK’ya ilişkin düzenleme de dikkat çekici...
Hâkimler Savcılar Kurulu’nun 6’sını yasama organı, Adalet Bakanı dışındaki 5’ini ise Cumhurbaşkanı seçecek. Seçimle ilgili de parlamentoya nitelikli bir çoğunluk getiriyoruz. Önce 3’te 2, sonra 5’te 3 tekrarlanacak. Son oylamada bu olmadığı takdirde en çok oy alan iki kişi arasında ad çekme suretiyle belirlenecek.
Sizin basit çoğunlukla seçim istediğiniz ama MHP’nin itirazı sonucu bu hale geldiği doğru mu? Pratikte nasıl işleyecek?
Şüphesiz bu ad çekme usulü, MHP’nin önerdiği bir usuldür. Nitelikli çoğunluğa biz de karşı değildik ama “İlk iki turda seçilmezse buna bir formül bulmamız lazım” diyorduk. Mesela Yargıtay kontenjanından bir üyelik boşalmış diyelim. Bu üyeliğe isteyen herkes aday adaylığı başvurusu yapabilecek. Sonra 52 kişiden oluşan Karma Komisyon’da gizli oylama yapılacak. Gizli oylamada 3’te 2’ çoğunluk aranacak. Olmadığı takdirde ikinci turda 5’te 3 çoğunluk aranacak. 5’te 3 ile de belirlenemediği zaman bu kez ad çekme usulü yapılacak, 3 aday belirleyecek. Her adaylık için bu işlem ayrı ayrı tekrarlanacak. Bu 3 aday Meclis Genel Kurulu’na gönderilecek. Orada da yine aynı şekilde gizli oylama, önce 3’te 2 ile sonra 5’te3 ile yapılacak. Olmadığı takdirde en çok oyu alan iki kişi arasında kura çekme usulü uygulanacak.
Referandumdan evet çıkarsa HSYK ile ilgili düzenlemenin hemen yürürlüğe gireceği doğru mu?
Evet, referandumda kabul edildiği takdirde 2019 yılı beklenmeden, HSYK seçimleri 30 gün içerisinde yapılacak. Bundan sonra ise süresi dolanlar için ayrı ayrı seçim yapılacak.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki “Yüksek” kelimesi neden çıkardınız?
“Yüksek” kelimesinin zaman içerisinde farklı bir psikolojik sıkıntı doğurduğu kanaatindeyim.
Yargıyı gökten yere indirmemiz lazım. Bu, sonuçta idari bir kurul. Hâkim ve savcılıkların tayinleri ve soruşturmaları ile ilgili işlere bakıyor. Buna, “Yargı İdari Kurulu” gibi bir isim de verilebilirdi. Cumhurbaşkanı’nın seçeceği üyelerin, 5’inden 2’si ile Meclis’in seçeceği 6 üyeden 2’si üniversitelerin hukuk fakültelerindeki öğretim üyeleri veya avukatlar arasından olacak. Yani 11 kişilik kurulun 4 üyesi hâkim ve savcılık mesleği dışından olacak. Böylece sadece mesleki bir dayanışma içinde hareket eden bir kurul olmaktan da çıkartma gibi bir hedefimiz var.
Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını neden azaltıyorsunuz?
Esasen Anayasa Mahkemesiyle ilgili hiçbir düzenleme yapmadık. Üye sayısı mecburen düşüyor çünkü Anayasa Mahkemesi’nin 2 üyesi askeri yüksek mahkemelerden geliyordu. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay’ı kaldırdık. O nedenle üye sayısını 17’den 15’e indirdik. Şu anda Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kökenli mevcut üye olan arkadaşlar var. Onlar da görev süresi bitene kadar devam edecek.