AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, "Eğer CHP o dönemde Sayın Abdullah Gül seçilemez iddiasıyla beraber 367 krizini çıkarmamış olsaydı belki biz bugün başkanlığı tartışmıyor olacaktık" dedi.
Turan, düzenlediği basın toplantısında, Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile ilgili başvurusunu reddetmesi ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık sistemi konusundaki açıklamaları sonrasında başlayan tartışmaları değerlendirdi.
CHP'nin yaklaşık bir ay önce KHK'larla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvurunun reddedildiğini anımsatan Turan, o dönem kendilerinin Anayasa'nın 148. maddesinin açık olduğunu belirttiklerini söyledi.
Turan, 148. maddenin tartışmaya mahal bırakmaksızın net ifadelerle ‘olağanüstü hallerde, savaş hallerinde, kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas yönünden Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne dava açılamaz' hükmünü içerdiğini hatırlatarak şöyle konuştu: "O dönemde CHP'nin başvurusunu açık hüküm olmasına rağmen samimiyetten uzak bir yaklaşım olarak değerlendirmiştik. Çünkü o görüşmeden bir gün önce Sayın Başbakanımız ile Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir görüşmesi vardı. O görüşmede KHK'larda yanlışlar varsa bunları not edelim ve düzeltelim talebi vardı. İlk birkaç KHK'da CHP'nin Sayın Başkanı'nın tespitleri de değerlendirilerek bazı konularda revizyona gidilmişti. O yüzden o gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurmanın hukuka aykırı, son dönemde içinde bulunduğumuz siyasi sürece aykırı, Meclis'in teamüllerine aykırı şekliyle bir başvuru olduğunu, bunun da reddedilmesi ihtimalinin çok büyük olduğunu ifade etmiştik. Bugün gördüğümüz odur ki Anayasa Mahkemesi 148. maddeye göre ret kararı vermiştir."
Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının yerinde bir karar olduğunu değerlendiren Turan, "Ancak CHP'nin değerli yöneticileri bu karardan sonra skandal bir açıklama yaparak bu kararı skandal olarak yorumlamıştır. Aslında bu yaklaşımın bile Anayasa Mahkemesi kararlarının kendi beklentileri doğrultusunda olmadığı zaman nasıl yaklaştıklarının, hukuka nasıl uzak olduklarının göstergesi" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Başbakan Binali Yıldırım'ın başkanlık sistemine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bülent Turan, başkanlık sisteminin, Türkiye'nin istikrarı adına gündeme getirilen bir model olduğunu söyledi.
Bu modelin değişik zamanlarda gündem olmakla beraber diğer partilerin farklı yaklaşımı dolayısıyla bu zamana kadar hayat bulamadığını ifade eden Turan, şunları kaydetti:
"Son dönemdeki uzlaşma süreci, birbirimizi daha iyi anlama, dinleme süreci Türkiye'nin temel meselelerini bir daha gözden geçirme imkânı verdi. Anayasa değişikliği bu milletin uzun yıllardan beri hatta her partinin de talebiyle, teklifiyle gündemde olan bir gerçek. Bizler öyle bir anayasa yapalım ki bir daha bu ülkede darbenin d'si olmasın, vesayetin v'si olmasın istiyoruz. Derdimiz bu. Yoksa zaten fiili bir durum var. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın uyumundan kaynaklı sinerji Türkiye'de fiilen bir başkanlık modeli olduğunu hissettiriyor insanlara. O yüzden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin fiili durumun resmi hale gelmesi teklifini zaten biz de daha önce de yaptık."
Turan, farklı partiden gelmiş bir cumhurbaşkanı ile farklı partilerden gelmiş bir koalisyon veya hükümetin olması halinde nasıl bir kriz olacağını herkesin söylediğini, şu anki sistemin müsebbibinin 367 kriziyle beraber gündeme gelen o zamanki cumhurbaşkanı seçimi olduğunu vurguladı.
Bülent Turan, "Eğer CHP o dönemde Sayın Abdullah Gül seçilemez iddiasıyla beraber 367 krizini çıkarmamış olsaydı belki biz bugün başkanlığı tartışmıyor olacaktık. Çünkü halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ile Meclis'in seçtiği bir cumhurbaşkanından aynı tavrı, aynı sorumluluğu bekleyemezsiniz. Yani siz yüzde 51 en az oyla seçileceksiniz, yüzde 20-30 ile seçilen bir hükümetle uzlaşırken, konuşurken tavrınızın daha farklı olmasını bekleyeceksiniz. Bu akla ziyan bir yaklaşım. Artık bu ülkede cumhurbaşkanlığı seçimi halk tarafından yapılıyor. Bu konu kapanmıştır. Bu saatten sonra Meclis'in Cumhurbaşkanı seçmesi ihtimali yok. O yüzden bizim bir adım daha atıp seçilen cumhurbaşkanıyla beraber yetki, sorumluluk dengesini oluşturmamız lazım" ifadelerini kullandı.
Turan, MHP ve hatta CHP'nin destek olacağı bir paketle beraber bu fiili durumun resmiyet kazanması sürecini ümit ettiklerini, beklediklerini kaydetti.
2007 yılında 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin dolmasının ardından Meclis'te gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından ortaya atılan 367 kuralı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilememesine ve 22 Temmuz erken seçimlerinin yapılmasına neden olmuştur.
Kanadoğlu'nun formülüne göre, Cumhurbaşkanı'nın seçilebilmesi için sadece ilk iki turda nitelikli çoğunluk olan 367 oyu alması değil aynı zamanda Meclis'te oturum yapılabilmesi için 367 milletvekilinin hazır bulunması gereklidir. 367 milletveklinin oturumda bulunmaması halinde seçimlerin birinci turu gerçekleşmemiş sayılır. Bu şekilde Abdullah Gül'ün seçilmesi için salt çoğunluğun yeterli olduğu 3. ve 4. turlara geçilmesi önlenmiş olacaktı. O dönemde Meclis'te bulunan CHP, ANAP ve DYP'nin seçimlerin ilk turunda katılmaması sonucu AKP 367 sayısını bulamamış Gül'ün 357 "evet" oyu aldığı seçimler CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvurusunun ardından iptal edilmiştir.
E-muhtıra olarak bilinen 27 Nisan muhtırası da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun ardından yayımlanmıştır.