"AKP'nin afişlerde kullandığı sloganlar gerçeği yansıtmıyor"

"AKP'nin afişlerde kullandığı sloganlar gerçeği yansıtmıyor"

Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, 16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Anayasa değişikliği metninin hiçbir yerinde 'hükümet' ya da 'Bakanlar Kurulu' gibi ibareler de yok. Millet, Anayasa’da yazılı olmayan 'hükümeti' nasıl seçecek, gerçekten merak konusu olmalı" dedi. Yılmaz, "AKP’nin afişlerde ve ilanlarda kullandığı sloganlar esasen gerçeği hiç yansıtmıyor" diye yazdı.

Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Afişler gerçeği yansıtmıyor" başlığıyla yayımlanan (11 Nisan 2017) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve MHP Genel Başkanı’nın yürüttüğü “evet” kampanyasında son günlerde öne çıkan şey, “hayır” kampanyası yürüten parti ve kişilerin “yalan” söylediği.

Referandum ile değiştirilmek istenen yeni Anayasa’nın nelere yol açabileceğine ilişkin eleştirileri çürütmeye yönelik açıklamalar yerine, kısaca “yalan” deyip geçiyorlar.

Böyle yapıyorlar çünkü kendileri de gayet iyi biliyor ki söylenenlerin hiçbiri yalan değil.

Tam tersine, AKP’nin afişlerde ve ilanlarda kullandığı sloganlar esasen gerçeği hiç yansıtmıyor.

Tam tersine gerçeği örtmeye, perdelemeye yönelik yöntemler bunlar.

Mesela, AKP’nin kampanya afişlerinde ve gazetelerde yayımlanan ilanlarından birinde şöyle bir slogan var:

“Güçlü ve yetkili Meclis. Kanunları sadece Meclis yapıyor.”

Türkiye’nin yıllardır nasıl yönetildiğini bilmeyen bir uzaylıya bir anlam ifade edebilir bu belki ama gerçek şu ki kanunları, Türkiye’de de zaten Meclis’ten başka kimse yapmıyordu.

Darbelerin geçiş dönemleri bir kenara bırakılırsa, bütün kanunlar Meclis’te yapıldı. Herhangi bir kurum ya da kişi kanun yapmadı, yapamazdı da zaten.

Böyle diyerek, aslında bir gerçeği örtmeye çalışıyorlar ki o da Cumhurbaşkanı’nın, kanun çıkarılmasına ihtiyaç duymadan kararnameler yoluyla ülkeyi idare edebileceği gerçeğidir.

Referandumda “evet” oyu çıkarsa değişecek 104. madde ile Cumhurbaşkanı’na şöyle bir yetki veriliyor:

“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.”

Bu kararnamelerin hükümsüz hale gelebilmesi ancak Meclis’in aynı konuda farklı bir kanun çıkarılmasıyla mümkün.

Daha önce yürütme alanına ilişkin böyle düzenlemeler, Meclis’in çıkardığı kanunlar tarafından yapılıyordu, şimdi bu işi bir kişi yapacak.

Olağanüstü hal ilan etmeye gerek görürse de “kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi” var.

AKP’nin ilan ve afişlerinde kullandığı sloganlardan biri de şöyle diyor:

“Milletin hem Meclis’i, hem hükümeti seçmesi için evet.”

Böyle bir şey referanduma sunulan değişikliklerin hiçbir yerinde yok.

Millet, Meclis’i ve Cumhurbaşkanı’nı seçecek, hükümeti değil.

Cumhurbaşkanı yardımcılarını, ki bunların sayısı da belli değil, ve “bakanları” Cumhurbaşkanı kendisi seçecek ve bunlar Meclis’in onayına tabi değil.

Meclis bu atamalara karışamadığı gibi, “bakanları” ve Cumhurbaşkanı yardımcılarını denetleyemez, gensoru ile düşüremez.

Zaten başkanlık sisteminde bizim bugüne kadar bildiğimiz anlamda bir “hükümet” de olmaz.

Yürütme gücü bir tek kişide toplanmıştır, yetki de, sorumluluk da ondadır.

Parlamenter sistemin Bakanlar Kurulu’nda olduğu gibi ortak bir sorumluluk da söz konusu değildir.

Her biri tek tek Cumhurbaşkanı’na karşı sorumludur.

Bu nedenle bu kişilere ABD’de “bakan” değil, “sekreter” diyorlar.

Zaten, Anayasa değişikliği metninin hiçbir yerinde “hükümet” ya da “Bakanlar Kurulu” gibi ibareler de yok.

Millet, Anayasa’da yazılı olmayan “hükümeti” nasıl seçecek, gerçekten merak konusu olmalı.

Not: Anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak “Elveda Anayasa” isimli bir kitabı mart ayında yayınlayan Prof. Dr. Kemal Gözler, “Referandumdan Önce Son Gözlemler”başlıklı yeni bir makalesini www.anayasa.gen.tr isimli Anayasa Hukuku sitesinde yayınladı. Anayasa Hukuku sitesinde yayınlandı diye, gözünüze korkutucu gelmesin. Okuduğunu anlama yetisine sahip herkesin anlayabileceği dilde yazılmış bu makaleyi ve öncesinde yayınlananları okumanızı öneririm. Çünkü öyle bir referandum süreci yaşıyoruz ki, Anayasa değişiklikleri, gerçekte ne getiriyor, neyi götürüyor, çoğumuz farkında bile değiliz.

HSYK Başkanvekilinin açıklaması

Geçen gün “FETÖ’nün Medya Ayağı” olarak bilinen davada, bazı kişileri tahliye eden hâkimlerin açığa alınmalarını eleştiren bir yazı yazmıştım. HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz konuyla ilgili bir açıklama yaptı.

Yılmaz, söz konusu davada 21 kişinin tahliye edilip, 5 kişinin edilmediğine dikkat çekiyor ve “Delillerin yüzde 90’ı toplanmamış. Dijital deliller çözülmemişken neye dayanarak 21 tahliye kararı verirken, 5’ini tahliye etmiyorsun” diye soruyor.

“Aldığımız kararın nedeni hem ilgili hâkimleri korumak, aslanların önüne atıp parçalatmamak, hem de milletin yargıya olan inancını muhafaza etmek. HSYK olarak hâkimlerin her aldıkları kararı didikliyor değiliz. HSYK, ulusal basını, sosyal medyayı, yerel medyayı da inceleyerek, adliye ile ilgili bilgileri çıkarıyoruz. Hâkim edep ve adabıyla bağdaşmayan, yargının saygınlığına gölge düşürecek birtakım tavır, davranış ve eylemler görürsek HSYK’nın gündemine alıp inceleme ve soruşturma izni vermeyi görüşüyoruz. İnceleme ve soruşturma izni verilen kararların yüzde 97–98’i şikâyete bağlı” diyor.

Okuyucularımın bilgisine sunarım.

Bütün hata biberde

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, iki haneye çıkan enflasyonun sorumlusunun “gıda fiyatlarındaki oynaklık” olduğunu söyledi.

“Bu millet sivribiberden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi” dedi.

“Gıda fiyatlarındaki oynaklıkta Türkiye, tüm dünyada bir numaradır” diye de ekledi.

AKP’li politikacıların ilginç bir “ruh durumu” bu.

Kötü olan her şeyin sorumlusu başkaları ki aralarına şimdi sivribiber de girmiş bulunuyor!

Şunu merak ediyorum: Türkiye, gıda fiyatlarının oynaklığı konusunda dünyanın bir numarası ise bunu düzeltmek için hükümet ne yapıyor?

O makamlarda bulunmanızın nedeni iyi gitmeyen şeyleri düzeltmek değil mi zaten?