Başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis Başkanı İsmail Kahraman'a hitaben bir mektup kaleme alarak, "Komisyona katılan siyasi partilerin herhangi bir ön şart ve dayatmayla çalışma usul ve esaslarını sınırlamaması durumunda Komisyon çalışmalarını sürdürmeye hazır olduğumuzu beyan ederim" mesajı verdi. Başbakan Davutoğlu, mektubunda CHP'ye yönelik eleştirileri de dile getirerek, "CHP'nin dayatmaları komisyon çalışmalarını kesintiye uğrattı. Israrla darbe hukukunu temizlemeye çalışan bir komisyonu oyalıyor" dedi.
İşte o mektup:
"Sayın İsmail KAHRAMAN
TBMM Başkanı
Muhterem Başkanım, 1 Kasım seçimlerinin ardından, AK Parti olarak, TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin genel başkanlarını ziyaret ederek yaptığımız görüşmelerle, 24. Dönem’de sonuca ulaşamayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yeniden kurulmasını teklif etmiştik. Zatıâlinizin siyasi parti liderlerine mektup yazarak yaptığı çağrıya liderlerin olumlu cevap vermesiyle Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurularak çalışmalarına başlamıştı. Ancak henüz Komisyon’un çalışma usulleri konuşulurken, CHP’nin önkoşul ve dayatmalarla Komisyon’un iradesini ipotek altına almaya çalışması, iyi niyet ve beklentilerle başlayan çalışmaları kesintiye uğratmış, milletimizin Yeni Anayasa umudunu gölgelemiştir. Anayasa yazım faaliyeti ve Uzlaşma Komisyonunun çalışmaları, her şeyden önce, müzakereyi, fikirlerin birbirleriyle etkileşimini ve siyasi tutumların esnemesini gerektirmektedir. CHP’nin Komisyon’u, ön şart ve dayatmalarla ipotek altına almaya ve müzakere masasını devirmeye yönelik “şartlı müzakere” tutumu, demokratik müzakere usullerine aykırı olduğu gibi iyi niyetle de bağdaşmamaktadır. CHP, bu tür bahanelerle Komisyonu kilitleyerek milletimizin yeni Anayasa talebinin gecikmesinin müsebbibi haline gelmiştir. CHP’nin Komisyon’u parlamenter sistemin tartışılmasıyla sınırlandırma ön şartı, açıkça Yüce Meclis ve Komisyon’un iradesini sınırlandırmaya matuf olup Komisyon’a katılan siyasi partilerin dayandığı büyük halk kitlelerinin iradesine açık bir saygısızlıktır. CHP, Yeni Anayasa ile ilgili tutumunu belirlerken, insan hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması, güçler ayrılığının güvence altına alınması, denge-fren mekanizmalarının etkili işletilmesi, temsilde adalet-yönetimde istikrar hedefine ulaşılması, vesayete-paralel yapılara izin verilmemesi gibi ilkelere yaslanmak yerine başkanlık sistemine karşıtlığı temel önceliği haline getirmiş durumdadır. CHP’nin Anayasa’nın içeriği ve niteliği ile ilgili önceliklerini gündeme getirmek yerine AK Parti’nin muhtemel siyasi sistem önerisine karşıtlık üzerinden tutum geliştirmesini ve bu tutumunu Komisyona bir ön şart olarak dayatmasını da iyi niyet ve yapıcı siyasetle bağdaştırmamız mümkün değildir. Ayrıca, CHP’nin Komisyon için önerdiği “Türkiye’yi Darbe Hukukundan arındırma Komisyonu” başlığı Komisyon’un esas işlevini gölgeleme ve Komisyonu Darbe Hukuku’nun temizlenmesi ile meşgul ederek Anayasa yapımı hedefinden uzaklaştırmaktan başka bir anlama gelmemektedir. Gerek kendilerine gerçekleştirdiğim ziyarette yaptığım teklifle, gerekse de kamuoyu önünde yaptığım çağrılarla, mevzuatımızı darbe izlerinden arındırmaya yönelik bir çalışmanın hazırlıklarını bitirdiğimizi ve CHP de dahil olmak üzere destek verecek siyasi partilerle kuracağımız ayrı bir çalışma grubuyla bu meseleyi kısa zamanda çözüme kavuşturabileceğimizi ifade etmiştim. Bu teklif ve çağrılarımız kamuoyumuzca malum olmasına rağmen, CHP’nin münhasıran Anayasa yapımı için teşekkül eden bir Komisyonu, halen ısrarla darbe hukukunu temizlemeyle meşgul etmeye yönelik ısrarının iyi niyetle bağdaşmadığını düşünüyoruz. AK Parti 1982 Anayasası’nın revize edilmesi veya tashih edilmesinden öte milletimizin taleplerini karşılayacak yeni ve özgürlükçü bir reform Anayasasının yazılması gerektiği kanaatindedir. Milletimizin yeni Anayasa talebini karşılamak üzere, Komisyon’un eşit üyelerle toplanması konusunda fedakârlık yapmış ve 24. Dönem içinde üzerine anlaşılan maddelerin çıkarılmasını teklif etmiştir. Ancak, bugüne kadar yaptığımız girişimler sonuçsuz kalmış, gösterdiğimiz yapıcı ve uzlaşmacı tutum karşılıksız bırakılmıştır. Bu çerçevede, sivil, özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa yapmak üzere toplanan Komisyon’un herhangi bir ön şart ve dayatmayla sınırlanmadan, her siyasi partinin görüş ve kanaatlerini serbestçe dile getirebildiği, kamuoyunun rahatça fikirlerini aktarabildiği geniş bir özgürlük çerçevesinde çalışmalarını sürdürmesi gerektiğine inanıyoruz. Çalışma usullerini sınırlamaya yeltenenlerin, tartışma özgürlüğünü kısıtlayanların, kırmızıçizgilerle masaya oturanların, özgürlükçü ve sivil bir Anayasa yapması mümkün değildir. Özgürlükçü bir tartışma kültürüne sahip olmayanlar özgürlükçü bir Anayasa da yazamazlar. Komisyona ön şart dayatmak, her şeyden önce ilhamını darbe zihniyetinden alan vesayetçi bir tutumdur ve bu tutumla ne darbe Anayasasını ortadan kaldırmak ne de özgürlükçü ve sivil bir Anayasa yapmak mümkündür. AK Parti, milletimizin Yeni Anayasa beklentisini hayata geçirme konusunda güçlü bir iradeye sahiptir. Ancak milletimizin beklentilerine cevap verecek sivil, özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa’nın yazılabilmesi için Komisyon’un herhangi bir ön şart ve dayatmayla sınırlanmaması gerektiğine inanıyoruz. Komisyona katılan siyasi partilerin herhangi bir ön şart ve dayatmayla çalışma usul ve esaslarını sınırlamaması durumunda Komisyon çalışmalarını sürdürmeye hazır olduğumuzu beyan ederim. Saygılarımla
Ahmet DAVUTOĞLU GENEL BAŞKAN BAŞBAKAN GRUP BAŞKANI
CHP, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül için verilen 'hak ihlali' kararına ilişkin, "Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum" şeklindeki açıklamalarına tepki göstermişti. Parti adına açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi'nin kararına ilişkin sözlerini düzeltmemesi halinde Anayasa Uzlaşma Mutabakat Komisyonu masasına oturmalarının mümkün olmadığını" söylemişti. Masayı dağıtanın Meclis Başkanı olduğunu belirten Altay, verecekleri cevabın ilk gönderdikleri mektupta bulunduğunu ifade etmişti. Altay, "Anayasa kararlarına uymayacağını beyan eden biriyle anayasa yapmak mümkün mü?" diye sormuştu.
Ayrıntılar geliyor..